Bölüm 25

22 18 0
                                    

   Yazar'dan:

  "Bu yaptıklarınızı tek tek ödeteceğim. Zamanı gelince ödeyeceğim ve o Ebrar denilen kızın gizemini de çözeceğim. Hiçbir velet parçası beni kandıramaz!"

   Kansu sinirle evinin içinde boşta atarken aklına Yekta geldi.

  "Eğer kandırmayı denerse cezasını çeker ve sen küçük prens."

   Sustu, derin bir nefes çekti "Senin de sıran gelecek."

   Ayaklarının ritmi dengesizleşti. Kahretsin! O adamı ne zaman düşünse bu oluyordu. Bu kadar yakışıklı olamazdı bir insan. Ben gidip ondan hoşlanırken, o ise İklim'i seviyordu.

   Lânet olsun.

   En acısı da İklim ona pas bile vermezken o küçük prensin beni reddedip hâlâ ona şiirler yazmasıydı.

   Kahve kokusunu anımsatan saçları.
   Mavi okyanusun yeşil kalbi gözleri.
   Ey canımın parçası sultanım,
   Söyle senden nasıl kurtulabilirim?
 
   1 yıl önce defterini hep beraber gittiğimiz piknik alanında unutmuştu. O sıra İklim ile yürüyüş yapıyordu. Abim Emre de vardı.  Onu sevdiğini birkaç şiir okuyunca fark ettim. Zaten ona karşı hep hassas davranıyordu. İşte bu yüzden İklim'i yakmak istedim. Çünkü bu olaydan bir hafta önce de onu sevdiğimi söylediğimde acımasızca reddetmişti beni.

   Odama koşup sakinleştirici içtim hemen. Elim ayağım yine titriyordu, yine oluyordu işte. Ne zaman o gelse kötü anılar başıma üşüyor ve bana vuruyordu.

   Yatağa oturdum ve aklıma İklim geldi.

  "Senin de sıran gelecek cadaloz ama senin canını en çok abim yakacak, merak etme."

   Ve Kansu Dağlar birkaç saniye sonra tekrar ayağa dik bir şekilde kalktı. Kendinden emin adımlarla odasından çıktı.

   Madem ki İklim zehirli bir akrepti, biz de kedi olurduk o zaman.

   Ve şu aklınızda bulunsun. Kediler akrebin düşmanıdır.

                                 🦂🐍
  
  "Hayır! Olamaz!"

   Yerimden kan ter içinde uyanırken karanlıkla karşılaşan gözlerim korkuyla etrafı tarıyor, ellerimle ise etrafı delice korkuyla yokluyordu. Odamda olduğumu fark ettiğim an bir an bile düşünmeden gece lambalı açtım. Etrafım biraz olsun aydınlanırken rahatladım. Derin derin nefesler alırken aklıma gördüğüm kabus doluştu. İki üç gündür gördüğüm bu kabuslar artık beni bitiriyordu. Çoğunda Yekta'yı görüyordum. Bir defasında sadece Yade'yi ve abimi görmüştüm. O kadardı. Eskiden bu çok nadiren olurdu ama şimdi. İçimde sıkıntı vardı. Kabuklarının hemen hepsinde Kansu vardı. Arkadaşlarımı öldürüyordu. Ben de çaresiz kalıyordum. Bu kabuslar beni sıkmıştı. Kabusun aklıma gelince  mantığımı dinlemeden, odadan çıktım ve doğruca Yekta'nın odasına doğru hızlı hızlı yürümeye başladım. Koridorun sonundaki odaya ayak bastım ve Yekta'nın yatağına baktım. Kalbim kabusun şokuyla hâlâ kuş gibi atarken Yekta'nın odasında olmadığını görmemle bedenim daha da korkuya kapıldı. Bedenim zift misali olduğu yere çakılırken ne bir adım geri ne bir adım ileri gidebiliyordum.  Boğazımda oluşan düğümlerle bağırıp çağıramıyordum. Acı bir şekilde yutkunmaya çalışırken bir dakika sonra dizlerim dayanamayıp yere çakıldı. Bedenim yere yığılırken zihnim karıncalanmaya başlamış, midem acı bir şekilde kıvranıyordu. Ellerim titriyordu.

İNTİKAM GÜLÜMSEMESİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin