Bölüm. 16. İkimizin Sırrı

883 50 240
                                    

Bölüm.16. İkimizin Sırrı

Selam, güzellerim. Yepyeni bir bölüme tutkulu bir aşka yelken açarken biz geldik.

Keyifli okumalar...

Bölüm sınırı 20 oy 40 yorum. Sizleri seviyorummm...

Yalandan inşa ettiği tahta atını bilinmez ufuklara doğru dörtnala sürmüştü. Esasen atın yuları kendi elindeydi bunu biliyordu. Yuları hangi tarafa doğru kısaltsa atın yönü o tarafa dönecekti. Bunu bilmesine rağmen iç sesini dinlemiş kendi bildiğinden taviz vermemişti. Belki de geçmişin katrana bulanmış gölgesi düşüyordu ruhuna ya da korkuları her şeyin önüne geçiyor yaptıklarını örtbas etme ihtiyacı duyuyordu.

Bir insana yardım etmişti sadece kendisine ihtiyacı olan bir insana yardım etmişti. Ne vardı ki bunda bu kadar büyütecek ve yalana başvuracak? Mantığı kulağına iyi niyetini fısıldarken alışılagelmiş yaşantısında buna izin yoktu. Yalnız bir erkeğin odasına zinhar girilmezdi. Eğer yanılıp yazılıp girdiysen gelenekçi zihniyet tarafından amansızca sorgulanır sonra da alının tam orta yerine damgayı yerdin. Kötü kız...

Biraz dirayet gösterip gerçeği söylese geçmişini geleceğini önüne serer yerin dibine sokar sokar çekerlerdi. Ne işin vardı senin orada? Utanmaz kız...

Yalana başvurup gerçeği gizlese bu kez de kendi göğünü kendisi karartacaktı zira yalan yalanı doğururdu. Sen işin içinden çıkmak için çabaladıkça yerin yedi kat zemmine düşer bir daha da oradan çıkamazsın. Genç kız bütün bunların ışığı doğrultusunda karar almış ve bile isteye yalan söylemişti zira hiç kimseyle uğraşacak hali yoktu.

Bir diğer alternatifte içindeki Fırat'ı gizlemek için yapmış olabilirdi. Ona olan adsız hislerini bastırmak için mesela. Kolaya kaçmak için de olabilirdi çünkü bir yabancı erkeğin odasına girmişti ve bunu nasıl anlatırsa anlatsın kimseyi iyi niyetine inandıramazdı. Herkes bu hareketin altında başka şeyler arayabilirdi. Oysa genç kızın Fırat'ın odasını merak etmesi gayet masumane bir istekti. Gençliğin heva ve hevesine kapılmıştı sadece. Gel gör ki bunu hiç kimseye anlatamazdı anlatsa da inandıramazdı çünkü bu istek iğreti bir istekti ve genç bir kıza yakışmazdı. Hemen yaftayı yapıştırıverirler insanın gözünün yaşına bile bakmazlardı zira söz dinlemez insan nefsi işgüzardı ve nefsin işgüzarlığına insanları inandırmak ziyadesiyle güçtü.

&&&

Kadının gözlerinde ipi göğüsleyen bir koşucunun engin coşkusu vardı. Nihayet bitirmişti kardeşine ördüğü atkıyı. Ayağa kalktı boyunun yeterli olup olmadığını teyit etmek isteyerek kendi boynuna sardı. "Nasıl olmuş Dudu abla? Boyu Fırat'a uyar öyle değil mi? Bana uzun geldiğine göre ona iyi olur herhalde zaten daha fazlasını öremem zira ipim bitti."

"Eline sağlık Nimet, tam ayarında olmuş."

"Teslime, sence nasıl olmuş?" Nimet, sorusunu sorar sormaz genç kızın gözünün önüne Fırat, gelivermişti. Bakışları Nimet'e kayarken hayli Fırat'ı ablasının yanına konumlandırdı. Fırat, ablasına göre baya uzundu. "Abla sen bilirsin ama biraz daha örsen iyi olurdu. Kardeşin Fırat'ın boyu uzun ya ondan şey ettim..." İki kadının bakışları anında Teslime'nin tarafına dönüvermişti zira genç kız Fırat'tan söz ederken sesinin tınısına sahiplenme duygusunu yüklemişti. İki kadının kinayeli bakışlarını üzeninde hissedince rahatsız olmuştu Teslime. İçinden keşke karışmasaydım diye geçirdi. Kendisine neydi elin adamının boyundan posundan...

Umarsız davranmak istiyordu lakin bunu başardığı pek söylenemezdi çünkü ne zaman genç öğretmenden söz açılsa sebepsizce kalbine ılık ılık hisler yayılıyordu. Sanki kalbi bir kelebeğin kanadına takılıyor uçuk hafifletici bir hissi yaşıyordu ruhu. Mesela; damarına enjekte edilen narkozun gevşetici ve uyuşturucu hissi gibi bambaşka tarifi imkânsız hislerdi bunlar.

Hudutsuz ArzularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin