3.3

205 16 175
                                    

İrem'den

Arda, ben, Cenk ve Çağan oturmuş hiçbir şey konuşmadan düşüncelere dalmıştık. Herkesin psikolojisi altüst olmuştu. Leya'nın ölümü hepimizi derinden sarsmıştı. Çağan en olgunumuz olarak yine ve yine söze başladı.

"Arkadaşlar.." diyerek söze başladı. Bütün gözler ona dönünce derin bir nefes alarak konuşmasına devam etti. "Geride kalan 7 kişi gibi o da bize veda etti, malesef."

Yutkundum. Ne kadar olanları sindiremesem, gerçek olduğunu kabullenemesemde bu bir gerçekti. O aramızdan ayrılmıştı. Ona bir daha sarılamayacak, onunla bir daha konuşamayacak, onunla bir daha dertleşemeyecek ve ondan ilişki tavsiyesi bile alamayacaktım. Ağlamak istiyordum. Duvarlara vura vura, canımı acıta acıta ağlamak istiyordum. Ama yapamazdım. Çünkü ben güçlü olmak zorundaydım, annemin ölümünden beri. Babamı öldürdüğümden beri. Bunları yaşamış biri arkadaşının ölümüne yıkılamaz, yıkılmamalı. Yıkılırsam kendime yediremezdim.

Hayatıma giren insanlar sanki benim için bir figüran gibiydi. Hepsi gelip geçiyordu ve geriye bir tek ben kalıyordum. Her seferinde insanlara bağlanmamak için uğraş versemde olmuyordu. Bağlanıyorum ve ölüyorlardı. Sanki benim yüzümden ölüyorlarmış gibi.

Beni düşüncelerimden ayıran ses Arda'nın sesiydi. "İrem daldın gittin. 5 dakikadır sana sesleniyorum." dedi önümde diz çökerek.

Arda, Çağan ve Cenk'e kaş göz hareketleri yaparak bizi yanlız bırakmalarını söyledi. Gittiklerinde gözleri gözlerimle buluştu.

"Onlar senin yüzünden ölmedi. Kendini suçlama." Şaşkınlıkla başımı kaldırdım ve gözlerimi gözlerine sabitledim. "Nasıl?" diye sordum. Gözlerini gözlerimden çekmedi. Ben çekmeseydim ömrünün sonuna kadar bakabilirdi belkide. Gözlerim pantolonumun üzerindeki ellerimi buldu. "Nasıl anladın?" diye bir fısıltı çıktı dudaklarımdan. Hafifçe gülümsedi.

"Senin ile ilgili olan herşeyi ezbere biliyorum."

Elleri ellerimi sıkıca tuttu. "Ve şuan benimde ölmememi diliyorsun" ellerimi hızla ellerinden çektim. "Ama.. sen.. Nasıl yani ben anlam veremiyorum artık" ellerinden çektiğim ellerine bakarak güldü. Ve tekrar gözlerimin içine baktı.

"Ben hiçbir yere gitmeyeceğim İrem, Sö-" ellerim dudaklarını buldu. Onu susturmuştum. "Söz verme." Şaşırtmıştı. "Neden?"

"Bazı verilen sözler tutulamaz çünkü."

Sustu, sadece sustu. Bende sustum. İkimizde sustuk. Diyecek bir şeyimiz yoktu. Haklıydım, o da haklı olduğumu biliyordu.

"Peki, sen nasıl istersen öyle olsun. Ama yinede seni bırakıp hiç bir yere gitmeyeceğim. Gidersem beni sil hayatından, unut." dedi tekdüze bir sesle. Burukça gülümsedim. "O nasıl olacak? İnsan kalbini söküp atabilir mi Arda? Sen olsan yapabilir miydin aynısını?" Yine sustu. Yine ortama bir sessizlik çöktü.

"Bana güveniyor musun İrem?" alakasız sorusuyla afallayıp yüzüne anlam veremeyerek baktım. "Ne alaka?" diye sorduğumda net bir sesle konuştu. "Çok net bir soru sordum aslında." Derin bir nefes aldım.

"Bir insana güvenebileceğim maksimum düzeyde. Herkesten çok." Normalde desem gülümserdi ama gülümsemedi. Yüzünde mimik bile oynamadı. "Güvenme." dedi oldukça net ve sert sesiyle. Tam ağzımı açtığım sırada beni susturdu.

"Nedenini de sorma, sadece güvenme. Çünkü bu siktiğimin metrosunun altında sana bir şey olsa elimden ne gelir sanıyorsun? İşte bana o yüzden güvenme. Öyle bir hata yapma." Bu sefer susma sırası bendeydi.

"Geceleri sana birşey olur düşüncesi ile yatamıyorum," dedi. "Demek sen o yüzden sabahları 3-4 saat daha fazla uyuyordun. Nedenini sorsamda gece uyku tutmayıp geç yattığını söylüyordun." dedim şaşkınlıkla.

"Hepsi yalan. Geceleri seni gözetleyip sabahta tam sen uyanırken uyuma numarası yapıyordum. Numara denmez gerçi, gözlerimi kapattığım anda uyuyakalıyordum." Sözünü böldüm. "Sabah bana bir şey olmayacağının garantisi ne?" diye sordum.

"En azından etrafta birileri var. Gece uyurken yalnızsın. Ve küçükken yalnız kalan İrem'i benim şuan yalnız bırakmaya hiç ama hiç niyetim yok."

Çağan'dan

"Arda İrem'e çok değer veriyor Çağan. Ya bir gün-" sözünü kestim. "Sakın ağzına böyle şeyler alma Cenk. Kötüyü çağırma." dediğim şeyle sustu. "Tamam ya sustum" derin bir nefes alıp yüzümü ellerimin arasına aldım. "Sence ne konuşuyorlardır?" diye sordu Cenk merakla. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. "Hala aynısın ya gerçekten" sinirlerim bozulduğu için hafifçe gülmüştüm. "Merak etme birşey kaçırmıyorsun. Arda şuan İrem'i sakinleştirmeye çalışıyordur." Cenk gözlerini devirdi.

"Sanki sen hiç merak etmiyorsun da, bana bok atıyorsun şu an" dedi sinirle. "Senin kadar merak etmiyorum en azından. Bir sınırı var. Mesela iki sevgiliyi özel anında basmıyorum" dedim gülerek. "Sus lan alırım ayağımın altına" dedi Cenk sinirli görünmeye çalışarak. "Bağırınca sinirli görünmüyorsun Cenkcim." Cenkte pes edercesine oturduğu yere yayılmıştı.

"Çok garip değil mi Cenk" diye söze başladım. "Bu siktiğimin hayatında garip olmayan bir şey mi var zaten." dedi küfür savurarak. "Seninle böyle ikinci konuşmamız. Dejavu oldum şuan" dedim.

"Her ölenin arkasından yapacağız gibi duruyor." Cenk'e sinirle baktım. "Sana kötüyü çağırma demiştim diye hatırlıyorum." hafif sesimi yükseltmem ile eliyle ağzına fermuar çekmişti. "Tamam reis sakin ol, sustuk. Emrindeyiz." Gülmeye başladım. "Allah'ım ya. Alemsin Cenk. Gerçekten şu halimizde bile güldürüyorsun ya pes sana cidden" dedim gülmemi sonlandırmaya çalışarak. "Meslek sırrı Çağancığım, her yiğidin harcı değildir."

Tam o anda başımın dönmesiyle etrafı bulanık görmeye başlamıştım. Fakat bunun Cenkin görmesini istemiyordum. Alel acele ayağı kalktım.

"Ben bi tuvalet ihtiyacımı karşılayıp geliyorum." güldü. "Abi bu ne naziklik sıçmaya gidiyorum de geç. Allah'ım ya. Ne değişik adamsın."

Cenk'in yanından ayrılıp hızla tenha bir yere gidip boş bir yere oturdum.

"Sakin ol Çağan birşey yok." Yanımda taşıdığım çantamdan kalan son suyuda içmiştim.

"Kendine gel, kendine!" yüzümü tokatladım. Fakat altımdan gelen soğukluk, ve vücuduma giren ürperti ile sıcak metroda üşümeye başlamıştım. Artık herşey çok netti. Ölecektim.

Zorla ayağı kalktım ve onların cesetlerinin olduğu yere düşe kalka gittim. Yağız ve Tuana'nın. Dizlerimin üzerine kendimi bıraktım.

"Artık çok yoruldum ben, sizin yanınıza geliyorum." nefes almakta zorlandığımı hissettiğimde ellerim boğazıma gitti. Zaten yoğun ceset kokusuyla baş dönmem birleştiğinde geriye pekte bir seçenek kalmamıştı. Hafif kapanan göz kapaklarımdan geriye kalan gördüğüm tek şey de Yağız ve Tuana'nın tam ortasına düştüğümdü.

Benim için yazılması en zor bölümlerden biriydi. Hem Arda ve İrem'in sahnesi hemde Çağanın ölümü.. En derinden etkileyen noktada Çağanın, Yağız ve Tuana'nın yanında can vermesi.

Şunu söylemeden de geçemeyeceğim. Çağan öleceğini anladığında hala Cenki düşünmesine ne diyorsunuzz? Ölümünü görmesin diye düşe kalka yanından ayrıldı resmen. Benim için çok özel bir yere sahipti Çağan. Ama hikayesi buraya kadarmış, benim için her zaman özel ve güzel kalacak. ♡

İrem ve Arda'ya gelirsek onların sahnesi çok apayrıydı zaten.. İrem'in "Bazı verilen sözler tutulmaz çünkü.." lafı ve Arda'nın bana güvenme diyişi beni 40 yerimden bıçakladı.

Ve son olarak bu bölüm en hayran kaldığımız karakter Ardaydı bence. Hele ki geceleri uyumayıp İrem'i gözetlemesi.. Söylenecek, konuşulacak çok şey var. Ama hepsi zamanı gelince.

Ve herkesin korktuğu o cümleyi artık söylüyorum.

#BüyükFinaleSon3

~mevoli

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 03, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Obstacle Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin