3.2

117 14 137
                                    

8 Bin okunma özel bölüme hoşgeldiniizz. Kitabımı okuyan, destek olan herkese sonsuz teşekkür ederim. 💘

Yazarın Anlatımıyla

"LEYA! LEYA İYİ MİSİN? BENİ DUYUYOR MUSUN" Cenk kucağında yığılıp kalan Leya'yı dürtüp bir yandanda bağırıyordu.

"KİMSE YOK MU!" Bir süre sonra buraya koşar adımlarla gelen Arda, İrem ve Çağan'ı gördü.

"Ne oldu burada!" Çağan'ın sorduğu soruyu cevapsız bıraktı. Kelimeler dilinin ucunda kalmıştı sanki. Boğazının kuruduğunu hissettiğinde yutkundu. Başını kaldırdığında yanına eğilen İrem'i gördü. Bir süre yüzünü inceledi. Gözleri dolmuştu fakat ağlayamıyordu. Gözyaşlarının bir kısmı teninde kurumuş, bir kısmıda gözlerinden akmayı bekliyordu.

"Ne oldu, nasıl oldu?" İremin titreyen sesi ile sorduğu soru ile artık açıklaması gerektiğini anlamıştı. Arda'da yanlarına eğilmişti ve İrem'in kolundan tutmuştu. Sanki herhangi olabilecek bir şey için İrem'i korumak ister gibi.

"Birlikte havadan sudan konuşarak yürüyorduk. Cesetlerin kokusu artmaya başlamıştı. Sonra birden başı döndü ve kusmaya başladı. Sonrada işte.." İrem elini havaya kaldırıp susmasını işaret etti.

"Tamam, yeterli." Başını Leya'ya çevirdi. Titreyen ellerini umursamadan ellerini Leya'nın saçlarına uzattı ve saçlarına dokundu. Bir süre elleri saçlarında gezindikten sonra kulağına eğildi.

"Seni seviyorum," dedi fısıldayarak. "Ve asla unutmayacağım."

İstemeye istemeye yanına eğildiği Leya'dan uzaklaştı. Daha doğrusu uzaklaştırıldı. O sırada Çağan ve Cenk cesedi öbür cesetlerin yanına taşıdı.

Arda İrem'in bir eli ile belini bir eli ile de elini tutup köşeye çekti ve hiçbir şey söylemeden sadece sarıldı.

"Bize bir şey olmayacak korkma" dedi İrem'i sakinleştirmek istercesine. "Nasıl bu kadar net konuşabiliyorsun?" Başını Arda'nın göğsünden kaldırarak gözlerine baktı. Arda derin bir nefes aldı. Cevap veremedi, verecek bir cevabı yoktu. Kendiside biliyordu her an herşey olabilirdi. Sadece İrem'i sakinleştirmeye çalışıyordu.

İrem'de anlamış olacaktı ki sustu ve kafasını tekrar Arda'nın göğsüne yasladı. Dakikalarca sustular ve sadece sarıldılar. Bir süre sonra İrem susmaktan sıkılmış olacaktı ki dudaklarını araladı.

"Belkide birbirimizi o kadar aradık ama bir metroda, ölüm ile burun burunayken birbirimizi bulduk. Çok acı değil mi?" dedi iç çekerek.

"Sen bu acının tesellisisin İrem."

"Sende öyle." dedi zar zor gülümsemeye çalışarak. Eskiden herşeye gülen İrem artık zorla bile olsa gülümseyemiyordu.

"Hadi biraz uyu İrem, yoruldun." Arda İrem'in elinden tutup oturaklara yürümeye yeltenirken İrem hareket etmedi. O an Arda'nın asla duymak istemeyeceği ama İrem'in söylemeye mecbur olduğu o cümleyi söyledi.

"Ya bir daha uyanamazsam?"

Arda yutkundu. Güçlü olmak zorundaydı. Hem kendi için hem de İrem için.

"Ben senin rüyana girip uyandırırım merak etme" dedi sahte bir gülümseme ile.

Beraber oturakların yanına gittiler. Yan yana oturdular ve İrem başını Arda'nın omzuna yaslayıp gözlerini kapattı. Arda derin bir iç çekti. Aralarındaki en güçlü olan kişi o gibi gözüküyordu ama o da en az ötekiler kadar güçsüzdü.

Cenk'ten

Çağan ile birlikte cesedi taşıdıktan sonra cesetlerin yanından uzaklaşıp boş bir yere oturduk. Ellerimle yüzümü kapatıp ofladım. O sırada sırtımda hissettiğim el ile konuşmaya başladım.

"Bu serüvene koskoca 12 kişi ile başladık geriye sadece 4 kişi kaldı. Ne kadar garip değil mi?" dedim iç çekerek. "Hayatın bize ne getireceğini bilemeyiz. Kaderimiz böyle yazılmış. Her şerde bir hayır vardır. Belkide ölen kişiler ölmeseydi hayatlarında daha büyük bir zorluk ile karşılaşacaklardı" Çağanın dediği cümleler kalbime dokunmuştu. "Kim bilir.. Belkide."

"Her birimizin yaşadığı şeyler kolay değil. Beni görüyorsun.. En yakın arkadaşımı ve sevdiğim kızı kaybettim." Başımı ona çevirdim. "Demek Tuana'yı seviyordun. Belliydi zaten." Başını salladı. "Evet belliydi herkes farketti ama o beni asla farketmedi. Her zaman beni görmezden geldi, yokmuşum gibi davrandı. Belkide beni az da olsa önemseseydi öldüğünde bu kadar acı çekmeyecektim." Gözünden bir damla yaş düştü ve konuşmaya devam etti.

"Öbür tarafta en yakın arkadaşım.. Göbek bağımız kesilirken bile beraberdik o benim arkadaştan öte kardeşimdi. Hem kardeşini hem de sevdiğin kızı aynı anda kaybetmenin ne kadar acı olduğunu biliyor musun?" Başımı çaresizce hayır anlamında salladım.

"Bilmiyorsun.. Çok zor. Bende yaşamak istemiyorum. Yaşamam için bir neden göremiyorum ama var. Yaşamam için bir nedenim var çünkü yaşamam için bir neden olmasaydı ben şuan hayatta olmazdım ve hatta seninle şu an bu konuşmayı yapmazdım. Anlıyor musun?" diye sordu.

"Evet, anlıyorum. Ben hiç olaylara bu pencereden bakmamıştım. Her şeyi kafamda şuan da netleştirdim."

"Sen şuan yakınlarından birini kaybetmedin. En yakın arkadaşın Arda mesela. Onla aranı her zaman iyi tut. Yoksa benim gibi böyle pişman olup acı çekersin." dedi. "Sen neden pişmansın ki? Aran ikisi ile de kötü değildi. Tuana ile olan mevzuda senin suçun değildi. O seni görmezden geldi. Pişmanlık duyup kendini suçlama." Buruk bir şekilde gülümsedi.

"Pişmanlık duyduğum şey beni görmemesi değil. Benim ona hislerim olmasına rağmen bunu asla ona açıklayamadım. Korktum, evet korktum. Ya o beni sevmiyorsa, reddederse diye korktum. Şimdide bu içimdeki hisler ile boğuşuyorum. Belki ona açıklasaydım benim onu sevdiğimi bilerek ölecekti ve bende şuan pişman olmayacaktım. O beni sevmesede benim onu sevdiğimi bilmesini isterdim." Burnunu çekti.

"En azından Yağız benim güçsüz olmamı istemezdi. Onun için güçlü duracağım." Gözlerini bana çevirdi. "Ya sen? Seninde bana söz vermeni istiyorum. Güçlü duracaksın, tamam mı?" yutkundum. "Ama bazı verilen sözler tutulmaz. Bu söylediğin şey çok zor." Gülümsedi. "Sen bu zoru başarabilecek kadar güçlüsün. Yanılıyor muyum?" Başımı sallayarak ona sımsıkı sarıldım.

"Söz," diye fısıldadım. "Güçlü duracağım."

Obstacle Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin