Bölüm 17

32 27 16
                                    

  "Bu da neydi şimdi?" diye sordu İdil.

   İdil'in evindeki bahçeli balkonu kamera görmüyordu. Bu yüzden hepimiz buradaydık, geceyi de bu evde geçirmiş, şimdi ise daha güneşin burayı kavurmadığı, serin bir zamanda burada toplanmıştık.

  "Bu mesajı atan kişiyi bulabilir miyiz?" diye sordu abim.

   Demir "Bulabiliriz ama tanıdığımız biri olduğunu sanmıyorum. " dedi.

  "Ben yine de araştıralım, derim." dedi Yekta.

  "Ben de katılıyorum. Siz ne dersiniz?" diye sordu.

  "Saat beşe kadar çok vaktimiz var. Bu numarayı ben araştırırım. Emre Bey'in yanına gitmeniz gerek. Ben gelmesem daha iyi. Ben bir şekilde Emre Bey'i ikna edebilirim." dedi Demir.

   Belen "Emin misin? Ya kabul etmezse?" diye sordu.

  "O zaman başka bir şey düşünürüz kardeşim." dedi Demir ve bu konuyu kapattı.

  "Kahvaltı yapalım. Hepimiz dün altıdan beri bir şeyler yemedik. " deyince Cesaret.

  "Bu güzel bir fikir bence. Kaç gündür uykusuz ve yorgundum. Bu olaylar beni yordu." dedi Roza.

   Cesaret Roza'ya yaklaşıp burnundan bir fıstık alarak "Yorulmuş mu benim sevgilim?" diye sordu.

   Roza yumuşayarak Cesaret'e sokuldu. "Evet, yoruldum." dedi yumuşak, romantiklik seviyesinde bir sesle.

   Cesaret gülümsedi. Roza'yı içine alırmışcasına sarmaladı, sıktı. Birbirlerini seviyorlardı. Gözlerinden anlaşılıyordu.

   Sevgi öyle basit bir şey değildi ki hemen fark edilsin. Bakışlarda, derin gözlerde, gizli sözlerde, söylenmemiş şarkı manalarında, bazen bir gülüşün hatırasında, bazen fısıldanan sihirli sözlerdeydi. Sevgiyi öyle basit şeylere sığdıramazdık. Derindi.

   Dışarda kahvaltı yapmaya karar verince herkesi bir hazırlanma telaşı almıştı. Roza tuvalete girip cilt bakımı yapacağını söyleyince herkes tuvalet işini ilk önce bitirdi. Çünkü Roza girince çıkmak bilmiyordu. Fön de yapardı şimdi o. Bir de işin içine makyajı girince iş çıkılmaz bir hal arıyordu. Roza hariç herkesin süslenmesi, hazırlanması daha kısa sürüyordu.

  "Kahvaltıya gidiyoruz sadece aslında. Bu kadar süslenmeye gerek var mıydı diye bir düşünüyorum."

   Odamda hazırlanırken salondan gelen abimin sesiyle güldüm. Bunu kime dediğine baktım. Sanki bilmiyordu Roza'yı. Roza süslüydü. Alışması gerekiyordu buna. Hazırlanmayı yarıda kesip koridora çıktım, aşağı sarkıp salona doğru baktım. Görünce şaşırdım.

  "Ne var halimde?" diye sordu Yade.

   Üstünde zümrüt yeşili bir crop, altında ise diz üstü güzel kot bir etek vardı. Yade'yi şöyle bir süzdüm ve abimin neye kızdığını anlamadım. Yade'nin girdiklerinde bir şey yoktu ki. Eteği çok açık değildi. Üstündeki de normal bir seviyedeydi. Şimdiki genç kızlar da daha kısacık etekler, göğüslerine kadar çıkmış crop giyenler vardı. Abim daha Roza'yı görmemiş anlaşılan.

   Sakın abimi despot  bir abi sanmayın. O insanların giydiklerine ya da başka şeylerine karışan birisi değildir. O benim giydiklerime bile karışmaz. Şimdi söyledikleri ise beni de şaşırtmıştı.

  "Hayır yani kahvaltıya gidiyoruz sadece. Özel bir yere gitsek neyse." dedi abim.

  "Canım bunları şimdi giymek istiyor ve şimdi giyeceğim." dedi Yade ve oradan uzaklaştı.

İNTİKAM GÜLÜMSEMESİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin