DOĞU KARTALI| 31

8.1K 390 45
                                    

Fikret Kızılok- Gönül
Keyifli okumalar

Cihan'ın yalvarışlarına karşın kabul ettiğim teklifle daha fazla tesiste durmamış ve yola koyulmuştuk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Cihan'ın yalvarışlarına karşın kabul ettiğim teklifle daha fazla tesiste durmamış ve yola koyulmuştuk. Öyle ki görevin detaylarıyla ilgili Sarp'la hiç konuşmamıştık ama Sarp evime geleceğini söylemişti. Onu beklemekten başka bir çarem de yoktu.

Sessiz yolculuğumuzu sadece Cihan'ın birkaç defa üşüyüp üşümediğimi sorması bölmüştü. Onun harici hiç konuşmamış ve ikimiz de ayrı yerlerden yolu takip etmiştik.

Araba siteye girerken ineceğimizin bilincinde yerimde toparlandım. Arabayı sitenin girişinde durdururken neden burada durduğumuzu merak ederek Cihan'a döndüm. "Neden durduk?"

Benden tarafa hiç bakmadan, "Geldik," dedi.

"Sen gelmeyecek misin?"

Başını iki yana salladı. "Hayır, işlerim var."

Bu saatte ne işi vardı tam olarak? Yola çıktığımızda öğlen oluyordu ama hem yolun uzunluğu hem de kış ayında olduğumuz için hava çoktan kararmıştı. "Tamam."

Gelmek istemiyorsa zorla kolundan sürükleyerek götüremezdim ya. Bir şey söylemesine müsaade etmeden bir hışımla arabadan indim. Tavır alacaksa da kendi bilirdi. Eve gelmemek de ne demekti?

Arabanın farları önümü aydınlatırken hızlı adımlarla binaya girdim. Adımlarım yerleri döverken bir çırpıda kendi katıma varmıştım. Kapıyı anahtarımla açıp kısa bir süre olsa bile onuna girmeye alıştığım evime tek başıma girdim. Kapıyı kapatıp anahtarla kilitledim. Gece gelmeyeceğine emindim çünkü. Çantamı girişte bırakıp salonun ışığını açtım. "Hoş geldin Akşın? Tek misin?"

Elimdeki anahtar yeri boylarken tiz bir çığlık kaçtı dudaklarımın arasından. Selim koltuğumda oturuyordu. "Selim?"

Rahat tavrından hiçbir şey eksiltmedi. "Beni beklemiyordun galiba."

Tavırları çok garipti. Ne olmuştu? "Evet. Geleceğinden bahsetmemiştin."

Gerilsem de belli etmeden ılıman bir ses tonuyla konuşmaya çalışmıştım. Başarılı da olmuşa benziyordum.

Selim oturduğu koltuktan kalktı. Ağır adımlarla bana doğru gelirken yaklaşmakta olan fırtınanın farkına varmıştım. "Düşünüyorum düşünüyorum ama asla bir çıkış yolu bulamıyorum Akşın, bana yardımcı olmaya ne dersin?"

Yutkundum. "Elbette. Sorun ne?"

Alaylı bir gülüş gönderdi. "Sorun ne mi? Sorun! Sorun sizin yalanlarınız Akşın!"

O an Selim'in her şeyden haberi olduğunu anlamıştım. "Selim-"

"Bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun? Ya da... düşünüyor muydun?"

DOĞU KARTALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin