Bölüm 15

43 30 26
                                    

   Ebrar'ın anlatımıyla:

   Tek kelime ile fırtına, tek kelime ile kargaşa, kaos...

   Bu kişiler kimdi? Ben niye onlarla beraberdim? Ailemin eşyaları arasında niye onların fotoğrafı vardı? Ailem öleli çok oluyor? Bugünkü zamanda çekilmiş fotoğrafları olması çok saçmaydı?

   Hepsi çok korkunç insanlar gözüküyordu. Vahşi, korkunç insanlar... Bu beraber olduğum insanlar katil, kötü insanlardı. Arabada olanları görmemiş miydim? Arabanın içindeki adamı öldürmeyecekler miydi? Onlarla tek iyi anlaşmamın sebebi, beni de öldürüp bir kenara atmalarını istemiyorum ve fotoğrafların gizemini çözmek istiyorum.

   Katillerdi ama çok soğukkanlıydılar. Sohbet ederken gerçekten normal insan sanabilirdiniz. Kalpleri nasir turmuş, vicdanları, ruhları satılmış gençlerdi. Başıma gelenlerin haddi hesabi yoktu. Bir cinayete tanıklık etmiş, vurulmuş, kaçırılmış, katillerle bir odada kalmış, şimdi onlarla beraber bizi rehin tutanlardan kaçmıştık.

   Bu kadar kolay nasıl kaçabilmiştik? İçerdeki adamların hepsini öldürmüşlerdi sırayla ve bu o kadar profesyoneldi ki. Adının Belen olduğunu öğrendiğim adam ise hep yanımda durmuş, beni korumuştu. Diğerleri ise adamlarla ilgilenmiş, bu şekilde evden çıkmıştık.

   Bu evin çevresi ıssızdı. Bir yol kenarıydı ama çok fazla araba geçmiyordu. Oradan çok fazla uzaklaştık. Şimdi ise bu vahşi doğadan kurtulmak için kendi aralarında fikir üretmeye çalışıyorlardı. Bense bir ağacın dibine sinmiş, gözyaşlarımı tutmaya çalışıyordum. Korkuyordum. Onlar ise günlük, küçük bir dertten bahsedermiş havasındaydılar.  Ben onlardan tamamen farklıydım. Ailem yoktu ama teyzem ve dayım onların yokluğunu bana hiç hissettirmediler. Zengindiler, özel kolejlerde okudum. Her doğum günü partim kalabalık olurdu. Dans öğretmeni olmuştum ve 6 ay önce de birisiyle nişanlanmıştım, her ne kadar çok iyi bir hayatım olsa da tek üzüntüm olan ailemin kaybını hiçbir zaman unutmadım. Çok güzel bir hayatım vardı ta ki ailemin öldürüldüğünden şüphelendiğim zamana kadar. Şimdi ne haldeydim?

   Adlarını az çok öğrenmiştim. Şu pembe saçlı, soğuk duran kızın adı Roza'ydı. Bana yardım eden, koruyan gözlüklü çocuğun adı Belen'di. Biraz daha ılıman, sempatik görünen kızın adı İdil'di. Mavi gözlü, siyah saçlı adamın isminin Yekta olduğunu fark ettim. Babama çok benziyordu. Onun da mavi gözleri, siyah saçları vardı. Kahve saçlı, büyük siyah gözleri olan adamın adı ise Yağız'mış. Sanırım bir de kardeşi varmış. Adı İklim'miş. Kız kardeşinin yaşını duyunca aynı yaşta olduğumuzu fark ettim.

  "Telefonlarımız çekmiyor." dedi Roza.

  "Hay anasını böyle işin..." dedi İdil.

   Bir de ne kadar cana yakın göründükleri zaman olsa da küfür ve argo kullandıkları zaman çok oluyordu. Ben küfür ya çok az ya hiç kullanmıyordum bile. Bunların yanında çok kalırsam onlara alışmam işten bile değildi. Bu yüzden bu sırrı çabucak çözüp ayrılmak istiyor, nişanlımın yanına dönmek istiyordum. En son vurulmadan önce konuşmuş ve aramalarına çok cevap veremeyebilirim, beni merak etme;  demiştim. Çok zaman geçmişti yine de. Beni çok merak etmiştir kesin.

  "Eve geri dönelim, bir şeyler bulabiliriz belki. Belki işimize yarar." dedi Yekta.

  "Ne bulacağız abi? Hem çok uzaklaştık, bir de kaybolmayalım." dedi Yağuz.

  "Zaten kaybolduk, kaybolacağımız kadar. Geldiğimiz yolu hatırlamaya çalışarak gidelim." dedi Belen.

   O sırada aralarındaki bir iki kişinin gözleri beni buldu. Bana kısa bir bakış atıp birbirlerine yaklaşıp fısıldadılar. Kesin benim yük olduğumu söylüyorlardı. Bence de burada bir fazlalıktım. O sırada adının Yekta olduğunu öğrendiğim adam yanıma yaklaştı. Yüzü ifadesizdi. Ne mutlu ne üzgün ne kızgın gibi. En soğukkanlı görünen ilk o ,sonra Roza geliyordu sırayla.

İNTİKAM GÜLÜMSEMESİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin