Gidiyordum. Belkide bir daha gelmemek üzere. Halam işleri daha erken zamana aldığını söyledi ve bu gün öğleden sonra uçağa binmemiz gerektiğini tembih etti.
Bu zamana kadar ingilizcemizi iyi geliştirmiştik samet ile. Yine orada daha fazla pekiştirecektik. Ayrıca halamın isteği ve ilgisi üzerine hitabet ve yemek eğitimi almamız gerekiyordu.
Samet aldığımız hediyeleri iletmek için evden çıktı. Onu tek başına göndermiştim çünkü onları eğer pişman bir halde görseydim canım gitmek istemezdi. Her şeyi halam zaten halletmişti. Geriye sadece Londra'ya uçmak kalmıştı ve onu da öğleden sonra yapacaktık. Kendi eşyalarımı da topladıktan sonra odamdan çıktım. Halam da odasından iki valizle çıktı ve yanıma geldi. Gülümseyerek bana sarıldı ve "sonunda gidiyoruz buradan güzelim. Hayatımız büyük ölçüde değişecek artık. Herşeye hazır olmak zorundayız. Eminimki deden seni benden bile fazla sevecektir, " dedi ve zorlukla yutkunarak "neyse samet geliyormuş mahalleden birisi bizi havaalanına kadar bırakacakmış. O yüzden hazırlanıp çıkma zamanı. " dedi ve gülümsemeye çalışarak kapıya yöneldi. Odama son bir bakış atıp halamı takip ettim. Biz buradan gittikten sonra eşyalarımızı yardıma muhtaç bir teyzeye bırakacaktık. Teyzeyi yakından tanıyordum. Ben küçükken benimle yaşıt olan torunu elif ile çok oyun oynardık. Tabii şüheda nın olmadığı zamanlardaydı. Şüheda geldiğinde beni elif ile gördüğü zaman küserdi ve bütün gün boyu konuşmazdı ama günün sonunda dayanamayarak yanıma gelip barışırdık.
Kapıya çıkınca kapının önünde yerde iki adet gül gördüm. Hemen eğilip aldım. Kimin bıraktığını öğrenmek için bahçeden dışarıya çıktım ama kimseyi görmedim. Tam içeriye tekrardan girecekken ilerden arabayla gelen sameti gördüm anlaşılan gitme vakti gelmişti. Gülleri dikkatlice çantama koydum ve halamı çağırmaya gittim. İçeriye girdiğimde halam son kez eve göz gezdiriyordu. Haklıydı bu evde bir sürü anımız olmuştu ve beş dakikada bu anılara veda edemezdi. Halamın dirseğini tuttum ve tek kelime etmeden başımla kapıyı işaret ettim. Halamla evden çıktık ve arabaya valizleri yerleştirip yola çıktık. Yol boyunca kimse konuşmadı. Arabanın camından son kez mahalleye baktım. Ne çok şey yaşamıştık oysaki burada. Şüheda yla oyunlarımız, mahalledeki çocuklarla kavgamız, annemin zoruyla pazara gitmem, sabahın köründe okul yolu çekmeler... Daha bir çok sayamadığım anılar. Gözlerim yavaş yavaş dolarken gözümün önüne gelen görüntüyle gülümsedim. Mert ile yakınlaşmamız , konuşmalarımız hepsi gözümün önünde perde perde oynuyordu. Beni üzen neydi? Benimle oynaması mı? Yoksa beni hiç sevmemesi mi? Gerçekten sevilmeyi hak etmiyor muydum?
İlk defa birinin yanında kendimi uçuyor gibi hissetmiştim. Ama erken sevinmiştim belliki. Gözümden bir damla yaş geldiğinde bu düşüncelerimden çıktım ve kimseye belli etmeden göz yaşlarımı sildim.
Biraz yol kat ettikten sonra havaalanına geldiğimizi anladım ve arabadan inip çantaları çıkardım. Burada bu ülkede son dakikalarımızdı. Az sonra uçak kalkacak ve bütün yaşananlar burada kalacaktı. Halam boğazını temizleyerek "hadi bakalım çocuklar gitme vaktimiz geldi. Beni takip edin. " dedi ve bizi buraya getiren abiye teşekkür edip havaalanı na yürümeye başladı.
Halam önden biz arkadan en sonunda uçağa bitmiştik. Yerlerimize oturduk ve uçak bir süre sonra kalkışa geçti. Yol boyunca sıkılacağımı düşündüğüm için rahat bir pozisyon alıp uyumaya başladım.
~~~
"Hoşgeldin Hazal, sizde hoş geldiniz çocuklar. "
"Hoşbuldum babacığım , nasılsınız iyi misiniz? "
"İyiyiz iyiyiz. Öncelikle lütfen bir duş alın ondan sonra biraz dinlenin. Ama hepinizi akşam yemeğinde masada istiyorum. "
"Tabiki , siz hiç merak etmeyin. "
Neden bu kadar resmi konuşuyorlardı ki? Ne gerek var yani? Sonuçta siz baba evlat sınız. Halam başını öne eğdi ve bize yanımıza gelip gözleriyle başımızı eğmemizi işaret etti. Halamın dediğini yaptık. Başımı kaldırdığımda dedemin sert bakışlarıyla karşılaştım. Aynı babam gibi bakıyordu. Sert, kötü ve disiplinli... Aramızı iyi tutmak zorundaydım o yüzden çoktan odadan çıkmış olan halamı takip ettim. O an sadece içimden onun da babam gibi olmamasını diledim.
Odama çıktım. Burada banyolar ayrı odalarda değildi. Odamın içinde kendime ait bir banyom vardı. Çantamı yatağın üzerine bıraktım ve duşa girdim. Banyodan çıktığımda kıyafetlerimi giymek için yatağın üstündeki valizime yönelecektim ama valizimi orada olmadığını görmüştüm. Hızla dolaba yöneldim. Dolapta bir sürü kıyafet vardı fakat bunların hiç biri bana ait değildi. Rengarenk ve farklı modellerde elbiseler, yine rengarenk etekler vardı. T-shirt lere göz attığım sırada yine bunların da hiç birinin bana uymadığını fark ettim. Benim bedenime uygundu ama renkleri bana göre değildi. Ayrıca dolapta kemerler dışında siyah hiç birşey yoktu ve bu benim canımı sıkmıştı. Biraz dinlenmek zorunda olduğumuz için pijamalara göz gezdirdim. Hepsi yaz mevsimine giriş yaptığımız için şort ve atlet şeklindeydi. Hepsinin kadife ve saten olması da dikkatimden kaçmamıştı. Hızla en üstteki pijamayı alıp üstüme geçirdim ve saçımı tarayıp yatağa uzandım. Yatak şaşırtıcı derecede yumuşaktı. Gerçekten bu zenginler işlerini iyi biliyorlardı. Yatağa uzandım ve gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.
🍁🍁🍁🍁
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorba Aşk
RomanceZorbalıkla başlayan kötü bir başlangıç onları birbirlerine bağlayacak. Hayat onları ayırırken zaman tekrardan onları bir araya getirecek Peki bu savaşın sonunda hayat mı kazanacak yoksa zaman mı? 🍁Bizim aşkımız zorba aşktı. O siyah ise ben beyazdım...