Bu şehrin asla değişmeyen tek özelliğinin gece hayatı olduğunu herkes söylerdi. Buranın uzun zamandır yerlisi olan soylular -kendilerini esnaftan, halktan üstün gören ukalalar- bile gece hayatında herkes gibi eğlenebiliyordu. Tabii onların kendileri için kendilerinden olanlar tarafından işletilen lüks mekânları vardı ancak yöntem aynıydı: içki, müzik ve geceyi birlikte kapatacağın bir partner ya da işinin ehli bir çalışan.
Bu şehirde en son geçen ay yukarı çıkmış ve sadece Yeraltı'nda bulamadığı malzemeleri alarak geri dönmüş olan Klus'un burayla alakalı alışamadığı tek şey buydu sanırım: eğlence anlayışı. Gürültülü, notaların ve ritimlerin birbirine karıştığı müziğe zaten tahammülü yoktu bir de bunu ayık kafayla hiç çekmeyeceğini düşünüyordu.
Yüzünü buruşturmamak için kendini sıkarak bar tezgâhına doğru ilerledi. Bu bar hava kararana kadar insanların hafif müzikleri eşliğinde içtikleri, dans ettikleri ve konuştukları bir yerdi ancak hava karardıktan sonra sadece soylu kesime hitap ediyormuş gibi görünen ambiyansının altındakiler ortaya çıkıyordu. Yüksek ve gürültülü müzikler, sürekli hareketli bedenler, havayı saran farklı aromalardaki tütünler ve bara yaklaştıkça kokusu daha da keskin bir hâl alan alkoller. Yine de içeriyi çoğunlukla soylu ve zengin kesim dolduruyordu çünkü buranın içki fiyatları herkesin karşılayabileceği türden değildi.
Bara yaklaşınca tezgâhın arkasındaki küllü sarı saçlara sahip sevimli bir yüzü olan kadın Klus'a kısa bir bakış attı. Bakışlarından onun fakir bir ayyaş olduğunu düşündüğü ve birazdan korumaları çağıracağı anlaşılıyordu. Ama Klus yine de sevimli olduğunu düşündüğü bir gülümseme ile direkt kızın önüne doğru yürüdü. Şansına bara bir kız bir erkek bakıyordu ve kız şu an için boştu.
"Merhaba," dedi gülümseyerek sesinin net çıkması için çabalamıştı. Net ama bozuk aksanlı. Kız ilgiyle Klus'a doğru yaklaştı. "Ben başka ülkeden geliyorum ve... Ve burada iş istiyorum," dedi. Cümlelerini olabildiğince basit tuttu ve iki cümle arasında bir öteki cümleyi düşünüyormuşçasına zaman bıraktı.
Kızın sevimli yüzü bu aksan karşısında hafifçe gülümsedi ve genç oğlanın olay çıkartacak biri olmadığına sevindi. Klus hızlıca ekledi.
"Dorot-thy ismini duydum. Onun... Onun iş verebileceğini söylediler," diye de ekledi. Kızın tebessümü biraz küçüldü çünkü şu an bu büyük barda erkekler için boş pozisyon yoktu. Ama yine de ona sanki çok güzel bir iş bulabilecekmişçesine adama baktı.
Adamın alışılmışın dışında bir yakışıklılığı vardı. Yüzü kemikli ve hatları sert olmasına rağmen gülünce küçük bir oğlana benzeyen bir sevimliliği vardı. Gözlerinin rengi loş ışıkta çok seçilmese de kirpikleri ve kaşlarıyla aynı renkti. Hafif kemerli burnunun beyaz tenindeki ufak çilleri görememesi ne de yazıktı. Burnunun üstünden başlayıp seyrek bir şekilde yanaklarına doğru gidiyordu. Hafif ama farklı bir hava katan bir detaydı.
"Sizi Kra- Bayan Dorothy'e yönlendirmemi ister misiniz?" diye sordu kibarca. Klus biraz beklemeden sonra hızla başını sallayarak buna ne kadar mutlu olacağını belli etti.
"Teşekkür ederim," dedi aynı gülümseme eşliğinde.
Kadın, iş arkadaşına seslenerek bir süre tezgâhın bu tarafını da idare etmesini istediğini söyledi. Klus yüzünde sanki piyangoyu kazanmış gibi bir gülüş oluşması için kendini oldukça kasmıştı. Kadın onu takip etmesini istediğini belirten bir el hareketi yaptıktan sonra uzun yırtmaçlı lila elbisesi ile salınarak önden ilerlemeye başladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/300333835-288-k968826.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANATLARIN RUHU
FantasíaHer hikaye bir intikam yolcuğuyla başlardı. Karakter zarar görürdü, gururu ezilirdi ve bazen de kaçardı. Dünya'nın hikayesi ise intikam almasıyla başlıyor. Plan işleme kondu ve uygulandı. Sadece önünde bir pürüz var. Bu pürüz sırtında katran karası...