Bölüm 36

27 19 37
                                    

   Yağız'ın  anlatımıyla pazartesi günü...

  "Siz gidin, ben şu an gelemeyecek gibiyim. Hem kardeşimi yanlız bırakmasam iyi olur."

   Sevgilim bana dönerek "Haklısın, biz gidelim. İklim'i  bundan sonra asla tek başına bırakamayız." dedi.

   Gözlerinin içine baktığımda beni anlıyor olduğunu görmek mutlu etti. Kardeşim bildiğim Yekta'yı kaybetmiştim. Kendimi suçlamak istemediğim her gece kendimi suçlarken buluyordum. Kardeşim ve Yekta orada can savaşı verirken biz uyuyorduk. Biz olsaydık Yekta ölmezdi, bu kesindi. Eğer Saniye Hanım orada olmasaydı kardeşim de yaşıyor olamazdı. İçimde dolduramadığım boşluk gitgide büyüyordu.

   Demek ki can yoldaşınız bildiğiniz birini kaybetmek, vicdana bile ağır geliyormuş.

   Ebrar da benimle kalmak istedi. Bu birkaç gündür o da kendinde değildi. Ben arkadaşımı, o ise  belki daha özlemini bile gideremediği abisini kaybetmişti. Hayatında hiç görmemiş, 21 yıldır bir abisi olduğundan bihaber yaşamıştı. Daha yeni bulduğu abisini de   iki, iki buçuk hafta da kaybetmişti. Sessizdi. Kaç gün olmuştu Yekta gideli ama bir kez olsun ağladığını görmemiştim, belki de geceleri tek başına ağlıyordu. Bilmiyordum.

   Herkes eskisi gibi neşeli ve şen şakrak değildi. Kardeşim sevdiği kişiyi kaybetmişti - ki sevdiğini bana dün açıklamıştı- Ben kardeşim bildiğim dostumu, Ebrar abisini ve diğerleri de bir dostunu kaybetmişti. Mesela artık Cesaret ve Arel şaka yapmıyordu. İdil, Yade o kadar pozitif görünmüyordu. Belen ve Demir sessizliklerini koruyorlardı. Emre Bey'in evinden çıkmış, yine İdil'in evine geçmiştik. Herkes çok az konuştuğu için, ölüm sessizliğindeydik her gün.

   Ben daha çok içimdeki hesaplaşmalar ve suçlamalar içimi yiyor ve bitiriyordum. Bir gün akıl sağlığı yitirmezsem iyi!

   İklim, yani kardeşime gelince... Onu her gün gözlemliyorum. Konuşmaya çalışıyorum.

   Çok sessiz...

   Ebrar da sessiz ama ne bileyim? Sorulan sorulara cevap veriyor. Ya da bir iki cümle çıkarıyor. Bazen Belen'nin söylediği şeylere tebessüm ediyor filan. Kardeşim ise o kadar az konuşuyor ki şaşırıyorum. Bazen konuşmak istiyorum. Abi yanlız kalmak istiyorum, diyor. Onu yanlız bırakıyorum ama şık sık odasına gidiyorum. Odasından hiç çıkmıyor. Yemek bile yemiyor. Ben yemek getirdiğim zaman bana görünümlük birkaç kaşık atıyor ama sonra bırakıyor. Kapı arasından izlerken yemediğini görüyorum. Çoğunlukla yatağında oturup boş boş duvarı izliyor. Sadece izliyor. Hareket dahi etmiyor. Etse bile çok az. Ben tuvalete gittiğinden bile şüpheliyim!

   Onun bu hâline o kadar çok üzülüyorum ki ama üzülmekten ziyade daha çok korkuyorum. Kendini öldürmesinden çok korkuyorum; çünkü... Çünkü kendini öldürmeye çalışmışlığı vardı. Babamızı ve annemizi kaydettiğinizde o yeni doğmuş, ben de 7 yaşındaydım. İklim ilk intihar etmeye çalıştığında benim yaşlarımdaydı. Ailesinin öldüğünü kabullenemiyor, onları hiç göremese de çok özlüyordu. O zamanlar o kadar sessizdi ki tıpkı şimdi olduğu gibi. Görev dışında kimse ile konuşmazdı. Roza, Yade ve İdil bile o zamanlar ona fazla yaklaşmaktan çekinirdi. Bir benimle konuşurdu. Sonrasında ise intihar etmeye çalışmıştı lakin onu son anda kurtarmıştım. İşte İklim o zamandan sonra düzelmeye başladı. Şimdiki acımasız görünümün ardında o kız yatıyordu ama şimdi onu nasıl tekrar toparlayabilirdim, inanın ben de bilmiyordum.

  "Asena hepimize mesaj atmış, artık polise gideceğini söylemiş." dedi İdil.

   Artık bu olaydan ve arkasındakilerden de usanmış ve yorulmuştum. Artık ne olacaksa olmalıydı. Olan olmuş, aramızdan birini kaybetmiştik.

İNTİKAM GÜLÜMSEMESİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin