~20.Bölüm~

63 3 1
                                    

Birinin beni sertçe çekiştirmesiyle uyandım. Gözümü zorlukla açtığımda karşımda siyah önlüklü bir kızı gördüm. Her halinden evin bir çalışanı olduğu belli oluyordu. Kız benden oldukça küçük gözüküyordu. Kız ingilizce teker teker konuşmaya çalışarak ;

"Raif Bey sizi uyandırmamı istedi hanımım. Üzgünüm sizi bu şekilde uyandırmak istemezdim. " dedi. Elime telefonumu aldım ve saate baktım. Daha sonra kıza dönerek "Saat daha sekiz ama. " dedim. Kız başını önüne eğerek "Raif Bey öyle istedi hanımım. Ev sahibini kızdırmamamız gerek. " dedi. Doğuştan İngiliz olduğunu konuşmasından anlamıştım. Benim de neyseki iyi bir ingilizcem vardı. Derin bir iç geçirerek "Ama beni kızdırdın. " dedim. Kız anında yüzüme baktı ve kafasını tekrardan eğerek "Farkında olmadan bir kabahatim mi oldu hanımım? " dedi. Sesimi uyarırcasına çıkmasına dikkat ederek "evet bana bir kabahatin oldu. Bana hanımım demeni istemiyorum. En azından baş başayken. " dedim. Kız hafifçe gülümseyerek "nasıl isterseniz. " dedi. Yataktan kalktım ve banyoya giderken "E ismin ne bakalım? " dedim. Kız yatağımı düzeltmeye başlayarak "ismim emy. " dedi. Yüzümü yıkayıp gülümseyerek "bende özün. Tanıştığımıza memnun oldum emy. " dedim. Kız hafifçe gülümsedi ve yine nazikçe "sizi aşşağıda bekliyorlar. Görüşmek üzere. " dedi ve hızla odadan çıktı. Hemen dolaba yöneldim. Dünden farkla dolabın yarısı dedemin dün bahsettiği döpiyesler ile doluydu. Göz devirerek açık mavi bir elbiseyi üzerime giydim. Dedeme karşı gelmeye hiç niyetim yoktu. Hızla taşlı bir babeti ayağıma geçirdim. Daha önce hiç bakmadığımı fark ettiğim takı kutusuna yöneldim ve annemin bana aldığı kolyenin yanına birde yonca şekilli bir kolye taktım. Kendimi hazır hissederek aşşağıya indim.

Salona vardığımda ben dışında herkes oradaydı. Sametin üzerinde beyaz gömlek altında da köyü mavi bir pantalon vardı. Göz göze geldiğimizde halinden hiç memnun olmamış gibi gözüküyordu. Halamın üzerinde çok şık gözüken bir takım elbise giymişti. Aralarında en farklıları bendim. Dedem bana doğru dönerek hafif bir gülümseme ile "günaydın." dedi. Aynı şekilde bende karşılık verdiğimde kahvaltı masasına oturduk. Dedem konuşma arasında boğazını temizleyerek hepimizi susturdu ve katı bir şekilde konuşmaya başladı. "Öncelikle çocuklar siz reşit iki bireysiniz. Ve bu kadar yakın olmanız ileriki zamanlarda çok göze batacaktır. Kimin torunu olduğunu unutma özün. Her an magazinde ismimiz çıkabilir. Ve bu genelde olumsuz anlamda olur. İsmimin bu gibi saçma kelime israfında kullanılmasını istemem. O yüzden bu saatden sonra Türkiye'de olduğu gibi yakın olamayacaksınız. İkinizin de bu yolda önüne farklı ve zor sınavlar çıkacak. Ve siz de kimseden yardım almadan bu sınavları geçmeye çalışacaksınız. Sınavınız bu gün başlıyor o yüzden eşyalarınızı toplamaya başlayabilirsiniz. " dedi. Samet ile neredeyse aynı anda "Nereye? " dedik. Dedem ikimizede göz devirerek devam etti. "Bu evde birbirinize daha çok yakın olacaksınız ve birbirinize alışacaksınız. Ama bizim amacımız birbirinize alışmamanız. İkiniz için de ayrı ayrı evler ayarladım. Oralarda kalacaksınız. O evlerde farklı farklı dersler ve eğitimler alacaksınız. Ayrıca bu derslerin içine, şirket olayları, dosyaları inceleme ve anlama olacak. Sonuçta ağaç yaş iken eğilir değilmi? " dedi. Samet kaşlarını çalarak "niye birbirimizden ayrı kalıyoruz ki ne gerek var? " dedi. Dedem ufak bir kahkaha atarak "çocuklar yeri gelicek tehlikeli insanların yanında dolaşacaksınız ve orada biz yanınızda olmayacağız. Sizi kendi ayağınızın üstünde durmayı öğreteceğiz, " biraz durdu ve yüzünü yumuşatarak "amacım sizi ayırmak değil sadece size hayatı öğretmek. Burada türkiye gibi rahat olamazsınız. Burası tehlikeli. Bana kin beslemenizi istemem. " dedi ve yakasına tutturduğu peçeteyi masanın üzerine bırakarak ayağa kalktı. Halama bakarak "sen eşyalarını toplamalarına yardımcı ol kızım. " dedi ve salondan büyük adımlarla ayrıldı. Halam yanımıza gelip ikimizinde elini tuttu ve gülümseyerek "bizde bu zorlu yollardan geçtik çocuklar. En azından sizi farklı bir ülkeye göndermiyor. Aynı şeyi bizede yapmıştı. Ama merak etmeyin dedeniz size çok iyi bakacak. Haydi bakalım valizleri toplamaya. " dedi ve yanımızdan ayrılarak salondan çıktı.

Neden böyle saçmalıkla uğraşıyordu ki? Yani ne gerek vardı? Onlarsız ne yapacaktım? Ne acımasız biriydi böyle. Bize bakacaksa neden ayrı yerlere gönderme gereği duyuyordu. Neyseki telefonla görüşebilecektim. Yoksa ne yapardım ki?

Dolaptaki bütün ıvır zıvırları topladıkdan sonra valizimi alıp odadan çıktım. Aşşağıya indiğimde dedem hariç herkes oradaydı. Samet buraya geldiğimizden beri çok suskun olması gözümden de kaçmıyordu açıkcası. Samet ile göz göze geldiğimde önce göz devirdi ve daha sonra gülümsedi. Tekrardan haraket etmeyi hatırlayarak yanlarına gittim. Samet bana doğru geldi ve bana sarılarak kullağıma Türkçe olarak "buraya gelmem hiç doğru olmadı. Benim yüzüme seninde rahatın bozuluyor. Baksana beni istemediği çok açık, " dedi ve beş saniye benden ayrılıp bana baktıktan sonra tekrar sarılarak "ama ben alıışkınım zaten sorun senin için olacak. Şunu unutmamanı istiyorum ki seni her daim kardeşim olarak sevdim ve seveceğim bunu hiç birşey değiştiremez. Mesafeler bile. " dedi ve benden ayrıldı. Halam ile de vedalaştıkdan sonra ilk olarak evden ben ayrıldım. Dedemin özel arabalarından birine bindiğimde benden sonra yanıma emy geldi. Şaşırarak ona baktığımda İngilizce mırıldanarak "Raif bey öyle istedi. " dedi. Camdan tarafa göz devirerek anladığım anlamında başımı salladım.

Yola çıktığımızda şoförümüz yolumuzun uzun olacağını söyleyip bir AVM nin önünde durdu ve bize yiyecek birşeyler getirdi. Tekrardan yola çıktığımızda kulaklığımı takıp dışarıyı seyretmeye başladım ve derin düşüncelere daldım.

'Birkaç hafta önce hiç böyle değildik. Mutluyduk, en azından ben onun yanında mutluydum. Bana daha önce yaşamadığım hisleri yaşatıyordu. Ve şimdi anladım ki o hisler onunla birlikte bir hiçliğe gitmişti. Acaba şimdi ne yapıyorlardı. Şüheda acaba hediyeme nasıl bir tepki vermişti. Gerçekten bunu samete sormamışmıydım. Bu kadar mı gelmeye meraklıydım buraya. Kafamı buraylamı doldurmuştum. Ben buraya ait miyim ki? bu hayatı hak ediyor muydum ki? '

                           🍁🍁🍁🍁

 Zorba AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin