Zaman kavramı artık benim için yok olmuştu. Hangi gündeyiz ya da hangi tarihteyiz onu bile bilmiyordum. Yarım saattir yatağın içinde tavana gözlerimi kilitleyerek olanları ve olacakları düşünüyordum.
Hiç bir şeyin sonu değildi ama çok şeyin başlangıcı olabilirdi. Türkiye'den gitmeden önce o adamın yanına ziyarete gidecektim. Eline ne geçtiğini, neden annemi öldürdüğünü,kafamdaki bütün cevapsız soruları soracaktım.
Bedenim uyuduğum halde sanki tüm gün çalışmışım gibi yorgundu. Zorlukla yataktan kalkarak banyoya ilerledim. Soğuk bir duş bedenime iyi gelecek tek şey olabilirdi.
Soğuk bir duşun ardından banyodan çıkıp üzerime pantalon gömlek geçirip çantamı alıp odadan çıktım. Samet ve Clara kahvaltı yapıyorlardı.
"Günaydın,afiyet olsun."dedim. Cevap beklemeden kapıya doğru ilerledim. Ayakkabımı ayağıma giyerken Samet elindeki simitle kapıya gelip "nereye gidiyorsun bakalım apar topar, gel kahvaltı yap."dedi. Ayakkabının diğer tekini ayağıma giyerken "o şerefsize ziyarete gidiyorum."diye kısaca cevapladım. Samet kolumdan tutup "E tamam kızım bekle bizde gelelim tek gitmene asla izin vermem."dedi yüzündeki sinirli ifadesiyle. Samete sahte gülümsemeyle "sorun yok Samet ben iyiyim. Siz evde kalın hatta clarayla dışarıya çıkın gezin dolaşın yakında buradan gideceğiz kız gezdirmediler demesin."dedim. Samet ayakkabısını giymeye çalışırken "sorun yok Clara öyle bir şey diyecek birisi değil. Bizde geliyoruz." Diyip claraya seslendi ve hep birlikte evden çıktık. Sametin günlük kiraladığı araca geçip hapisanenin konumunu bulup yola çıktık.İnsanlar geçiciydi, insanlar giderdi,gitmem diyenlerin bile gidişini görmüştük. Eğer insan kendi gitmezse ölüm ayırırdı. Geride kalmak her zaman zordu. Giden de bulurdu gelen de bulurdu yeni birini. Yalnızlık Allah'a mahkûmdu ne de olsa. Herkes elbet eşini bulurdu. Kimse yalnız yaratılmazdı.
Sessizce geçen yarım saatin sonunda gelmiştik. Biz Samet ile içeriye girerken Clara gelen telefonla dışarda kaldı. Avukatın da yardımıyla beni o şerefsizle görüştüreceklerdi. Mahkeme işleriyle uğraşmamak için avukatımla konuşmuştuk. Adam öldürmekten yargılanacağı için direkt içeriye tıkmışlardı. Eğer hakimin karşısına takım elbise giyip çıkmadığı sürece içerde kalırdı. Çünkü bilirsiniz işte bazen takım elbise giymek sizi ömür boyu tıkılı kalacağınız zindandan kurtarırdı.
Teknoloji bile gün geçtikçe gelişiyordu fakat bu ülkede adalet teknoloji gibi olmadığı için hep aynı yerde kalıyordu. Gelmiştik, işte yanımda bulunan polis ile kodeslerin olduğu yerdeydik. Polis benim önümde yürürken ben de onun arkasındaydım. Hayır Samet gelmemişti. Ona dışarda beklemesini söylemişlerdi. Polis biraz daha yürüdükten sonra sondaki kodesin önünde durdu. O demir parmaklıkların ardında o şerefsiz vardı biliyordum. İlerledim, annemin,hayallerimin ve hayatımın katilinin yanına ilerledim. Biliyordu onu ziyaret edeceğimi, yine ona geleceğimi biliyordu. Demir parmaklıkların önünde durdum. Ona doğru döndüm,bana bakıyordu, hayır onda üzüntü yoktu o gülüyordu. O şu anda gülerek bana bakıyordu. Polis hızlı konuşmamız gerektiğini söyleyip yanımızdan ayrıldı.
Tek bir duygu vardı içimde,nefret. Oturduğu yerden kalkıp demir parmaklıkların önüne tam karşıma geçti. Gözlerimin içine bakıyordu. Beni kışkırtmaya çalışıyordu.
"Nefret ediyorum senden!" Diye bağırdım. Evet beni kışkırtmayı becermişti.
"Sakin ol benim kızım. İnsan babasına böyle davranır mı?" Dedi gülerken.
"Hayır, sen benim babam değilsin. Sen bir katilsin, katilsin sen! Canın cehenneme! Senin gibi baba olmaz olsun!Her şey senin yüzünden oldu. Sen benim annemi öldürdün! KATİL!"
"Hak etmişti." Umursamıyordu. Annemi öldürmüştü ve hak etti diyordu.
"Ne demek hak etmişti ya!? Ne demek hak etmişti?! Ne diyorsun sen? Neden ya neden?!"
"Nankördü, seni istiyordu, seni aramaya sana ulaşmaya çalışıyordu,Aradı seni! Senin yanına kaçacaktı belli ki!"
"Yalan söylüyorsun! Yalan! Bu bir sebep değil! Onu böyle saçma bir sebepten öldürmüş olamazsın!"
Hayır, o çok ciddiydi. Artık gülmüyordu bile. Aramıştı evet o beni aramıştı. Açmıştım, karşı taraftan ses gelmeyince kapattığım telefon annemin telefonuydu. Bilmiyordum. Yemin erderim ki biliyor olsaydım annem konuşmasa bile anlatırdım ona her şeyi.
Benim yüzüme ölmüştü. ANNEM BENİM YÜZÜME ÖLMÜŞTÜ!
Gözlerimden yaşlar sicim gibi akarken arkamı döndüm ve hızlı adımlarla oradan uzaklaşmaya başladım.
"Sen öldürdün anneni özün. Senin yüzünden öldü. Şimdi buraya gelip beni suçlamaya hakkın yok!"
Gitmek istiyordum. Kodeslerin içinden çıktım ve oradan uzaklaştım. Polis beni oradan çıkarttı ve neredeyse koşar adım çıkışa ilerledim. Kulağımda çınlıyordu sesi. Sen öldürdün diyordu ses. Ben öldürmüştüm annemi.
Herkes öldürürdü sevdiğini...
🍁🍁🍁🍁
Beğenip yorum yapmayı unutmayın. Desteklerinizi bekliyorum. Teşekkürler 🩵🩵
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorba Aşk
RomanceZorbalıkla başlayan kötü bir başlangıç onları birbirlerine bağlayacak. Hayat onları ayırırken zaman tekrardan onları bir araya getirecek Peki bu savaşın sonunda hayat mı kazanacak yoksa zaman mı? 🍁Bizim aşkımız zorba aşktı. O siyah ise ben beyazdım...