Ardadan
"Göstereceğim ben o Cenk efendiye benimle zıtlaşmak neymiş. Acaba dediği gibi İremden hoşlanıyor muydum? Ne saçmalıyorum ben ya! Basit bir ilgi sadece daha fazlası olamaz zaten. Yani öyledir umarım"
Bunları içimden söylediğimi zannedip dışımdan söylemiştim ve omzuma bi el dokundu. İçimden İrem ve Cenk olmamasına dair dualar ederek arkamı döndüm.
"Sen İremden mi hoşlanıyorsun?"
Arkamda Çağanı görmüştüm. Ayvayı yemiştim şimdi. On saat sorgu sual.
"Yok lan ne hoşlanması" dedim. İnanmamış gözlerle bakmayı sürdürüyordu. Haklıydı da. Ben olsam bende inanmazdım.
"Hadi ama Ardaa. Gel şuraya oturalım derdini anlat anlarım ben" dedi. "Ya yok benim derdim falan" desemde nafile beni çekiştiriyordu.
"Ya tamam oturucam bırak" dedim kollarından sıyrılıp oturarak. O da yanıma oturdu.
"Eee ne zaman hoşlanmaya başladın?" dedi emince Çağan. "Ya ben İremden fala-" sözümü yarıda böldü. "Ben böyle numaraları yemiyorum Ardacım. Soruma cevap ver."
Ofladım. Niye herkes benim İremden hoşlandığımı düşünüyor ki?
"Ben İremden falan hoşlanmıyorum belki ilgi görüyordumdur" dediğimde "İlgi olduğunu sanmıyorum ama neyse" dedi. "İlgi Çağan sadece basit bir ilgi. Ben hayatımda sayısız kıza ilgi gördüm İrem'de bunlardan birisi." dedim kararlılıkla. "Kesin öyledir aynen"
Alisadan
Denizin yanından ayrıldığımda yüzümde bir tebessüm oluşmuştu. Heralde aşıktı bana. Çünkü bu hayatta benden kimse hoşlanmamıştı doğru dürüst. Kimse sevmemişti beni. Annem ve babam beni yetimhaneye bırakmıştı. Bu hayatta sadece güvendiğim kişi İremdi. Şimdi bir kişinin daha beni sevdiğini anlamak beni mutlu etmişti. Belki sevmiyordu ama bunu istiyordum, buna inanmak istiyordum.
Annem ve babamı hatırladığım da gözlerimin doluşuna engel olamamıştım. Beni 4-5 yaşlarında iken yetimhaneye bırakmışlardı yüzlerini bile tam net hatırlamıyordum. Beni hiçbir zaman sevmemiş, değer göstermemişlerdi. Böyle anne babaları anlamıyordum. O zaman niye doğurdun ki?
O sırada uzaktan gelen Denizi gördüğümde hemen kafamı çevirdim ve gözyaşlarımı sildim.
"Heyy! Alisa" diyerek seslendi Deniz. Hayır Deniz. Şuan olmaz.
Yanıma geldiğinde eğilerek yüzüme baktı. "Bir sorun mu var?"
Bana ilgi ile yaklaştığı için mutlu olmuştum.
"Yok desem inanmazsın dimi?" dediğimde gülerek "İnanmam" dedi ve yanıma oturdu. Bende zar zor gülmeye çalıştım.
"Sana sanırım derdimi açabileceğim kadar güveniyorum" dedim soru sorar gibi. Başıyla onayladı.
"Ben aslında tek başıma büyüdüm" dediğimde anlamamış gözlerle bana bakıyordu. "Nasıl yani tek başına büyüdün?" dediğinde "Benim annem ve babam yok. Yani beni bıraktılar. Yetimhaneye.." dedim titreyen sesimle. "Üzülme.. Hem artık bi sırdaşın var." dedi gülümseyerek. "Kimmiş o?"
Kendini işaret etti. "Tabiki ben."
İkimizde gülüşmüştük. Deniz gerçekten çok iyi biriydi. Onu tanıdığım için mutluydum.
Tuanadan
Ellerim ile başımı kaşıya kaşıya metroyu turluyordum. Hala inanamıyordum ya ben en yakın arkadaşımdan bu kadar nasıl nefret edebilirim? Herkes onu seviyor. En güzel Leya, En aşık olunan Leya. Mübarek kızda ne ararsan var. Biz burda kuklayız. Anca çıkarlar için Tuana. Sevgilisi olunca hemen nasıl sattı, unuttu beni. Ama ben ona gününü gösteririm. Ben ihtiyacın olunca kullanılacak sonra çöp gibi atılacak bi kız değilim. Asla.
Bu Çağanda sürekli etrafımda artık bana aşık falan mı diye düşünmeye başlamıştım. Kedi köpek gibi didişirdik normalde ama son zamanlarda bana çok yakın davranıyordu, nedenini anlamadığım bir şekilde. Rahatsız da olmuyordum açıkçası.. Birisinin beni sevmesi hoşuma gitmişti. İstemsizce yüzümde bi tebessüm olmuştu.
Deniz uzaktan belirdi.
"Hayırdır neden gülüyorsun.. Arkadaşını sattığın için mi?"
Hızla Denize döndüm.
"Ne diyorsun sen!" dedim sertçe. "Herşeyi biliyorum salağa yatma Tuana. Yağız ile öpüştüğünü biliyorum. Kanıtı da var." dedi. "Sen.. Nasıl biliyorsun!"
Sinsice gülümsedi.
"Sen fazla hafife almışsın beni. Leya bunları öğrense ne yapar acaba?" dedi gülerek. "Sakın.. Sakın böyle bir şey yapma seni pişman ederim!" dedim üstüne yürüyerek. "Senden korkacağımı mi zannettin? Ayrıca şuan değil. Yakında herkes herşeyi bilecek. Gerçekler ortaya çıkacak. Merak etme." dedi ve ekledi. "Sende kimsenin yüzüne bakamayacaksın. En çokta sözde bff'n Leya." dedi.
"Üzülüyorum ona ya senin gibi birisi ile-" lafını bölüp bağırdım "SUS BE! SEN NEYİ BİLİYORSUN DA KONUŞUYORSUN"
Gülmüştü ve bu benim oldukça sinirimi bozuyordu.
"Bence en önemli şeyi biliyorum. Ha?"
Telefonunu çıkarıp Yağız ile öpüştüğüm fotoğrafı suratıma tuttu.
"Nasıl güzel çekmiş miyim?"
Elinden telefonu almaya çalıştım.
"Bana bak bücür! Onu kimseye göstermeyeceksin" dedim. "Nedenmiş o. Gizli aşkınız yayılır mı yoksa" dedi. "Allah'ım sen beni ne ile sınıyorsun yarabbim" diyerek sabır çektim.
"Senin gibiler hiç olmamalı, Tuana." dedi ve gitti. Bu hiç iyi olmamıştı hiç. Leya görürse bitmiştim ben. Kimsenin yüzüne bakamazdım. Of ya of. Ne biçim bi hayat bu ya. Bi insan beni adam gibi sevmeyecek mi? Ritüel yapıcam en sonunda. Allah'ım bana biri aşık olsun mutlu olayım diye. Yeter ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obstacle
Teen FictionBir metro kazası. Yaşamak isteyen 12 kişi. Bu 12 gençten bakalım kim veya kimler kurtulacak? Yere Yakın Yıldızlara Uzak kurgusundan esinlenilmiştir.