31. bölümden alıntı.

149 16 2
                                    

Selâm cancanlar...

Sınır dolana kadar bir sonraki bölümden kısa bir alıntıyla geldim.

“Evde yoklar mı?”

Fısıltı halinde çıkmıştı ateşi andıran nefesinin arasından birkaç kelime. Nefesinden zuhur eden ateşin yalımı anında kasıp kavurmuştu ince yapılı dudaklarını. Kalbinde yaşadığı izdiham, kıyameti koparırken ruhunda düşmemek için duvardan tutundu. 

“Kimse yok dedim ya kızım, bana inanmıyor musun?” Kadının sert çıkışı genç kızın irkilmesine neden olmuştu.

Genç kız, “B-ben bilmiyorum.” dedi kekeleyerek.

Neyi bilmediğini neden bilmediğini kendi de bilmiyordu, zaten öylesine çıkmıştı soluksuz kalan dudakları arasından kelimeler.

Sanki yeryüzündeki herkes silinmiş de bir tek gökkubbe altında kendisi kalmıştı. Yaşadığı evrenden soyutlanmış kafasının içi bomboştu serdengeçti bir divane gibi öne doğru kararsız adımlar ararken. 

Birinci adımı ikinci adım ikinci adımı üçüncü adım izledi. Git gide adımları sıklaştı ve hızlanmaya başladı. Öyle hızlı adımlar atıyordu ki, yer yer nefesi tıkanıyor fakat aldırış etmiyordu; hatta nefes almayı bile unutmuştu. İlk defa hiç kimseyi hiçbir şeyi umursamadı evlerinin ara sokağından çıkıp köşeyi döndüğünde. 

Nefessizlikten artık kalbi küt küt atmaya başlamıştı ama yine aldırmadı.

İki kanatlı cümle kapısının bir kanadı ardına kadar açıktı. Koşarak girdi avluya oradan da doğruca evin içine açılan dış kapının önüne geldi. 

Avluya açılan cümle kapısının açık olduğu gibi evin içine açılan kapıda açıktı. Birilerini bulurum umuduyla hiç düşünmeden ilk adımı attı. Sonra ikinci adımı daha sonra üçüncü adımı attı salon kapısının önüne kadar geldiğinde soluklanmak için durdu. Büyüyen gözleriyle etrafını taradı. Ne evin içinde kimse vardı ne de bir yaşam belirtisi. Bomboş duvarları çıplak odalar, perdesiz pencereler, yürüdükçe yankılanan ayak seslerinden başka hiçbir şey yoktu. Başındaki yazmayı avuçladı ve kızıl saçlarını yolarcasına sıyırıp yere attı. 

Gitmişlerdi. Kaçar gibi gitmişlerdi. Arkalarında hiçbir iz bırakmadan gitmişlerdi. Bir veda bile etmeden gitmişlerdi. Neden gitmişlerdi? Yoksa yaşadıkları sadece bir hayalden ibaret miydi? Esasında hiç var olmamışlar kendisi kocaman bir yalanı mı yaşamıştı?

Tek tek odaları gezdi. Sonra Fırat'ın odasına geçti. Elinin ayasını duvara bastırdı. Bir süre sevdiği adamın nefesinin sindiği duvarları okşadı. Hayatının son perdesini yaşıyormuş gibi gözlerinin önünden akıp gitti anılar. Önce bir damla yaş düştü sonra ikinci damla derken üçüncü damla. Hıçkırıklar boğazına düğümlendi koşarak çıktı odadan sonra hole geldi holden dış kapının önüne geçti bir sonraki adımı atamadı sırtını duvara yasladığı kayarak attı kendini yere ve avazının çıktığı kadar ağlamaya başladı. 

Kimsenin onu duyup duymadığı umurunda bile değildi çünkü farkındalığını kaybetmişti sadece tükenişi yaşıyordu ruhu. Kaybedişi yaşıyordu. Kocaman bir vefasızlığı yaşıyordu. Bir daha sevgiliyi göremeyecek olmanın ağır yükünü taşıyordu.

Bir sonraki bölümde çok şeyler olacak.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hudutsuz ArzularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin