18

242K 19.4K 8.6K
                                    

Kaldık Böyle - İşgal

Soner iki gündür okula gelmiyordu.

Okula gelmediği gibi telefonu da tamamen kapalıydı. Attığım her mesajın tek tik olduğunu görünce içimde engelleyemediğim bir endişe beni onu aramaya itmişti. İki gün içinde sayısız kez aramıştım ve aldığım tek cevap telefonunun kapalı olduğuydu. Artık endişelerim yerini büyük bir korkuya bırakmaya başlamıştı.

Başına bir şey mi geldi acaba ihtimalini her dakika kendime soruyordum. Kendi kendimi ne olacak diyerek teselli ettikten sonra çok geçmeden yine aynı soruyu sorgularken buluyordum kendimi. Bu bir döngü hâline girmişti.

Şimdi öğle arasındaydık, bitmesine çok az zaman kalmıştı. Birazdan derse girecektik ve gözlerim belki gelir diye kapıdan ayrılmıyordu ancak ne gelen vardı ne de giden. Sıkıntıyla yanaklarımı şişirip nefesimi dışarıya verirken sıranın altındaki telefonumu çıkarıp alacağım cevabı bile bile Soner'i aramıştım. Kulağıma yasladığım telefonumdan yükselen ses duymaya aşina olduğum aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor zırvalığından ibaretti.

Tüm sinirimi telefondan çıkarmak istercesine ekranına sertçe basıp aramayı sonlandırdıktan sonra yine aynı sertlikte masaya bıraktım. Çevresinde onun hakkında bilgi alıp kendimi rahatlatabileceğim kimse yoktu.

Bakışlarım öğretmenler masasının etrafında toplanmış Ozan, Emre ve sınıftan birkaç çocuğa kaydı. Gözlerim Emre'ye takılı kalmıştı. Kendime düşünmek için fırsat tanımadan sıramdan kalktım ve onların yanına ilerledim. İlk dikkatini çektiğim kişi elbette ki Ozan olmuştu, onun ardından ise Emre bakışlarını bana çevirmişti. Doğrudan Emre'ye bakarak konuştum. "Biraz konuşabilir miyiz?"

Emre'nin bakışları ilk önce Ozan'a kaydı ardından bana baktığında yavaşça kafasını aşağı yukarı sallamıştı. Gözlerinin üzerimde olduğunu hissettiğim Ozan'a ters bir bakış atıp arkamı dönerek yanlarından ayrıldım ve sınıftan çıktım. Çok geçmeden Emre de sınıftan çıkmış, karşıma geçmişti. "Ne konuşacağız?" diye sordu merakla.

"Soner'den iki gündür haber alamıyorum," dedim direkt konuya girmeyi tercih ederek. "Fark ettiğin gibi okula da gelmiyor."

Boş bakışlarla bana bakmayı sürdürdü. "Ne yapmamı bekliyorsun?" Tavırları umursamıyormuş gibi olsa da gözlerinden birkaç saniyeliğine de olsa endişe duygusunun geçtiğine yemin edebilirdim fakat kendisini çabuk toparlamıştı.

"Senden bir şey yapmanı beklemiyorum. Soner'in ev adresini istiyorum sadece." Gidip kendi gözlerimle iyi olduğunu görmeden rahat edemeyeceğimi biliyordum. "Mutlaka biliyorsundur."

"Bilmiyorum." diyerek beni geçiştirdi ve sınıfa girmek için kapıya yöneldi ama kolundan tutarak buna engel oldum. "Bildiğini biliyorum." Bakışları koluna kaydığında elimi geri çektim. "Eskiden yakın olduğunuzu duydum, illaki biliyorsundur." Emre dışında bunu öğrenebileceğim kimse yoktu. O da bana ev adresini vermez ve gidip Soner'i göremezsem iyice meraktan ve endişeden kafayı yiyecektim.

"Soner'den normalde de kimse haber alamaz. Sana özel bir şey değildir eminim ki."

"Hayır biz onunla konuşuyoruz, neredeyse her gün hem de. İki gündür telefonu kapalı. Hiçbir şey yapmasa bile geceleri mutlaka girer ve mesajlarımı okurdu." Emindim işte, bir şeyler olmuştu. Özellikle aramızda öyle bir konuşma geçtikten sonra Soner mesajlarıma dönmemezlik yapmazdı. Neredeyse her yarım saatte bir onu aramayı denediğimden dolayı biliyordum ki iki gündür telefonu hiç açılmamıştı.

"Bilmiyorum dedim Beste, kendi işlerinize beni bulaştırmayın." Yeniden gitmek için hareketlendiğinde bu kez kapının önüne geçerek sırtımı kapıya yasladım. "Senden dünyanın en zor şeyini istemiyorum. Alt tarafı Soner'in evinin adresini söyleyeceksin bu kadar. İşimi zorlaştırmasan da söylesen?"

İZLER KALIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin