348 - Bana Sen Lazımsın
"Anne bunlar oldu mu sence?"
Tencereden çıkardığım sarmaları tek tek ve özenle saklama kabına dizerken anneme sorduğum bininci 'bu sarmalar oldu mu' sorusu annemin sesli bir nefes alıp oflamasına sebep olmuştu. "Bir kez daha bu soruyu sorarsan bütün sarmalara el koyacağım, kimseye götüremeyeceksin."
"Tamam," dedim gülerek. "Sustum." Tencerenin dibinde kalan son birkaç sarmayı da kaba yerleştirdikten sonra tencereyi lavabonun içine bıraktım. Sarmalar görünüş olarak güzeldi ama önemli olan tadıydı. Elime aldığım saklama kabıyla birlikte anneme doğru dönerek tezgaha yaslandım. "Hadi tadına bakıp Soner'i zehirlemeyeceğimden emin olalım."
"Bizi denek olarak kullanacaksın yani." Annem yanıma yaklaşarak kabın içinden bir tane sarma aldı. Ben de kendime bir tane almış ve ucundan ısırmıştım. "Hastane evimize yakın sorun değil." Annem bana ters bir bakış atsa da çok geçmeden gülmüş ve elindeki sarmanın tadına bakmıştı. Ağzıma yayılan hafif ekşimsi tatla "Fena değil sanki." dedim.
"Ben beğenmedim." dedi annem elinde kalan diğer parçayı da ağzına atarken. Korkuyla "Cidden mi?" diye sordum. "Çok mü kötü? Neresini yanlış yapmışım? Ama çok dikkatli yaptım, sende ne gördüysem eksiksiz ekledim. Hiç mi gideri yok anne?"
"Salak kız, zırlama hemen. Şaka yapıyorum gayet güzel olmuş." Yüzümdeki endişeli ifade yerini kocaman bir gülümsemeye bırakırken annemin elimdeki saklama kabına uzandığını fark edince kabı kendime yaklaştırıp annemden kaçırdım. "Hayır bu Soner'in, daha fazla yiyemezsin." Tezgahın üzerine bıraktığım sarma dolu tabağı işaret ettim. "Size ayırdım."
Annem gülümsedi. "Öyle olsun bakalım."
"Öyle zaten." Bakışlarım annemin arkasında kalan duvardaki saate kaydığında şimdi çıkmazsam okula geç kalacağımı fark etmiştim. "Benim hemen çıkmam lazım." Aceleyle saklama kabının kapağını örtüp önceden ayarladığım poşetin içine koydum kabı. Çekmeceden aldığım iki tane çatalı kağıt havluya sarıp onu da kabın yanına bıraktıktan sonra annemin iki yanağına öpücükler kondurmuştum. "Ben gidiyorum, akşam görüşürüz."
"Görüşürüz kızım."
Ceketimi ve botlarımı giyerek evden çıktığımda yürüyerek gittiğim için okula ulaşmam yarım saatten fazla sürmüştü. Sarmalar iyice soğumasın diye hızlı hızlı yürümeye çalışmıştım ama ancak bu kadar olmuştu. Okulun bahçesinden içeriye girdiğimde etrafa kısa bir bakış atmıştım. Bizim sınıftan kimse yoktu. Gözlerim Emreyle Ozan'ın her zamanki yerine kaydığında oranın boş olduğunu görünce yanaklarımı şişirmiştim. Burada değillerse büyük bir ihtimalle sınıftaydılar.
Okula girip sınıfımızın olduğu kata ulaştığımda kapısı açık olan sınıftan içeriye girdim. Ders saati yaklaştığı için sınıfın yarısından fazlası buradaydı, bunlara Ozan ve Emre de dahil olmak üzere. Ozan her zaman ki gibi öğretmenler masasına oturmuş ve çevresine onun yanında görmeye alışık olduğum arkadaşlarını toplamıştı. Hepsine tiksintili bir bakış atıp gözlerimi cam kenarındaki en arka sıraya çevirdim.
Soner çoktan gelmişti bile. Elimdeki kabı sıkıca tutarak Sonerle bana ait olan sıramıza doğru yürümeye başladım.
Sıramız.
Kendi kendime gülümserken Soner beni fark ederek bakışlarını bana değdirmişti. Gülüşümü yanağımı dişlerimin arasına sıkıştırarak engellemeye çalıştım. Sıraya ulaştığımda "Günaydın." dedim harfleri uzatarak. Önce omzumdaki çantamı sıranın kenarına asıp yerime oturdum. Soner sadece benim duyabileceğim bir sesle "Günaydın." diye karşılık vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER KALIR
Teen Fiction"Sana hiç söylemedim ama sana aşıktım. Bunu yüzüne karşı söyleyememek de benim ayıbım olsun." 070822 ☁️