-Özünün anlatımıyla-
Bırakmıştım. Onun beni bıraktığı yerde bende onu aynı şekilde bırakmıştım. Asla pişman değildim. Bu yaptığım intikam değildi. Ona onun hak ettigi gibi davranmıştım sadece. Hak etmişti. Mert Günay her şeyi hak etmişti.Ağlıyordum. Gözyaşlarım gözlerimden sicim gibi düşüyordu. Canım acıyordu. Nefes alamıyordum. Bu bir anlık öfkeyle hareket değildi. Mert Günay bunu hak etmişti.
Gidiyordum. İnsanlar dönüp bana bakıyor belki de delirdiğimi düşünüyordu. Belki de haklılardır. Belki de delirmişimdir. Kim bilebilir di ki?
Nereye gideceğimi biliyordum. Annemin yanına gidecektim. Çocukken bana hiç değer vermeyen annemin yanına. Sahi hiç mi sevilecek biri değildim? Hiç mi kimse beni sevmemişti?
Daha annem babam beni sevmemişti. Bir başkası nasıl sevebilirdi ki? Olmuyordu. Hiç bir şey yolunda gitmiyordu yine. Her şey geri sarmaya başlamıştı. Yine aynı yerdeydim. Annemin mezarının başında. Olmuyordu. Annesiz gerçekten olmuyordu. Daha öleli ne kadar olmuştu ki bu kadar yokluğunu çekiyordum? O buradaydı bu soğuk nemli toprağın altında idi. İnanmıyordum. Annemin bedeninin bu toprak yığınının altında olduğuna inanmıyordum. Ne kadar zormuş sevdiğin insanı toprağın altına vermek. Yaşarken değerini bilmediğimiz insanlarin toprak altına girince değerlenmesi ne kadar zor geliyormuş meğer. Alışmalıydım. Ben her zaman, her gün bu mezara annemin yanına gelemeyecektim. Gidecektim. Aramıza toprağın girdiği yetmediği gibi şehirler, denizler ve sonra ülkeler girecekti. Artık yoktu. Artık benim bir annem yoktu... Zaten bir babam hiç olmamıştı. Şimdi annem de gitmişti. Ben artık yetimdim...
Artık ağlayacak bile gücüm kalmamıştı. Zaten gözlerimden yaş da akmıyordu. Oturmuştum. Sert soğuk toprakla bakışıyordum. Soruyordum. Neden ben diye soruyordum. Zordu. Artık herşey gerçekten çok zordu.
Gözlerim ağlamaktan ağrımaya başlamışken omzuma konan el ile arkama dönmem bir olmuştu. Karşımda endişeli gözlerle Samet bana bakıyordu. Azıcık arkasında Clara dokunsam ağlayacak şekilde duruyordu. Ayağa kalktım samete iyiyim dercesine gülümsedim ve omzunu sıvazlayarak mezardan uzaklaşmaya başladık. Ben acımı her zaman yaşayabilirdim fakat onlara yük olamazdım.
Mezarlıktan çıktıktan sonra Clara derin bir nefes alıp "Seni merak ettik özün."dedi. Onlar bana değer veriyorlardı. Annem ve babamdan alamadığım değeri arkadaşlarım veriyordu. Gözlerimi yere dikip sessizce "özür dilerim."diye mırıldandım. Clara bana biraz daha yakınlaşıp kolunu omzuma attı. Samet de kolunu belime yerleştirip yavaş adımlarla yavas tempoda yürümeye devam ettik.
Onlar benim annem ve babam oldular. Kendi öz ailemin yapamadığı ebeveyinliği bana abim dediğim adam ve kardeşim dediğim kadın yapıyordu. Acıyordum. Ben kendime acıyordum,bu düştüğüm duruma acıyordum. Bir kaç sene önce benimle ilgilenmeye bile tahammül etmeyen annem bu gün arkamızda bıraktığımız toprağın altında yatıyordu. Demekki ölüm insanları değiştiriyordu. Ölüm insanları değiştiriyordu fakat ölüm bazı insanları değiştirmek için çözüm yolu değildi. Çünkü bazı insanlar değişmezdi.
...
Sonunda eve gelebilmiştik fakat Clara yanımızda yoktu. Yolda gelen bir telefon üzerine yanımızdan ayrılmıştı. Hızlıca duş aldım ve üzerimi giyinip sametin yanına gittim. Samet salonda elindeki tablet ile ilgileniyordu. Yavaşça yanına ilerledim ve yanına oturdum. Elindeki tableti bırakıp bana döndü ve bakışmaya başladık.
"Ne oldu güzelim?"dedi Samet.
"Ben onun yaptığının aynısını yaptım Samet. Dayanamadım, her şey üst üste geliyor. Duygu karmaşası yaşıyorum. Dayanamıyorum Samet. Üzgünüm." dedim gözlerim dolarken. Samet beni kendine çekip bana sarılırken göz yaşlarım bana ihanet edercesine gözlerimden akmaya başladı. Samet saçlarımı okşarken gayet rahattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorba Aşk
RomanceZorbalıkla başlayan kötü bir başlangıç onları birbirlerine bağlayacak. Hayat onları ayırırken zaman tekrardan onları bir araya getirecek Peki bu savaşın sonunda hayat mı kazanacak yoksa zaman mı? 🍁Bizim aşkımız zorba aşktı. O siyah ise ben beyazdım...