2.6

153 17 102
                                    

"Ben gittikçe daha çok korkuyorum Arda herkes teker teker ölüyor" İrem'in yanına gidip elini tuttum. "Gel gidiyoruz buradan. Haber verelim herkese." beni başıyla onaylaması ile diğerlerinin yanına gittik.

"Arkadaşlar" seslenmem ile herkes bana döndü. "Önemli bir mevzu var gelir misiniz?" herkes şaşkın gözlerle bana bakıyordu. "İrem senin niye çenen titriyor?" diye sordu Çağan. "Sana ne oğlum bak elimde kalacaksın en sonunda" yumruğumu sıktım. "Sırası değil Arda" İrem'in kulağıma fısıldaması ile sıktığım yumruğumu serbest bıraktım.

"Hadi gidelim artık iyice meraklandım ben" Cenkin dediği şey ile herkes ayağa kalktı. Tuana ve Yağız'ın cesetinin olduğu yere geldik.

"LAN!" Cenkin bağırması ile arkadan gelen Leya ve Çağan hızla yanımıza koştu. Leya cesetleri gördüğünde kendini yere serbest bıraktı. Cenk hızla yanına koşup kollarından tuttu. "Leya! İyi misin?"

Çağan donakalmış bir şekilde en yakın arkadaşı, can dostunun cesetine öbür yanında da sevdiği kızın cesetine bakıyordu. Yutkunmaya çalıştı, fakat olmadı. Boğazı düğümlendi. Kendini hareket ettirip cesetlerin yanına gitti. Vardığında dizlerinin bağı çözüldü. Kendini yere bıraktı.

"Artık böyle oldum ben; biraz güvensiz, biraz hissiz, biraz kimsesiz, ama çokça sessiz, tepkisiz ve çok şeye karşı isteksiz..."

Şuana kadar herşeyin üstesinden gelebilen, kolay kolay ağlamayan, zorluklar karşısında sabreden Çağan şuan ağlıyordu. İçin avaz avaz ağlarken, dışının sessizce kabullenmesidir sabır denen şey. Bugün öğrendi.

Çağan'ın halini farkeden İrem Arda'nın ellerini bıraktı.

"Arda ben Çağan'ın yanına gidiyorum." Çağan'a baktım, kötü olduğu her halinden belliydi. "Bende geliyorum, aramızdaki sorunu bi kenara bırakacağım." İrem'in gülümsemesi ile Çağan'ın yanına gittik.

"Çağan" seslenmem ile başını kaldırdı. Ağlamaktan gözlerinin altı kızarmıştı. Dayanamayarak ona yaklaştım. "Başın sağolsun." birbirimize sarıldık. Bir elimle sırtını sıvazlıyordum. Gözlerimle etrafa baktığımda bize gülümseyerek bakan İrem'i öbür yanda da Leya'yı teselli eden bir Cenk gördüm. İrem'in gülümsemesine karşılık verdim.

Çağan ile ayrıldığımızda gözyaşlarını sildi. "Teşekkür ederim Arda. Aramızdaki sorunu geride bırakıp bu ince davranışını gösterdiğin için." gülümsedim.

"Ölümlü dünyadayız Çağan. Bunuda az önce bir kez daha gördük. Saçma kavgalara ve küslüklere gerek yok, şu an zor bir dönemdesin her zaman yanında olacağımı, olacağımızı bilmeni isterim." gülümsemeye çalıştı. "Eyvallah, var ol." sırtını sıvazladım. "Sende."

İrem yanımıza yaklaştı. "Başın sağolsun Çağan. Çok üzgünüm, çok. Gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum" Çağan'a yaklaştı ve onu kollarının arasına aldı. Çağan'dan bir hareket yoktu. Gözleri beni buldu. Gülümsedim. Mesajı anlamış olacak ki o da İreme karşılık verdi.

Gece saat 00.00 - Çağan'dan

Herkes bugün erkenden uyumuştu, sözde. Kimsenin uyuyabildiğine inanmıyorum. Ben ise gözlerimi metronun kapısına dikmiş düşüncelere dalmıştım. Hayatını kaybetmek, olabilecek en kötü şey değildir. En kötü şey yaşam nedenlerinizi kaybetmektir. Ben yaşam nedenlerimi kaybetmiştim.

Sessizce ayağı kalktım ve cesetlerin yanına gittim. Kendimi dizlerimin üzerine bıraktım ve bir yandan sevdiğim kıza bir yandanda en yakın arkadaşıma baktım.

"Neden beni bıraktınız?" ağlamaya başladım. "Benle birlikte yaşam nedenlerimi de elimden aldınız." Raylardan aşağıya yavaşça atladım. Ellerimi Yağız'a yaklaştırdım. Çenem titriyordu. Yağız'ın elleri ile ellerim arasında çok az bir mesafe kalmıştı. Ellerim titremeye başladı. Derin bi nefes alıp elini sıkıca tuttum.

"Ben seni asla unutmayacağım kardeşim sende beni unutma olur mu?" dizlerimi raylara koyup Yağız'a sarıldım. Tam kalbinin üstüne kafamı koydum. Gözlerimi kapattım.

Kollarımı ondan ayırdığımda gözlerim Tuana'yı buldu. Yavaşça ayağı kalkıp yanına gittim. Ellerini tuttum. Sopsoğuktu. Gözlerimden düşen yaşlar soğuk eline damlıyordu.

"O kadar çok keşkelerim var ki sana karşı. Çok pişmanım bir şeyleri yapmadığım daha doğrusu yapmaya cesaret edemediğim için" ellerimi ondan çekitip gözlerimin altını sildim. Ayağı kalktım. Kimse farketmeden yerime gidip uyumalıydım.

"Depresif bir kişiliğe sahip olduğum için değil, sizi ancak rüyamda görebileceğim için uyuyorum."

Leya'dan

Saat gece 01.00' dı. 2-3 saattir karşımdaki metro kapısına bakıyordum. Artık ağlayamıyordum. Gözyaşlarım tenimde kurumuştu. İki sevmediğim kişi ölmüştü ama ben yinede bu haldeyim. Hayat ne garip değil mi?

Titreyen vücudumu zorlayarak ayağı kalktım. Fakat dengemi kaybedip yere düştüm. Çıkan sese karşın Cenk homurdandı.

"Noluyor ya" gözlerini açtığında beni yerde gördü. Hızla yanıma koştu. "Leya iyi misin? Yerde ne arıyorsun sen" beni kollarımdan tutup yerime geri oturttu.

"Yağız ve Tuananın yanına götür beni Cenk. Ben onları görmek istiyorum" kendimi bırakmıştım gözyaşlarım gözlerimden süzülürken Cenk çaresizce bana bakıyordu. "Söylemesi çok zor biliyorum ama onlar öldü Leya. Lütfen uyu biraz kendini yorma" kafamı salladım.

"Hayır hayır hayır" yutkundum. "Ölmedi onlar" kolumdan tutarak "Leya sakin ol" dedi. "ÖLMEDİ ONLAR" dedim kolumu çekerek. "Leya lütfen bak lütfen sakin ol. Geçecek söz" çenem titriyordu. "Nasıl geçecek Cenk? Nasıl? GÖTÜR BENİ ONLARIN YANINA"

Gözlerimi kapattım. Yorulmuştum. Hem fiziken hemde ruhen.

"Gerçekten şuan ne yapacağımı bilmiyorum öyle bir çıkmazın içindeyim ki Cenk. İçimde öyle bir boşluk hissi var ki. Sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum" dedim. "Kendini zorlama Leya, anlatmana gerek yok. Ben seni anlıyorum ve her zaman yanındayım. Bunu bil. Beraber atlatacağız bu günleri de."

Gözyaşlarımın arasında burukça gülümsedim ve kollarımı açtım. Sarıldık.

"Buna ihtiyacım varmış Cenk. Omzumu yaslayabileceğim birine." kollarını benden ayırdı. "Her zaman omzunu yaslayabileceğin biri olarak buradayım Leya" gülümseyerek teşekkür ettim. Ayağı kalktı.

"Hadi artık yat uykusuz kalma" kafamı metronun duvarına yasladım. "Biraz zor gibi görünüyor."

“Vedalar can yaksa da bazen gitmek gerekir.”

Beğendiniz mii?💌

Obstacle Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin