Bölüm 33

22 4 0
                                    

Truman Hanesi'ni anlatmak için kullanılacak tek bir kelime olsaydı Klus kesinlikle bunu "ihtişam" olduğunu düşünürdü. İsteyen istediğini diyebilirdi ancak bu şehirde Truman Hanesi ile yarışacak başka bir güç yoktu.

Her mülk sahibi gibi Truman Hanesi'nin etrafı da duvarla sarılıydı ancak duvarlar insan boyunu üç dört kat aşarak duvardan çok surları andırıyordu. Tek girişe sahip gibi görünen hane arazisine demir büyük bir kapıdan giriliyordu. Diğer hanelerle kıyaslayınca dışarıdan bir ihtişamı elbette ki yoktu. Hatta bir haneden çok hapishaneye benziyordu ancak her şey büyük demir kapıyı aşmayla başlıyordu.

Kapının açılmasıyla, bahçe işleriyle, güvenlikle ve daha birçok şeyle ilgilenen onlarca Daekarta ve insan içerideydi. Bahçedeki onca kişiye rağmen tek sesin aletlerden çıkıyor olması anlık başka bir evrene düşmüş gibi hissettiriyordu. Bu kadar Daekarta'yı ve insanı bir arada görmek Klus'un sırtından aşağıya bir ürperti inmesine neden oldu. Ama bunu belli etmemeye çalışarak Bayan Dorothy'nin malikânesinden ayrılmadan önce Katherine sayesinde aldığı pelerinin kapüşonunu aşağı çekmekle yetindi.

Daekartaların insan olduğuna emin olduğunu onca kişi arasında kanatları ve boynuzları açıkta bir şekilde bu kadar rahat dolaşıyor olması Klus için inanılmaz bir manzaraydı. Katherine'ye bu manzarayı nasıl sağladıklarını sormayı çok fazla istese de konuşma açmaktan özenle kaçındı ve haneye doğru ilerlediler. Klus, Daekartaların arasında onun melez olduğunu anlayacak olan birçok kişinin olduğuna emindi ancak onlar özenle hazırlanmış bahçelerin arasından geçerken çalışanların hiçbiri kapüşonu ardına kadar kapalı kişinin kim olduğuna göz ucuyla bile bakmaya yeltenmedi. Çalışan herkes bir tabloya sıkışmış izlenimi uyandırıyordu.

Patika birkaç adımda bir yan yollara ayrılarak çeşitli bahçelere kıvrılıyordu. Katherine'nin ardından hızlı adımlarla giden Klus etrafına pek bakmaya ya da incelememeye çalışıyordu ya da bulunduğu mekâna oldukça ilgiliymiş gibi durmamaya. Ama yine de bir şeyler Katherine'nin gözünden kaçmadı ve Katherine açıklamaya girişti.

"Buradaki her Daekarta ve insan bizim daimi çalışanımız durumunda. Ölene kadar verecekleri hizmet karşılığı yeterli yiyecek, yatacak yer ve genç yaştakiler için eğitim veriliyor," dedi. Daimi çalışan... Bir insan ve bir Daekarta'yı aynı ortama koyup Daekarta'nın kimliğini gizlemeden rahatça işini yapmasını sağlıyorlarsa bunun iki açıklaması olabilirdi. Ya buradaki çalışanlara kimliklerini ve aynı zamanda canlarını emanet edecek kadar güveniyorlardı ya da buraya giren çalışanlar için hiçbir şekilde çıkış yoktu. Ama Daekartalar doğuştan uçmaya meyilli yaratıklardı. Surların bu kadar yüksek olması onların herhangi bir durumda buradan çıkmalarını engelleyemezdi.

Klus, kafası biraz sağa eğip hemen yanından geçmekte olduğu arkası dönük Daekarta'ya baktı. Kanatlarının denge sağlamak için kullandıkları en uç kısmına atılmış derin bir kesik her şeyi açıklıyordu. Klus sonrasında arkasına dönüp bakışlarını surların üzerinde gezdirdi. Surlardaki küçük pencereye benzer oyuklarda insan kafası -boynuzları olmadığından bu çıkarımı yapabilmişti- siluetleri rahatlıkla seçilebiliyordu.

"Ah, demek anladın! Buranın daimi çalışanı olmak için elbette ki bazı önlemler altına girilmesi gerekiyor," dedi Katherine. Sanki öğrencisine çok önemli bir konuyu anlatırmış gibi bir edayla.

"Daekarta çalışanlarınızın kaçmaması için insanları mı görevlendirdiniz?" dedi Klus. Alaycı sesi Katherine'nin Klus'un hangi konuya geleceğini anlamasına yardımcı oldu. "Yani kendi ırkının başka bir ırk tara-"

"O cümleyi sakın tamamlama, Klus," dedi Katherine. Ses tonu Klus birkaç kelime daha ederse ona saldıracağını belli edercesine açıktı. "Buraya iş için gelen herkes alacağı sorumlulukların ve vazgeçeceği şeylerin farkında olarak geliyor. Herkese bir seçim hakkı sunuyoruz."

KANATLARIN RUHUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin