Bölüm 26

23 16 62
                                    

   Hepimiz gelen kişiye mal mal bakarken Ebrar'ın sesiyle hepimiz ona döndük. Tek bir kelimeydi bizi tekrar bir girdaba sürükleyen. Tek bir kelime.

  "Teyze?"

   Kısa koyu sarı saçlı, biraz yaşlanma belirtisi gösteren, orta yaşlı bir kadın karşımızda duruyordu. Elinde küçük, sade çantası; üstünde ise siyah arka fon üzerine işlenmiş, çiçekli bir ağacın dallarını andıran bir resimli elbise vardı. Kadının yüzü bir tık kasılmış, endişeli bir tavır vardı. Sanki bir yere yetişmeye çalışmış gibi derin ama hızlı zaman aralığı ile nefes alıyordu.

  "Ebrar?"

   Kendimi yaz dizisi çekiyormuşum gibi bir an hissettim. Dram dolu bakışlar, birbirlerinin isimlerini birbirlerine söylemeleri... Ne bileyim ya? Komik geldi bir an. Sinir bozukluğundan olur olmadık şeylere olur olmadık tepkiler veriyordum. Mesela dün gece gibi...

   Nihayet bu bakışma sona erip "Teyze senin ne işin var burada?"

  "Bu hanımefendi senin teyzen mi?" Bunu soran Demir'di. Yüzü sertti. Ellerini ise göğsünde kavuşturmuştu.  Böyle yapınca çok sert gözüküyordu ki o bunu her zaman yapıyordu. Sert ve soğuk bir mizaci vardı.

  "Evet," dedi Ebrar sesi kısılmıştı. Şoktaydı hâlâ.

  "Kızım, beni dinle bir. Ne olur?" Kadın Bir adım yaklaşsa da Ebrar hızla geri çekildi.

  "Yaklaşma bana teyze. Sen - sen bana yalan söylediniz. Amcam da öyle." dedi. Sesi cümle sonuna doğru artmıştı.

  "Kızım bir oturup konuşursak bana hak vereceksin." Teyzesi Ebrar'a yaklaştı. Omzuna dokundu. Ebrar küçük bir titreme dalgasıyla, soğuk bakışlarını teyzesine dinledi.

  "Seni dinlemek istemiyorum. Bunca zaman bana yalan söylediniz, değil mi? Ailemin ölümü kaza değildi değil mi?"

   Teyzesi sustu, bakışlarını yere sabitledi. Ebrar hışımla uzaklaştı. Teyzesi acı içinde Ebrar'a baktı. Eli havada kalınca titremişti. Zorlukla yutkundu.

  "Benim bir abim vardı ve siz bunu benden yine sakladınız. Siz benden her şeyi sakladınız. Ben hayatım boyunca bir yalan üzerinde hayatımı oynamışım. Ne zaman anlatacaktınız bana? Ne zaman yalanınızı ortaya çıkartacaktınız?" Ebrar gözleri dolmuştu. Zorlukla tuttuğu bir göz yaşı yanağından süzüldü. Gözlerini çabucak sildi.

  "Sen her şeyi biliyorsun." dedi. Teyzesi olanı çabuk kabullenmişe benziyordu.

  "Hayır, her şeyi değil. Neden buraya geldin? Neden? Eğer beni almak içinse çok geç." dedi Ebrar titreyen cümleleriyle.

   Ben, abim ve Yekta olanları donuk izlerken Yade üzgün bir hava içindeydi. İdil'de öyleydi. Roza kıza karşı ne zaman yumuşar bilmiyordum ama hâlâ aynı soğukluğunu koruyordu. Demir her zaman ki gibi mesafeliydi her iki tarafa.

  "Hayır hayır, seni almaya gelmedim kızım. Ben..." konuşmaya cesareti yetmedi.

   Belen ise kıza daha ılımanlı yaklışıyordu. Ne olmuştu bu çocuğa böyle? O kız ile evlenmem, diyen çocuk merhamet ile mi bakıyordu?  Cesaret ve Arel ise Ebrar'ın dediklerini düşünüp tartar gibi bir halleri vardı.

  "Ben size, sana her şeyi anlatmaya geldim. Nasıl olsa bu sır ortaya çıkacak. Annen ve baban bunu benden saklamamı istedi. Hoş istemeseler de saklardım galiba. Abin kurtarmak için çok geçti ama senin için bir umut vardı. Sen benim için en değerlisin. Seni ben büyüttüm."

  "Bu sırrı açıklarsanız artık biz de olayları daha iyi çözeceğiz artık. Lütfen!" dedi abim aceleyle.

  "Hepimiz oturalım şöyle, ayakta kaldık." deyince İdil hepimiz koltukları istila ederek oturduk.

İNTİKAM GÜLÜMSEMESİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin