Zaman kavramı ne kadar karışıktı oysa. Dün yanımızda olan bu gün yanımızda değildi. Aynı şekilde bu gün yanımızda olmayan yarın yanımızda olacaktı belkide.
Baş ağrısından zonklayan kafamı zorlukla yastıkdan kaldırarak saate baktım. Saat on bire geliyordu ve ben hala yatakdaydım. Bu gün kendimi daha da bir halsiz hissediyordum. Ayrıca üşüyordum da. Birileri kapı pencere ne varsa kapatabilir mi lütfen!! Yatakla birleşmek üzere olan vücudumu zorlukla yataktan ayırdım ve lavaboya doğru adımlamaya başladım. Yüzümü bol soğuk suyla yıkadım ve geri odaya döndüm. Aynı zamanda boğaz ağrım da başladı. Hadi ama nasıl bir gündü bu?! Yatağa geri oturarak sekreterime bu gün yapılacak listemi atmasını istedim. Bir kaç dakikadan sonra bildirim geldiğinde sekreterim istediğim şeyleri atmıştı. Neyse ki herhangi önemli bir toplantım yoktu. Kısa ama açıklayıcı bir mesaj atarak bu gün ofise gelemeyeceğimi belirttim. Tekrar yatağa uzandığımda kapım önce tıklatıldı ondan sonra da yavaşça açıldı. Emy yavaşça odaya girdi ve bana dikkatle baktı. "Hadi özün kalkmayı düşünmüyor musun? Saatin kaç olduğundan haberin varmı senin? "Diye sorularını yığdırdı. Gözlerim başımın ağrısından dolayı acıyla kısılırken boğazımdan gelen öksürüğü serbest bıraktım. "Ben bu gün kendimi çok halsiz hissediyorum. Ofise gitmeyeceğimi sekreterime belirttim."dedim. Emy kaşlarını çatarak yanıma hızlıca geldi ve elini alnıma bastırdı. "Özün senin ateşin var. Hemde çok fazla. Çık şu yorganın altından hadi."dedi yorganı çekiştirerek. Onun çekiştirmesiyle yorgana daha sıkı sarılıyordum. Emy derin bir nefes alarak "hasta olduğunda çok fazla inatçı oluyorsun haberin olsun. "Dedi. Neyseki zaten bunu biliyordum. Nazımı çeken yoksa nazlanmak benim suçum değil di. Emy dolabıma doğru adımlarken bende daha fazla nazlanmadan yorganı üstümden attım. Emy elinde ince bir t-shirt ve eşofmanla gelince onları giymem gerektiğini anlayarak lavaboya doğru ilerledim.
Üstümü giyinip çıktığımda Emy'in elindeki hırkayı aldım ve üstüme geçirdim. Emy "haydi gel aşağıya inelim. Ben sana mis gibi bir çorba yapayım da az çok iyi gelsin en azından. "Dedi. Onu ikiletmeden aşağıya peşinden indim. Emy çorbayı yaparken bende salondaki L koltuğa uzandım ve büyük camdan dışarıya izlemeye başladım. Hava bu gün güneşliydi. Hep zaten ben hasta olduğumda hava güzel oluyordu. Mutfaktan güzel kokular gelirken elinde tepsiyle Emy kapıda belirdi. Yanıma gelip tepsiyi kucağıma bıraktı "özünüm sen ye. Bende o sırada ev işlerini halledeyim."dedi. Onayla başımı salladım ve önümdeki çorbaya limon sıkıp yemeye başladım. Tadı gerçekten güzeldi. Çorbayı içtikten sonra tepsiyi mutfağa bıraktım ve tekrardan salona geçip televizyonun karşısına oturdum. Televizyondan güzel bir film açıp izlemeye başladım. Gözlerim yavaşca kapanmaya başlarken kendimi uykunun o mayhoş kollarına bıraktım.
...
Gözlerimi zorlukla açtığımda zor da olsa yattığım koltuktan doğrulabildim. Karşımdaki büyük camdan dışarıya baktığımda havanın neredeyse kararacak olduğunu fark ettim. Yavaşça koltuktan kalktım ve Emy'in yanına mutfağa gittim. Emy kapıda beni görünce gülümsedi ve yanıma geldi. "Nasıl oldun özünüm? Biraz daha iyimisin? Öğlen yemeğine uyuduğun için kaldırmadım çok acıkmışsındır şimdi sen haydi masaya geç."dedi. Gülümseyerek başımı salladım ve masaya geçtim. Emy ikimizin de tabaklarını doldurdu ve o da karşıma oturdu. İkimiz hafif bir sohbetle akşam yemeğimizi yedik ve yine beraber masayı topladık. Salona geçip koltuklara kurulduğumuzda ayağa kalktım ve bahçeye açılan kapıya doğru gittim. Emy söylenerek "yani zaten hastasın birde dışarıya çıkıp daha çok üşüt tamam mı özün?"dedi. Kocaman gülümseyerek "tamam."dedim ve bahçeye çıktım. Bahçeden sitedeki neredeyse bütün evler gözüküyordu. Gerçi itiraf etmek gerekirse diğer evler umrumda değildi benim tek ilgimi çeken ev onun eviydi. Gözüm bir süre onun evinde oyalandı. Bakışlarımı onun evinden çektiğim sırada siteye bir araba girdi. Arabayı daha önce burada görmediğime adım kadar emindim. Arabanın plakası özel plakalardandı. 34 GNY 086. Araba Mert'in evinin önünde durduğunda ilgimi daha fazla çekmişti. Arabadan dört tane siyah giyinimli her halinden kaslı ve gelişmiş olduğu belli olan adamlar indi. Adamların dördü de eve hızlı hızlı ilerlerken arkadaki adamın pantolonunu düzeltirken belindeki silahı görmüştüm. Hadi ama! Noluyordu orada? Neye bulaşmıştı bu çocuk böyle? Adamlar Mert'in evinin bahçesinde gözden kaybolurken içimdeki korkuyu dizginleyemiyordum. Zaten adamların tiplerinde bile hayır yoktu. Yinede sakinleşmeye çalışarak sabretmeye karar verdim. Zaten neden beni ilgilendiriyordu ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorba Aşk
RomanceZorbalıkla başlayan kötü bir başlangıç onları birbirlerine bağlayacak. Hayat onları ayırırken zaman tekrardan onları bir araya getirecek Peki bu savaşın sonunda hayat mı kazanacak yoksa zaman mı? 🍁Bizim aşkımız zorba aşktı. O siyah ise ben beyazdım...