23

241K 17.7K 5K
                                    

DKTT - Siz Bana Aldırmayın

"Teşekkürler." Kanticiden aldığım iki kahveyle birlikte masaların arasında yürümeye başlarken gözlerim en köşedeki masada tek başına oturan Emre'nin üzerinden ayrılmıyordu. Ozan'ı sınıfın içinde dövmesinin üzerinden tam iki gün geçmişti ve bu iki gündür tek takılıyordu. Ozanla olan ortak arkadaşları Ozan'ın yanındayken Emre'nin yanına birkaç dakikalık bile olsa uğrayan birisini görmemiştim.

Ozan her ne yaptıysa tüm arkadaşlarını kendi tarafına çekmiş olmalıydı.

İki elimdeki karton bardakların kahvenin sıcaklığının etkisiyle parmaklarımı yakmaya başladığını hissettiğimde adımlarımı daha da hızlandırmıştım. Nihayet Emre'nin yanına ulaştığımda bardakları hemen masaya bırakmıştım.

"Selam." dedim bardaklardan birini Emre'nin önüne iterek. Gözleri önce kahveye kaymış ardından da kafasını kaldırıp şaşkın bakışlarla bana bakmıştı. "Selam." Sesindeki hayreti gizleyememişti. Hemen karşısındaki sandalyeyi çekip otururken kendi bardağımı ellerimin arasına almıştım.

"Neden yanıma geldin?" Kabaca sorduğu bu soru karşısında yerimden kalkar gibi bir hareket yaptım. "İstemiyorsan gideyim."

"Hayır, hayır." dedi direkt telaşla. "Öyle demek istemedim. Merak ettim sadece." Zaten blöf yaptığım için gülerek geriye yaslanmıştım. "Son zamanlarda yüzüme bile bakmadığın için insan haliyle meraklanıyor." diye eklemişti kinayeli bir ses tonuyla.

"Bana ilgin olduğunu düşündüğümden boşa umut vermemek için uzak durmaya çalışmam gayet normal bence."

"Sana işin doğrusunu söylemiştim."

"Evet ama sonradan." Ozan'ın bana karşı hisleri olduğunu Emre'nin onun benden uzak durması için sanki benimle ilgileniyormuş gibi yaptığını söylemişti ama kafada pek oturmayan kısımlar vardı. "Ayrıca Ozan'ın Soner'e gelince yaygarayı koparıp konu senin benden hoşlanman olduğunda sessiz kalması da çok saçma. Bu mantıkla şimdiye bin kez arkadaşlığınızın bozulmuş olması gerekiyordu."

Yüzünü buruşturdu. "Söyleme şunun adını."

"Ozan'ın mı?" diye sordum Emre'yi denemek adına.

Gözlerini devirdi. "Aynen onun."

"Daha iki gün öncesine kadar dibinden ayrılmıyordun. Ölümüne dostluğunuz vardı, ne oldu da bir anda Ozan senin için 'şu' oluverdi?" İsteğim iyice üzerine gidip bir şeyler anlatmasını sağlamaktı. Belki anlatmaya başlarsa Soner, Ozan ve Emre üçlüsü arasında önceden neler yaşandığını da öğrenebilirdim. "Ölümüne dost falan değildik. Hatta o benim arkadaşım bile değildi."

"Arkadaşlarımız olmayan insanlarla her dakika beraber gezmeyiz diye biliyorum ama neyse." dedim sanki çok umursamıyormuş gibi davranarak.

"Bilmediğin şeyler var Beste, boş ver."

"Anlat da bileyim öyleyse." Bakışları bardaktaki kahveden ayrılıp bana döndüğünde kaşları havalanmıştı. "Dürüst olacağım çok değil bundan bir, iki hafta öncesine kadar senin de Ozan gibi olduğunu düşünüyordum. Çoğu kişi gibi Soner'in ailevi sorunlarını herkesin diline sakız eden kişinin sen olduğunu sanıyordum ama fark ettim ki sen onlar gibi değilsin. Ozan gibi, Ceylin gibi, Meryem gibi... O gün sana Soner'den haber alamadığımı söylediğimde gözlerindeki endişeye bizzat tanık olmuş olmasaydım gelip burada her şeyden bu kadar emin konuşmazdım."

"Yanlış görmüşsün." dedi gözlerini kaçırarak. Elindeki bardakla ilgilenmeye başladı. "Sonerle bizim arkadaşlığımız uzun zaman önce bitti, onun için endişelenecek değilim."

İZLER KALIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin