間 2

463 40 7
                                    


Gaara'yı kocaman, cam gibi parlayan gözleriyle hayran hayran dolabımı incelerken yakaladığımda masamdaki shinkenleri topluyordum.
"Gaara? Bir şey mi istiyorsun?"

İrkildi ve küçük ellerini dolabımdaki çelik yelekten çekti. Kıkırdadım.
"Geldiğini duymadım... Cidden çok sessizsin."

Görevim, Gaara iki yaşında kırmızı kafalı bir çocuktu. Yaklaşık üç aydır Suna'daydım ve ilk iznimi almıştım. Kalan eşyalarımı almak için-kesinlikle başka bir amaç için değil- bir haftalığına Konoha'ya gidiyordum.

Ben çantama bir kaç manga sıkıştırıp kapatırken Gaara tüm dikkatiyle beni izliyordu.
"Burada ne yapıyorsun? Amcan nerede?"

Evim, onun evinin yanındaki sokaktaydı. Normalde amcasıyla ya da kardeşlerinden biriyle gelirdi. Ama bugün...
"Yine tek mi geldin?"

Başını hızlı hızlı sallayıp sırıttı.
"Beni son kez görmek istedin yani... Ama ya yine kaybolsaydın?"

Kaybolsaydı bu beni pek şaşırtmazdı açıkçası. Kafasına estikçe evime gelirdi, nereden döneceğini ya da nereye kadar yürüyeceğini karıştırırsa kaybolurdu. Her seferinde farklı bir kavşaktan döndüğü ya da farklı mesafede yürüdüğü için onu bulmam genelde yarım saat kadar sürerdi. Neredeyse haftada bir kaybolduğu için alışmıştım artık.

"Peki... Yarım saate çıkacağım... Dünden kurabiye kalmıştı... İster misin?"
"Olur."

Dolaptan kurabiye kutusunu çıkarırken Gaara hevesle sandalyeye tırmandı.
"Bir tane Gaara'ya... Bir tane Ame'ye..."

Aslında görevim Gaara'yı uzaktan izlemekti. Ama onunla arkadaş olsam ne olurdu ki? Gelmemin üzerinden bir hafta geçmeden tanışmıştık bile. Amcası zaten görevimden haberdardı, bir de evlerimiz yakın olunca kısa sürede bana alışmıştı.
"Peki... Son kurabiye kime? Ame'ye mi?"
"Gaara'ya!"
"Peki, bu da jinchuriki payı olsun bari."
"Ame-chan."
"Hm?"
"Nereye gidiyorsun?"
"Köyüme. Merak etme, çabuk dönerim."
"Sen bir yere gidince Shukaku seni özlüyor ama."
"Ama köyden hiç çıkmadım ki. Ne ara özledi?"
"Sen burada değilken özlüyor. Bazen evde yoksun. Köyde uzak yerlere gidiyorsun, Shukaku seni özlüyor. "
"Sadece Shukaku mu?"
"Biraz da ben."

_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-

  Michizane-san'la köyün kapısında karşılaştık. Neredeyse onu tanıyamayacaktım. Saçını salmış, kahkülünü uzatmış, gözle görülür derecede zayıflamıştı. Ben pek değişmemiş olmalıydım ki beni anında tanıdı:
"Ame? Köye hoşgeldin! Görevin bitti mi?"
"Hayır. Kalan eşyalarım için geldim."

Yüzü bulutlandı.
"Öyle mi..."

Köyü bıraktığım gibi buldum. Eski evime doğru yürürken içimde adını koyamadığım bir his vardı. Tatlı bir his... Geçtiğim her sokakta daha da artıyordu.
"AaMeEee-CchaAAağnNnn!"
"Gai?"

Gai avını yakalayan bir şey... Sanırım timsah ya da leopar cinsi bir şey gibi üzerime atladı:
"Ame-channnnn, artık evdesin! Onlarca yeni şey yapabiliyorum, ama sana gösteremedim!Yıllardır seni bekliyoruum.."
"Yıllardır mı? Ame gideli üç ay oldu, Gai."

Asuma ne kadar her zamanki gibi sakin konuşsa da heyecanlıydı.
"Sen yokken çok şey oldu. Ama önce çantanı bırak."

Birlikte eve doğru yürürken Gai yerinde duramıyordu. Bense Asuma'nın bahsettiği "çok şey"e takılmıştım. Asuma genelde sakin biriydi ve olaylar karşısında soğukkanlı davranırdı. Onun için "çok şey", büyük ihtimalle önemli bir olay demekti.

Çantamı eve bıraktıktan sonra aşağıdaki parka indik. Gai oraya kadar zor sabretmişti resmen. Bir ağacın altına oturur oturmaz konuşmaya başladı.
"Eveeet hangisinden başlıyım?"
"... Hangisini istersen."
"Ehm, öyleyse sana bir haber vereceğim. İstersen betin benzin atabilir! Şaşırabilirsin! Ben, Gai, çok büyük bir göreve-"
"Gai bir takip görevine katıldı,bu kadar."

Ben gülmemi bastırmaya çalışırken Gai Asuma'ya kötü kötü bakıyordu.
"Çok güzel, Gai. Asuma, gelirken söylediğin olay ne?"
"Şey... Haberdarsın, değil mi?"
"Neyden haberdarım?"

Asuma sesini alçalttı:
"Bilmiyor musun? Üç Aosa'lı.."

Aosa'lı?? Bu imkansız.

"Üç Aosa'lı?"
"Evet, başta biz de pek inanamadık, ama... Ellerinde Aosa parşömenleri vardı... Ve seni aradıklarını söylediler. Biri Suna'da olduğunu söyleyecekti, ama Kakashi onu susturdu. Bu adamların kesinlikle bir avuç şarlatan olduğunu, Aosa parşömenlerini çalmış olabileceklerini söyledi. Aslında şaşırdık, normalde Kakashi tartışmaları uzaktan izlemeyi tercih eder. Neyse, Hokage-sama seni çağırmadı, çünkü o adamlardan şüphelendiğini söyledi. Ama onlar baya kızdı. Hepimizi yok edeceklerini söyleyip gittiler. Hokage-sama sen dönünce bu konuyla ilgileneceğini söylemişti... Seni çağırmadı mı?"

Ben cevap veremeden yanımızda biten bir jounin omzuma dokundu.
"Hmm, Ame-kun? Hokage-sama seni çağırıyor."

𝕽𝖆𝖎𝖓❃𝔎𝔞𝔨𝔞𝔰𝔥𝔦 𝔉𝔞𝔫𝔣𝔦𝔠𝔱𝔦𝔬𝔫Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin