Sabah olunca hızla yataktan kalktım ve kendimi banyoya attım. Soğuk su gerçekten kendimi toplamama yetmişti. Üstüme rahat bir eşofman takımımı geçirip odamdan çıktım. Ufak havuzlu bir dairede oturuyordum. Evimin içini sadelikten yana kullanmıştım. Beyazların hakim olduğu salonuma giriş yaptığımda karşımda elinde bir demet beyaz orkide tutan Emy ile karşılaştım. Benim geldiğimi fark ettiğinde heycanla elindeki buketi bana uzattı ve konuşmaya başladı." Bu sana gelmiş, galiba gece bırakılmış. İçinde not var ama sen açmak istersin diye açmadım."dedi. Elinden buketi aldım ve içindeki notu zarftan çıkarıp okumaya başladım 'Doğum günün kutlu olsun beyaz orkide. 00.00' yazıyordu. Herhangi bir isim yoktu. Emy e döndüğümde aynı heyecan ile bana baktığını gördüm. Bana hızla göz kırparak "kim?kim?"diye merakla sordu. Hafifçe omzuna vurdum ve şakaya alarak "not'da isim yazmıyordu yanlız canım. Merak etme hala benden kurtulamıyorsun."dedim. Emy göz devirerek "hadi ama kim istemez ki böyle bir aşk hayatı. Şuna bak sana beyaz orkide gönderecek kadar ince düşünen biri ,hemde doğum gününde. Çok iyi ya."dedi. Emy ile kardeş gibiydik aramızda asla patron çalışan ilişkisi olmamıştı o yüzden yanımda çok rahat konuşabiliyordu. Aklıma gelen şey ile yüzüm düşerken kendimi çift kişilik koltuğa bıraktım. Emy yüzümün düştüğünü anlayınca yanıma oturdu ve elimi ellerinin arasına aldı. Gözlerimi halıya sabitledim ve derin nefes alarak içimi her zamanki gibi emy'e döktüm. Dedem ilk Londra'ya geldiğimizde bizi ayırdığında Emy ile aynı evde kalmıştık ve bu güne kadar iyi kötü her şeyimi anlatmıştım. Onu bile ve beni annem gibi avutmuştu. Eski telefonumdan fotoğraflarımızı bile göstermiştim. Yolda bir yerde karşılaşsalar Emy onu yıllardır tanıyormuş gibi tanırdı.
"Dedem şirkete yeni bir ortak aldı. Sözde işleri büyütmek için almış. Sence yeni ortak kim? Tabiiki'de baş kahramanımız Mert Günay. Şaka gibi değil mi? Yani koca dünyada bula bula beni buluyor zaten en aksi işler. Ne güzel türkiyeden ayrıldık bulamaz artık karşılaşmayız dedim yine çıktı karşıma. Aynı şeyleri yine yaşamak istemiyorum. Onu gün içerisinde tekrar tekrar görmek bana yine aynı ızdırabı yaşatıyor. Ama ben kötü biri değilim. Yaşadığım kötü hiçbir şeyi hak etmedim."dedim göz yaşlarımı tutamayarak. Emy bana sıkıca sarıldı ve bana destek olmaya çalıştı.
Kendimi Emy'in kollarında topladığımda kollarından ayrıldım ve ayaklanarak saate baktım. Saat çoktan 13.00 olmuştu. Hızla Emy'in kollarından onu kaldırdım ve mutfağa sürükleyerek hızla birşeyler hazırladık ve yedik. Daha sonra Emy ile birlikte odama geçtik ve hazırlanmamda gerekli olan her şeyi ortaya dizdik. Makyaj masasına oturduğumda Emy yanıma yaklaştı ve makyaj yapmaya başladı. Bir anda kafamı geriye çektim ve kuşkuyla "hafif bir makyaj yapacaksın tamammı?"diye sordum. Abartılı makyajları hiçbir zaman sevmemiştim. Emy gülerek başını olumlu anlamda salladı ve yapmaya devam etti. O kadar yetenekliydiki kuaför'e gerek kalmıyordu.
Makyajım bittiğinde aynadaki halime uzunca bir süre bakakalmıştım. Harika olmuştum. Yüzümün her yanı ışıl ışıl parlıyordu. Minnetle emy'e döndüm ve ayağa kalkarak sıkıca sarıldım. Emy beni kendi kollarından ayırırken tekrar kalktığım yere oturttu ve aceleyle "ay dur daha saçın var hemen heyecanlanma."dedi ve saçımı yapmaya başladı. Kıvırcık saçlarımı her zaman olduğu gibi yine düzleştirdik ve hafif dalgalandırarak saçımı da yapmış olduk. Emy her şeyi o kadar hızlı yapıyordu ki ben bile hayretler içinde kalmıştım. Üstüme kare yaka kolları tül detayında olan beyaz elbisemi giydim. Son kez odamdaki boy aynamın önünde etrafımda döndükten sonra ayağıma beyaz topuklu ayakkabımı da giydim ve tamamen hazırlanmış oldum.
Evden çıktığımda dedemin arabalarından birini evimin önünde gördüm. Şoför beni görünce arabadan indi ve yanıma hızla yaklaşıp binmem için kapıyı açtı. Dedem beni düşündüğü için araba yollamış olamazdı çünkü arabanın içinde dedem de vardı. Arabaya yavaşça bindim ve dedemin yanına oturdum. Araba hareket etmeye başladığında dedem sessizliği bozarak "Mert Bey'e karşı daha saygılı olmalısın. İşimiz için önemli biri."dedi. Şaşkınlıkla dedem'e döndüğümde sinirlenme'meye çalışarak "ne zamandır senin için önemli olan biri benim için de önemli olmaya başladı dede?"dedim. Dedem sırıtarak "itirazın mı var?"dedi. Dedemin yapacaklarının sınırı yoktu o yüzden kafamı hayır anlamında salladım ve önüme döndüm. Dedem boğazını temizleyerek "törende yeni işimiz den ipuçları vererek bahsetme'ni istiyorum. Neden ben diye sorma çünkü insanlar senin tarafından mert beyi desteklendiğini görünce daha da işlerimizi sağlamlaştıracağız."dedi ve o da önüne döndü. Resmen kendi öz dedem beni kullanıyordu. Aslında bunu çok önceden fark etmiştim.
Aklım anneme gidince çantaya bıraktığım kolyeyi hatırladım ve çıkarıp taktım. Dedem ilgiyle boynumdaki kolyeye baktı ve merakla "nadide bir parçaya benziyor. Seçimlerin güzel."dedi. Sadece başımı sallamakla yetindim.
Araba az sonra tören yerinin önünde durduğunda her yerden flaşlar parlıyordu. Şoför gelip kapımı açtığında dikkatle arabadan indim ve dedemin yanına geçtim. Bizim arkamızdan sametler de geldi. Geldikleri arabanın Mert'in arablarından biri olduğunu anlamam uzun sürmedi onlar da arabadan indiğinde yeni ortağımız ile birlikte tamlanmıştık. Hep beraber yan yana geçip poz verdikten sonra içeriye geçtik. Tam vaktinde geldiğimizden salonun yarısı dolmuştu. Bizim için ayırtılan masaya vardığımızda ilk oturan dedem olmuştu. Dedemin yanına da ben oturacağım sırada mert sandalyeyi oturmam için çekti ona hiç bakmadan oturdum ve benim yanımdaki sandalyeye de mert oturdu. Mert'in yanına da Clara oturdu ve yine aynı şekilde Clara nın yanına da Samet oturduğunda yerleşme faslı bitmiş oldu. Çok geçmeden tören başladığında dikkatimi fazla konuşmalara verememiştim. Dedemin dürtmesiyle ödül sırasının bize geldiğini anladım ve masadan kalkıp sahneye yürüdüm. Her zaman ilk konuşmayı ben yapardım.Kürsüye çıktığımda öncelikle kocaman salona göz gezdirdim ve konuşmaya başladım.
"Öncelikle geldiğiniz ve bu mutlu günümüzde yanımızda olduğunuz için çok teşekkürler. Her zaman sizler için daha önemli işler üzerinde duracağımızdan emin olabilirsiniz. Asla durmadan yorulmadan bıkmadan yeni işler başaracağız. Dün aldığımız yeni bir kararla işleri büyüteceğiz. O zaman konuşmayı yeni ortağımız Mert Bey'e bırakıyorum."dedim ve kürsüden indim. Mert sahne merdivenlerinden inmem için elini uzattığında hiç düşünmeden tuttum ve sahneden indim. Masaya gidip oturduğumda soğuk bir su içtim. Mert yüzünde hafif bir gülümsemeyle konuşmaya başladı. Konuşurken sürekli bana bakıyor ve daha da gülümseyip konuşmasına devam ediyor du.
Son konuşmayı dedem yaptıktan sonra tören bitti ve salonu terk ettik. Dedem arabaya bindiğinde Clara nın da ısrarıyla Mert'in arabasına binmek zorunda kalmıştım. Calara bir kutlamayı hak ettiğimizi söylediği için claranın arkadaşının barına gidiyorduk. Yol boyunca Clara merte birşeyler anlatıp durdu. Ama mert pek önemsiyor gibi görünmüyordu. Claranın dediği yere geldiğimizde içeriye girdik ve arkalarda bir masaya oturduk. İçkilerimiz geldiğinde Clara bu sefer de samete sataşmaya başlamıştı. Mert ara sıra bana kaçamak bakışlar atıyor ve içkisini içmeye devam ediyordu. Zaman bayağı geçmişti Clara deliler gibi oturduğu yerden dans edip şarkı söylüyor ara sıra sameti dans etmeye zorluyordu. Mert ise hala sessizliğini koruyordu. Clara bir anda dans pistine atladığında Samet hızla oturduğu yerden clarayı tutmak için kalktı. Mert sitemle nefesini vererek sessizce "hadi be kızım bünyen ne kadar güçlüymüş bir sarhoş olamadın kaçıncı bardağı devirişin bu?"diye söylendi. Aklı sıra benim duymadığımı düşünüyordu. Hafifçe merte yaklaştım ve sesimi müzikten duyurmaya çalışarak "yalnız daha çok beklersin sarhoş olmamı. Sen benden önce sarhoş olacaksın haberin yok."dedim. Mert şaşkınlıkla bana döndü ve rahatlamaya çalışarak "yo söyleyeceklerimi sarhoş olmadan da söyleyebilirim."dedi ve dokuzuncu bardağını da tek dikişte bitirdi.
Bir süre sonra merte döndüğümde yüzünde aptal bir sırıtışla beni izlediğini gördüm. Merte şaşkınlıkla güldüm ve ona doğru eğilerek kulağına "bak dediğim gibi de oldu. Benden önce sarhoş oldun."dedim. Mert başını omzuma yasladı ve "umrumda değil. Sadece çok güzelsin. Tek umrumda olan şey bu şuan."dedi. Şaşkınlıktan gözlerim büyürken Samet kolunda Clara ile yanımıza geldi ve "bu ikiside kör kütük sarhoş olmuşlar hadi artık gidelim."dedi. Mert'in kafasını omzumdan kaldırdım ve ayağa kalkarak sametin kollarında olan Clarayı tuttum Samet de merti alarak bardan çıkış yaptık. Arabayı Sametin sürmesinin kararını aldıktan sonra yola koyulduk. Samet yorgunlukla "sen clarayı bu gece evine al bende bu merti alıyım bana götüreyim. Şimdi ikisini de evlerine bırakmaya uğraşamayacağım."dedi ve bende kabul ettim.
Evin önüne geldiğimizde arabadan indim ve Clara'yı kaldırmaya çalıştım. Ama çok ağır geldiği için yerinden bile oynatamadım. Samete döndüğümde ne yapacağını anladı ve clarayı kucağına alıp misafir odasına yatırdı. Sameti uğurladıktan sonra soğuk bir duş alıp kendime geldim ve odama çekildim. Yatağa uzandığımda kafamda sadece Mert'in sözleri duyuyordu.
"Sadece çok güzelsin."
"Sadece çok güzelsin..."🍁🍁🍁🍁🍁
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorba Aşk
RomanceZorbalıkla başlayan kötü bir başlangıç onları birbirlerine bağlayacak. Hayat onları ayırırken zaman tekrardan onları bir araya getirecek Peki bu savaşın sonunda hayat mı kazanacak yoksa zaman mı? 🍁Bizim aşkımız zorba aşktı. O siyah ise ben beyazdım...