Bölüm 28

22 16 2
                                    

   1 hafta sonra...

  "Merhaba kızlar yine görüştüğümüze sevindim. İşinize döndüğünüz için sevindim."

   Yade Emre Bey'e isteksizce cevap verdi. "Evet, Emre Bey biz de öyle."

   Normalde Yade asla somurtkan birisi değildi. Öldürmek ya da bir görevi yapmak asla ona zor gelmezdi. Hatta zevkle güler, kahkaha atardı. Biz de öyle. Çünkü bizim için tehlikeli görevden göreve koşmak yaşam biçimi hâline gelmişti lakin bu tatil süresince öğrendiğimiz, yaşadığımız şeyler bizi değiştirmişti. Artık tek dileğimiz suçlular cezasını çekmeliydi ve Emre Bey ölmeliydi.

   Emre Bey, boğazını temizledikten sonra su bardağından koca bir yudum su içti. Bizi şöyle bir süzdü.

   Hiç kimse eskisi gibi değildi.

  "Bugün sizden istediğim iki görev var. Birinci görev birini takip etmenizi istiyorum. Bana akşam saat on da nerede olduğunu söylemeniz yeter. Ayrıca akşam ona kadar ne yaptığı, nerelere gittiği de önemli."

  "Adi sanı nedir bu adamın Emre Bey?" diye sordu Roza.

  "Suat Tepecik. 30 yaşında, zengin ve holding sahibi. Çevresi tarafından saygın biliniyor ama bazı geceler limandan yasak usuller ile insan getiriyor. Bu insanların hepsi kız. Bu adam, ya kendi için ya amelleri için bu zavallı kızları kullanıyor."

  "İçimden bir his sadece takip etmekle işin bitmediğini söylüyor." dedi İdil.

  "Evet, haklısın İdil. İş burada bitmiyor esasen. Bu adam hiçbir yerden açık vermiyor. Bu adamı hapise tıktırmak için kanıt lazım. Adamlarımın hiçbiri limana giremiyor. Kimseyi sokmuyorlar. Çok sıkı tedbirleri var lakin limanın arkası çok sıkı tedbir yok. Sizler girebilirsiniz. Siz o kızların arasına sızabilirsiniz. Kimse şüphelenmez. Sizden tek isteğim kanıt için fotoğraflar toplamanız ve oradan sıvışmanız. Limandan çıkan kızlar bir gece limandaki iki yatın alt katında bekletiliyor. Siz güçlüsünüz. Kendinizi koruyabilirsiniz."

  "Bu çok tehlikeli ama üstesinden gelebiliriz bunun." dedi İdil.

  "Hepimiz mi gidiyoruz?"

   Emre Bey sorduğum soruyla bana döndü. Gözleri hafif kısılmıştı.

  "Hayır, iki kişiniz gidecek. Diğer iki kişi için bir öldürme görevim var. İklim ve Roza siz bu ikinci görevle ilgileneceksiniz, anlaştık mı?"

   Meraklı bakışlar altında hepimiz bunu onaylarken Emre Bey birkaç saniye sonra konuşmaya devam etti. Biz zaten sadece dimleyebiliyorduk. Konuşacak pek bir şeyimiz yoktu.

  "Sinem Dağlar'ı öldürmenizi isteyeceğim."

   Odada oluşan bir anda sessizlikle hepimizin kafası karıştı. Emre Bey bizden bunu nasıl isteyebilirdi ki? Emre Bey bu kadar mı vicdansızdı? Nasıl? Emre Bey böyle değildi. Bizim ailemizi de mi böyle gözünü kırpmadan öldürmüştü.

   İlk ben konuştuğumda "Annenizi mi öldürmemizi istiyorsunuz?"

   Emre Bey bir an bile tereddüt etmeden "Evet, annemi öldüreceksiniz."

   Roza bir anda şaşkınlıkla sesi yükselirken "Ama Emre Bey bizden bunu nasıl beklersiniz? Ayrıca hiç mi vicdanınız yok. O sizin anneniz."

   Emre Bey Roza'ya alaycı bir gülüşle başını çevirirken "Roza'cım sana bu konuyu sorduğumu hatırlamıyorum."

  "Emre Bey o bir tek sizin anneniz de değil. Kansu'nun da annesi. Kıymayın ona." dedi İdil.

   Emre Bey sandalyesinde geri giderken çok rahattı. "İşte size intikam için bir fırsat. Düşman değil miydiniz ona?"

İNTİKAM GÜLÜMSEMESİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin