Berk Baysal - Yaralarını Ben Sarayım
Saatlerdir aynı pozisyonda oturmuş Soner'i izliyordum.
O uzun zaman önce uykuya dalmıştı ve hâlâ derin uykusundaydı. Düzenli bir şekilde kalkıp inen göğsünü, arada bir gördüğü rüyanın etkisiyle çatılan kaşlarını, uykuda olmasına rağmen sıkı sıkıya birbirine kenetlenmiş ellerimizi izlemek bir terapiden farksızdı şu an gözümde. Hiç sıkılmamıştım, bir bu kadar daha dursam gıkım çıkmazdı.
Burun deliklerimden içeriye sızan koku, Soner'e aitti. Okulda varla yokla arasında aldığım kokusunu saatlerdir içime çekiyordum. Bir mesajıyla evde deliren benim için bu kadarı kalbime zarardı.
Soner'in elinin arasında olmayan elimi hareket ettirerek alnında duran havluya götürdüm. Burada olduğunum süre zarfında birkaç kez havluyu suyla ıslatıp tekrar alnına koymuştum. Tek elle işim biraz zor olsa da şikayetçi değildim. Havluyu yastığın kenarına bırakıp açıkta kalan alnına baktım. Havlunun ıslaklığıyla nemlenmiş olan alnına yine aynı şekilde nemli olan saçları yapışmıştı.
Parmak uçlarım gayri ihtiyari bir şekilde saç tutamlarına gitmişti. Uyanmaması için olabildiğince yavaş bir şekilde saçlarına dokunurken rahatsız olabileceğini düşünerek geriye doğru iteledim. Tutamlar alnından sıyrılıp diğer saçlarının arasına karışmıştı. Dokunma isteğiyle sızlayan parmaklarım şimdi de onu gördüğüm ilk andan beri yapmak istediğim şeyi yaptı, Soner'in saçlarının arasına karıştı.
Parmaklarımın arasında dağılan saçlarının verdiği his tahmin ettiğim gibi yumuşaklıktı. Sanki hiçbir şeye dokunmuyormuşum gibi varla yok arasındaydı tutamları. Soner'in hâlâ uyuduğundan emin olarak yüzümü hafifçe saçlarına doğru yaklaştırdım. Derin bir nefes alarak saçlarından yayılan kokuyu içime çekerken göz kapaklarım benim kontrolümden bağımsız bir şekilde aşağıya inmişti.
Saçlarındaki ferah koku kendi kokusuyla bir bütündü sanki, birbirlerini öyle güzel dengeliyorlardı ki.
Sapık gibi Soner'i kokladığım aklıma gelince gözlerimi açarak oturduğum yerde doğrulmuş ve sırtımı yatak başlığına yaslamıştım. Sol bileğimdeki saati kontrol ettiğimde sandığımdan daha uzun zaman geçtiğini fark etmiştim. Okul saati çoktan geçmişti, annem beni merak etmiş olmalıydı.
Sonerle birleşmiş olan ellerimize bakarken uyanmamasına dikkat ederek elimi onunkinden ayırdım. Sıkıca tuttuğundan bunu yapması biraz zorlamıştı. Terlemiş olan avucumu okul eteğime silerek ayağa kalktım. Odadan yavaş adımlarla çıkıp hole ulaşarak yere bıraktığım çantamdan telefonumu çıkardım. Ekranda birkaç cevapsız çağrı ve bir mesaj bildirimi olduğunu görünce hemen şifremi girip kimlerden geldiklerine bakmıştım.
Aramalar annemdendi ama mesaj Emre'den gelmişti. Annemin aramasına sonra dönmeye karar vererek Emre'nin bildirimine bastım.
Emre; Ne olmuş
On dakika önce atılmıştı mesaj. Hâlâ çevrimiçi olan Emre'ye cevap verdim.
Beste; Ne, ne olmuş
Emre; Neyi sorduğumu anladın
Beste; Bir şey olmamış
Emre; Ben sana adresi verdim sen de bana ne olduğunu anlatmak zorundasın
Beste; Çok mu umrunda
Emre yazıyor...
Emre çevrimiçi.
"Soner'in diğer sürümü." diye söylendim.
Emre; Soranda kabahat
Beste; Çok merak ettiysen hastalanmış
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER KALIR
Teen Fiction"Sana hiç söylemedim ama sana aşıktım. Bunu yüzüne karşı söyleyememek de benim ayıbım olsun." 070822 ☁️