Bölüm 6

46 33 2
                                    

                 Perşembe saat 10.30                                   
   Emre Bey'in evine vardığımızda yine her zamanki bahçenin içindeki taşlık yoldan geçtik. Bu sefer sözümüzde sessizdik. Çünkü durum bunu gerektiriyordu. Eğer bir suçluysanız dışarda dikkat çekmeyip olgun gibi davranmalısınız.

   Siz siz olun, kimseye tedirginliğinizi, korkunuzu göstermeyeceksiniz.

   Çünkü insanlar daha fazla üstünüze gider. Bir olaya karşı gösterdiğiniz her şüpheli tedirginlikler olayın gün yüzüne çıkmasını sağlar.

   Sırları saklayamayız, onların üzerini örteriz. Tıpkı yüzümüzdeki duyguları örttüğümüz gibi...

   Salise Hanım güler yüzle dış kapıyı açtı. Bizi içeri buyur etti. Salise Hanım bizi Emre Bey'in odasına götürürken ev çok sessizdi. Salise Hanım'ın topuklu ayakkabısı evin içinde yankılanıyor, her bir köşeye is gibi sinen bu ses; bir süre sonra tekrar üzerime duman gibi çöküyor. Evin sessizliği bir hain gibi bizi dinlerken içimiz ürpertiyor değil. Sessizliğin bize oynadığı oyunu hepimiz duyumsar gibi susuyor, konuşmuyoruz. Sanki seslerimizi sessizlik yutacak ve bir bir daha konuşmayacak gibi.

   Emre Bey ortasındaydı ve evdeki sessizliği bu oda kendi içinde bozuyordu. Duvardaki saatin tık tak sesleri, uzun süre çalışan bilgisayarın homurdanarak çalışması, Emre Bey'in ayaklarını ritim tutarak yere çarpması, kalemi masada oynatışı...

  "Kızlar, geçin şöyle oturun." dedi Emre Bey ve Salise Hanım'a döndü. "Kızlara..."

  "Biz sadece su alsak yeter." dedim.

  "Evet," dedi İdil.

  "Peki, nasıl isterseniz." deyince Emre Bey Salise Hanım su getirmek için odadan çıktı.

   Salise Hanım odadan çıkınca Emre Bey bizi bekletmeden söze girdi. Kalemi bıraktı masaya ve oturuşunu düzeltti.

  "Evet, olanları birinizin anlatmasını istiyorum. Olayı içini ve aslını duymak istiyorum."

   Roza "Neleri öğrendiniz?" diye sordu.

   Emre Bey "Güzel şeyler öğrenemediğim kesin ama ilk önce olayı ben duymak istiyorum. Sonra ben anlatırım." dedi soğuk ve ciddi bir sesle.

   Roza biraz bozulmuştu ve sinirlenmişti. Olayı İdil ve ben anlattık. Roza da arada sırada eklemeler yaparak olayın hepsini anlattık. Emre Bey sözümüzü hiç kesmeden bizi dinledi. Olayı anlatmayı bitirdikten sonra bir süre konuşmadı. Emre Bey'in gözleri karşı duvarda takılı kaldı. Birkaç dakikalık buhranlı bir düşünmeye dalmış olduğunu düşündüğüm Emre Bey kalemini de alıp koltuğundan kalktı. O sırada güler yüzüyle odaya giren Salise Hanım bize suçlarımızı getirip geri çıktı odadan.

  "Caner hastaneye kaldırılmış, dediğiniz kız da öyle ama daha manşetlerde sizinle ilgili bir şey çıkmamış. Suçluların kim olduğu bilinmiyor. Bazı gazetecilerin saçma sapan tahminlerinden başka idda yok." dedi Emre Bey.

  "Ne yapmamız gerekiyor Emre Bey?" diye sordu İdil.

  "Buralarda fazla gözükmeyin. 1 aylık tatiliniz 2 ay olsun. Ben Caner'i susturmasını bilirim. Kız yoğun bakımdaymış ve daha uyanmamış ama uyandığında en kısa sürede ağzını kapatacağım. Gün yüzüne çıkmadan halledeceğim. Suçlu benim adamlarımdan başka birisi olarak ortaya çıkacak. Şimdi evlerinize gidin."

  "Abimin yanına gitmem gerek."

  "Bence şu an hiç gitme." dedi Emre Bey.

  "Neden?" Bunu soran Yade'ydi.

İNTİKAM GÜLÜMSEMESİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin