Bölüm 10

96 24 12
                                    

Sabah bulutlu olan hava iyice kapanmıştı. Muhtemelen birkaç saate yağmur yağardı. Kepimi çıkarıp saçlarımı arkaya yatırdım ve kepi tekrar yerleştirdim. Meydanda yine bir köşede dikiliyordum ve sabahki karışıklık azalmak yerine çoğalmıştı. Etrafta sürekli koşturan beyaz önlüklü kişilere sürekli koşturan at arabaları da eklenmişti.

Bu meydanın ismi Her Yer Meydanı'ydı. Ne kadar saçma gelse de şehirdeki her yolun eskiden buraya bağlandığını söylerler. Şu an yeni kurulan haneler ve yollar ile birlikte bu pek inanılası gelmiyor tabii ki. Muhtemelen tıkanan yollar ya da yeni oluşturulan haneler ile bu şehrin sokakları iyice labirente dönmüştü.

Şu anki durum hakkında bilgi almak için etrafıma bakındım. Çoğu kişi etraftaki kargaşadan soyutlanmış bir biçimde kendi halindeydi. Keşke beni Hanley Hanesi'ne çağıran çocuktan biraz bilgi alma şansım olsaydı.

Önümden geçen bir doktorun arkasına takıldım. Uzun grileşmeye başlamış saçlarını ensesinden bağlamış zayıf bir adamdı. Ara sokaklardan birine girip küçük taşlarla döşenmiş yolda yürümeye başlayınca zengin bir tüccarın evine doğru gittiğimizi fark ettim. Elindeki ağır olan çantayla iki katlı bir evin önünde durdu. Kapanan hava sebebiyle olsa gerek üst kattaki küçük pencerelerden birinden biraz ışık sızıyordu.

Evin kapısındaki tokmağı güçlüce kaldırıp indirdi. Üzerini düzelttiği sırada ona yaklaştım.

"Bayım," diye seslendiğimde yerinde sıçradı. Bana doğru dönerek ürkmüş gözlerle baktı. Yakasından aşağıya doğru üzerinde yuvarlak bir cam olan gözlük sarkıyordu. Muhtemelen yakını incelemek için tek gözüne yerleştirdiği bir camdı. Top sakalları ise aynı saçı gibi grileşmeye başlamıştı.

"Kusura bakmayın, sizi takip ettim. Ancak şu anda neler olduğu hakkında bana biraz bilgi verebilir misiniz?" diye sorumu direkt olarak sordum. Bu sırada yukarıdaki balkonun kapsının açıldığı duyuldu. Dar balkona çıkan bir genç kız aşağıya bir göz attı ve geri döndüğüne annesine doktorun geldiğini bildirdi.

"Hastalık dün gece saatlerinde başladı. Dün başlayan şiddetli titreme ve terleme şikâyetleri şu anda artmaya başladı. Daha önce hiç görmediğimiz-" Kapının açılmasıyla açıklaması yarıda kaldı. Kapıda orta yaşlarında bir kadın sabırsızca doktora bakıyordu. Doktor bana "Kusura bakmayın," diyerek içeri yönelmişti ki adamın kolundan tuttum.

"Şu ana kadar kaç kişide bu hastalığı gözlemlediniz?" diye sorduğumda bana dik dik baktı.

"Saymadık, beyefendi." Tekrar içeri yöneldi. Kolunu bırakmadım.

"Tahmini bir sayı lütfen," diye direttim.

"Yirmi otuz civarı oldu sanırım," diyerek beni cevapladığında bakışları meraklı olan tek kişi artık ben değildim.

"Salgın bir hastalık olma ihtimali var mı? Aynı anda benzer belirtiler gösteren otuz kişiden bahsediyoruz," dedim daha çok kendi kendime konuşuyor gibiydim. Yüzüme korku yerleşmesine izin vermiştim. Adam bana sinirli bir bakış attı. Sonra kapıdaki dehşete düşmüş kadına baktı.

"Hiçbir şey kesinleşmeden insanları galeyana getirmeyelim." Derin bir nefes alarak kolunu kurtardı.

"Şu an için hiçbir şey belli değil. Bu da olasılıklarımız arasında ancak sadece yenen veya içilen bir şey de buna sebep olmuş olabilir. Veya bilmediğimiz bulaşıcı olmayan bir hastalık da olabilir." Bu açıklamayı benden çok kadına yönelik yapmıştı.

Adam içeri yöneldiğinde girdiğim şoktan –ya da şoka girmiş gibi davrandığım halimden- sıyrılıp "Teşekkür ederim, bayım," dedim. Arkasını dönmeden başıyla onayladı. Kadın kapıyı kapatırken ona da geçmiş olsun dileklerimi sundum. O da başıyla onaylayarak teşekkür etti.

KANATLARIN RUHUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin