30.Bölüm

33 2 0
                                    

Hayat bir gün yüzümüze gülüyorsa ertesi gün bizi sırtımızdan bıçaklıyordu. Mutluluğun sonunda her daim bir hüzün geliyordu. Çok gülen iyi ağlar diye bir söz varya işte bu söz bizim durumumuzu açıklıyordu.

Sabah saat dokuz gibi zorlukla gözlerimi açtım. Uyku mağmurluğuyla yataktan kalktım ve soğuk bir duş alıp odadan çıktım. Mutfağa kahvaltı hazırlamak için gireceğim sırada özünü mutfakta çoktan kahvaltıyı hazırlarken gördüm. Kapının pervazına yaslanıp özünü izlemeye koyuldum. "Orada durup beni izlemeye devam mı edeceksin, yoksa yanıma gelip yardım etme teşrifinde bulunacak mısın?"dedi. Gülerek mutfağa girdim ve tabakları masaya yerleştirmeye yardımcı oldum. Kahvaltı işini halledip masaya kurulduk.

Kahvaltı arasında "sametler ne zaman gelecekmiş konuştunmu?"dedi. Bana bakmıyordu bile. Tabağımla ilgilenmeye çalışarak "dün gece konuştum sametle. Öğlen gibi burada olurlar." dedim umursamaz davranmaya çalışarak. Kahvaltı boyunca daha da konuşmadık.

Ben ona yardım etmek isterken o benden daha da uzaklaşıyor gibiydi. Onu çözmek zordu. Onu anlamak tıpkı daha yeni doğan bir bebeğin neden ağladığını anlamaya çalışmak gibiydi. Bir gün aramız iyiyse diğer gün bir sıkıntı çıkıyor ve yine aramız açılıyordu. Ben çabalamasam o da çabalamayacak gibi geliyordu. Ona giden ipin ucunu asla bırakmak istemiyordum. O ipin ucunu zamanında bıraktığım için şuan aramız bu yüzden kötüydü. Ama son pişmanlık fayda etmiyordu. Nasıl kırdığın bir tabağı tekrar kullanamıyorsak kırdığımız insanları da tekrardan kullanmamalıydık.
                              ...

Öğlene doğru Samet ve Clara da yanımıza eve geldiler. Özün sameti görünce gözleri parlamıştı resmen. Onda gerçekten Samet kadar değerim yok muydu?

Samet,Clara ve özünü salonda baş başa bıraktım ve balkona çıktım. Tabikii sameti kıskanmıyordum. Sonuçta ben yokken Samet onun yanında ona abilik yapmıştı. Sametin yeri özünde çok çok farklıydı. Ama bir kere bile olsa bana da gözleri parlayarak bakmasını çok isterdim.

Ben manzaraya dalmışken arkamda bir hışırtı duydum. Dönüp baktığımda claranın geldiğini gördüm. Fazla takılmayarak geri manzaraya döndüm. Clara benden biraz daha geride durarak "rahatsız etmiyorum değilmi?"diye sordu. Büyük ihtimalle içeride Türkçe konuşmaya başladıkları ve hiç bir şey anlamadığı için balkona çıkmıştı. "Yok. Buyur gel."dedim. O'da benim gibi balkon demirine yaslandı ve manzarayı izlemeye başladı. "Çok üzgün görünüyorsun bir sorun mu var?"dedi. Claraya döndüm. Gözlerinde saf merhamet vardı. Ve o merhameti görmemek için kör olmak gerekirdi. İçimi döküp dökmemek arasında kararsız kalsam da Clara dan zarar gelmeyeceğini bildiğim için anlatmaya karar verdim. "Sence beni severmi?"dedim belki de beni avutmasını istiyordum kim bilir. Clara durumu kavramış gibi görünüyordu. "Her ne yaşandı bilmiyorum ama sizin bir geçmişiniz olduğu kesin. Sana karşı hiçbir iyi  duygu beslemeyip sadece kin ve nefretle dolsa bile en azından bir duygu beslemiş oluyor. Ne kadar sana nefret,kin duysa o kadar aklına gelirsin. Ama anladığım kadarıyla özün kin besleyen biri değil. Bir aralar yeni tanıştığımızda bir kızdan bahsediyordu. Hmm neydi ismi,su-hah hatırladım Suye idi galiba. Onunla olan anılarını anlatıyordu. Onu ne kadar sevdiğini, ona olan duygularını hepsini. Fakat o kızla neden konuşmayı kestiğini sorduğumda bana ona karşı gereksiz bir oyun oynadıklarını, duygularını oynadıklarını söyledi."dedi. Şüheda'nın ismini yanlış söylemesi beni patlatmıştı resmen. Onunla biraz dalga geçmek için "kızın ismi neydi demiştin?"dedim. Kendimi gülmemek için zor tutuyordum resmen. Clara bana dönüp "ne var canım kızın ismini tam olarak hatırlamamamda. Benim o kadar Türkçe isim hafızam olsaydı şuan içerde olurdum herhalde."dedi ve kaşlarını çatarak manzaraya geri döndü. Kolumla clarayı dürttüm. Bana doğru kafasını çevirmedi bile. Trip atıyordu e haklıydı da. Ama çok komik söylemişti. "Özür dilerim ya. Çok komikti sadece. Affet."dedim. Clara çenesini yukarıya doğru kaldırdı ve bana tepeden bakarak "iyi madem affettim hadi."dedi. Bu durumda iken bile benim moralimi duzeltmeye yetmişti bu sohbet. Clara yerinde doğrulup bana döndü "daha sonra uzun uzun konuşuruz ben içeriye gideyim sende gel hava esmeye başladı üşütme. Ayrıca kafaya da takma. Onun nefreti yavaş yavaş aşka dönüşecektir. Unutma aşk sabır gerektiren bir oyundur."dedi ve içeriye girdi. Onun peşinden bende girdim ve salona az önce kalktığım koltuğa geri oturdum. Özün Samet ile ne yapacaklarını konuşuyorlardı. Clara yanıma gelip oturdu ve fısıldayarak "ne konuşuyorlar?"diye sordu. Gülümsedim ve bende fısıldayarak "bundan sonra ne yapacaklarını konuşuyorlar."dedim. Clara gülümseyip anlamsızca sameti izlemeye başladı. Acaba samete aşık olabilir miydi?

 Zorba AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin