15

228K 18.5K 9.4K
                                    

Günün dördüncü bölümünü de saldım gitti, buyrun iyi okumalar

Mavi Gri - Sevda Türküsü

"Geri zekâlı, aptal, mal, salak."

Bir elimde telefonumla odanın içinde gezinirken diğer elimi belime yaslamış Soner'in sohbetteki 'yazıyor...' yazısını izliyordum. Neredeyse yarım saattir, ki bu sadece fark ettiğim andan itibaren geçen süreydi, sürekli bir şeyler yazıp yazıp siliyordu. Ne yazdığı mesajları gönderiyordu ne de sohbetten çıkıyordu.

Arada bir dikkat çekmemek için uygulamadan çıkıp sonra tekrar giriyordum. Onun sohbetinde değil de ana ekranda bekliyordum aniden mesaj atarsa anında görüldü olmasın diye.

Dün geceki konuşmalardan sonra bugün okulda Soner her zamanki hâlindeydi. Bütün gün uyumuştu ama bu sefer ben onu izlememiştim. Sabah okula gittiğimde sınıfta yine sadece o vardı fakat yanına gidip konuşmak için çabalamamıştım. Kendisi bana 'yazma' dedikten sonra ne yapabilirdim ki? Zorla benimle konuşmasını sağlayamazdım ne de olsa.

Bugün okul grubundan gelen mesaja bakmak için WhatsApp'a girdiğimde Soner'in sohbetindeki 'yazıyor...' yazısını görmüştüm. Bir umut belki yazar diye hâlâ bekliyordum ancak o mesajları atmamak konusunda ısrarcıydı. "Madem sohbetime girip yazıp yazıp sileceksin niye bana karşı kırıcı konuşuyorsun, salak çocuk?"

Hâlâ atmadığını görünce oflayarak uygulamadan çıkıp telefonu yatağımın üzerine atmıştım. "Duygularımın içine ettin dün geceden beri ya."

Belirsizlikten nefret ediyordum. Benim için bir şey net olmalıydı, ya evet ya da hayır. Soner'in belirsizliği beni çok yoruyor olsa da bunca zaman pes etmeden ona yazmaya devam etmiş, yüzyüze konuşmak için elimden geleni yapmıştım. Ben o kadar uğraştıktan sonra onun bir anda tavır değiştirmesi beni çok üzmüştü. Yazmamı istemiyorsa bana en başında söyleyebilirdi, neden ona iyice alışmamı beklemişti ki?

"Geri zekâlı ya..."

"Kimmiş o geri zekâlı bakalım?"

Annemin sesi kulaklarıma dolduğunda beklemediğim için olduğum yerde sıçrayarak kapıya doğru döndüm. Kollarını göğsünde birbirine bağlamış, omzunu kapının pervazına yaslamış olan annem, yüzünde minik bir gülümseme ile beni izliyordu. Yutkunarak kafamı iki yana salladım. "Kimse, ben öylesine söyleniyordum."

Kızını kendisinden bile iyi tanıyan annem elbette ki bu yalana inanmamıştı ama ben de oturup annemle Soner'i konuşacak değildim. Annem de aynı Azra gibi konuyu başka yönlere çekecekti. Soner'e aşık falan değildim. "Benim salak kızım beni kandırabileceğini sanıyor." diye söylendi annem tamamen odanın içerisine girerken.

Onu boş vererek çalışma masama yönelip sandalyeme kuruldum. "Ders çalışmam lazım anne."

"Yarım saat ders çalışmazsın ölmezsin kızım." Odamın kapısını örterek yatağımın üzerine oturdu. "Kimmiş bakalım bu geri zekâlı dediğin ve dakikalardır hakkında söylenip durduğun çocuk?" Sanırım sesim sadece odamda yankılanmakla kalmamış içeriye kadar gitmişti. Ya da benim annem çok meraklıydı ve gelip kapımı dinlemişti.

"Çocuk olduğunu nereden biliyorsun? Belki kız? Belki arkadaşlarımdan biriyle kavga ettim ve ona söyleniyorum?"

"Salak çocuk dedin az önce." dedi bezgin bakışlarıyla. "Anlat hadi kızım yoksa rahat vermeyeceğimi biliyorsun." Oflayarak kafamı sallarken sandalyemi annemi görebileceğim şekilde döndürdüm. Şimdi anlatmazsam annem ben anlatana kadar bu odadan çıkmazdı ve ben yine eninde sonunda anlatmak zorunda kalırdım. İşi iyice yokuşa sürmeden pes etmek en iyisiydi. "Adı Soner." dedim bakışlarımı ellerime dikerken.

İZLER KALIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin