"Anneannem uyuyor." merdivenlerden inerken Yoongi'ye hitaben konuştum. Sesimi duyar duymaz gülümseyerek bana bakıp başını salladı. Kollarımı sıvarken mutfağa geçerek yemek için aldığım malzemeleri poşetlerden çıkarttım. "Ne yapıyoruz?" kaşlarımı havalandırarak yanıma gelen Yoongi'ye baktım. "Ben hallederim, Yoongi." başını olumsuzca iki yana sallarken kol düğmeleri açarak gömleğinin kollarını katladı.
"Yorgun olmana rağmen yardımı istemiyorsun. Herkese karşı böyle misin yoksa yardım eden kişi ben olduğum için mi böyle davranıyorsun?" cevap vermeden masadan ayrılıp tezgaha ilerledim. Dolaptan tencere çıkartacağım sırada Yoongi, yanım gelerek kolumdan yutup kendisine doğru dönmemi sağladı. "Bir soru sordum?" yutkunarak ağzımdan derin bir nefes alıp verdim. "Neden beni darlıyorsun, Yoongi?" dudaklarını ıslatarak alt dudağını ısırmış ve kısa bir an başını sola çevirerek dudağını serbest bırakmıştı.
"Çünkü bana böyle davranman hoşuma gitmiyor. Kendimi kötü hissediyorum, Yeo-jin. Siktiğimin projesi yüzünden karşı karşıya geldik ve bu konuda yapabileceğim bir şey yoktu! Hala bana kızgınsın, yanımda durmak bile istemiyorsun.." son cümlesini söylerken sesinde ki üzüntüyü net bir şekilde hissetmiştim. "Sana kendimi nasıl affettirebilirim, bilmiyorum. Hatta affettirebilecek miyim onu bile bilmiyorum." konuşmak için cesaretlendiğim sırada başka bir ses yankılanmıştı koca mutfakta.
"Yoongi! Demek hasretime dayanamadın ve geldin, hm?" büyük bir yükten kurtulduğum için arkamı döner dönmez rahatça bir nefes verdim. Ben yemeği yaparken anneannem Yoongi'yi esir almıştı. Bana yardım etmek için yerinden kalktığı her seferinde anneannem Yoongi'yi eski yerine oturtup başka bir konu açıyordu.
Yemekler hazırlandıktan sonra masayı hazırlamaya başladım. Anneannemin önüne peçete yerleştirdikten sonra yanına oturmuştum. Çocuk gibi yediği için sürekli üstünü batırıyordu, bu peçete biraz olsun kıyafetini koruyordu. "Afiyet olsun." yemeklerimize başladığımızda anneannem susmamış ve Yoongi ile muhabbet etmeye devam etmişti.
"Bugün benimle kalsana, Yoongi?" duyduğum şey ile şaşkınca anneanneme baktım. İki eliyle Yoongi'nin bileğinden tutmuş gülümseyerek o'na bakıyordu. "Genelde akşam üstü pek uyumazsın kendini kötü mü hissediyordun, bebeğim?"
Anneannem bakışlarını Yoongi'den çekmeden cevaplamıştı sorumu. "Başım ağırıyordu." bana dönerek konuşmasına devam etti. "Sen kimsin de bana hesap soruyorsun?" gülerek başımı eğdim. "Ben büyük torunun, Yeo-jin. Memnun oldum, hayatım." anneannem elini belime sabitleyerek bir süre baştan aşağı beni süzdükten sonra konuşmaya başladı. "Çok güzel kızsın. Belli ki bana çekmişsin." gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırarak yavaşça başımı salladım.
"Hadi içeri geç, burada rahat değil gibisin." yerimden kalkarken konuşmuştum. Ben masayı toparlamaya başlarken Yoongi, bana yardım etmeye yeltendi fakat masadan kalkan anneannem buna izin vermemişti. Yoongi'nin koluna girerek salona geçerken haline gülmeden edemedim. Ortalığı toparladıktan sonra içecek bir şeyler hazırlamış ve salona-Yoongi ve anneannemin yanına-geçtim.
Kahve kupasını Yoongi'ye papatya çayını ise anneanneme uzattım. "Papatya çayı mı?" başımı sallayarak sol yanına oturdum. "Evet." mızmızca bana doğru dönerek kaşlarını çattı. "Bende kahve istiyorum. Yoongi ile karşılıklı içeceğiz." tek bacağımı katlayarak tamamen anneanneme dönüp dirseğimi koltuğa yasladım. "Kahve içemezsin, bebeğim." kollarını göğsünde birleştirerek gözlerini hafifçe kısıp bana bakmaya devam etti.
"Kahve istiyorum." konuşacağım sırada olaya Yoongi dahil olmuştu. "Papatya çayı sizin için daha iyi, Bayan Seok. Yeo-jin, sizin iyliğiniz için kahve içmenizi istemiyor." anneannemin ifadesi anında yumuşamış ve Yoongi'ye dönerek başını sallamıştı. "Tamam. Sen nasıl diyorsan öyle olsun." başımı hayretle sallarken oturuşumu düzenlemiş ve arkama yaslanmıştım. "Biz geldik." annemin neşeli sesini duyar duyamaz bakışlarım onları bulmuştu. Yerimden kalkarak mutfağa geçtim ve onlar için masayı hazırladım.
"Bu adam neden burada? Bir sorun yok değil mi, kızım?" yanıma gelen babama bakarak gülümsedim. "Merak etme, bir sorun yok. Kendisi arkadaşım olarak burada." babam hayretle başını sallayarak gülmeye başladığında gerilmiştim.
"Yemekler soğumasın sen otur bende annemi çağırayım." cevap beklemeden mutfaktan çıkarak salona geçtim. "Yemek hazır." annem, anneannemin kalmasına yardımcı olarak salondan ayrılarak mutfağa geçmişti. Kısa bir süre annemin arkasından baktıktan sonra Yoongi'nin yanına ilerledim. "Hala bana kızgınlar sanırım." aramızda mesafe bırakarak Yoongi'nin yanına oturdum. "Normal değil mi? Bunu kaçıncı söyleyişim bilmiyorum ama bu bir gerçek. Sana göre basit-kırık dökük mahalle evi olabilir ama bize göre öyle değildi. Anlamıyorsun, anlamanı da beklemiyorum zaten. Kırık dökük o evin değerini anlaman için o değeri anlayacak şeyler yaşaman gerekiyor, Yoongi. Artık olan oldu fakat bu duruma alışmamız biraz uzun sürecek gibi."
Yoongi, anlayışla başını salladığında tekrar konuştum. "İnan sakin kalıp seni anlamaya çalıştım ama başarısız oldum. Eminim sende bunu denemişsindir, Yoongi. Maalesef ikimizde birbirimizi anlamıyoruz." Yoongi, bana doğru dönerek bir süre gözlerimin içine baktı.
"Amacım hiç bir zaman sana ve yakınlarına zarar vermek değildi, Yeo-jin. Fakat evi bir türlü almam gerekiyordu, üzgünüm bunu yapmak zorundaydım." ikimizinde kendimize göre sebepleri vardı. Yoongi'yi suçlamak istemiyorum fakat üzüntümü yaşamak için birini suçlama ihtiyacı duyuyordum. Bu kişide Yoongi, olmuştu. "Keşke daha güzel şekilde tanışabilseydik." Yoongi'nin mırıltısını duyduğumda bakışlarımı o'na odakladım. "Keşke'lerin bir önemi yok. Ev mevzusu yüzünden karşı karşıya geldik evi aldın ve işin bitti. Bu muamelelere katlanmak zorunda değilsin."
Yoongi, derin bir nefes alarak başını eğdi. "Böyle davranmakta haklısınız şikayet etmiyorum. Sadece kendimi affettirmek istiyorum." bunun için gerçekten çabalıyordu, neden bu kadar çabaladığını çözemiyordum. "Bu uğraşa girmene gerek yok. Herkes kendi yoluna devam etse daha iyi olur." Yoongi benimle arkadaş olmak istediğini söylediğinde bir daha karşılaşmayız sanarak konuyu kısa kesme amacıyla kabul etmiştim fakat olaylar sandığım gibi ilerlemiyordu.
Yoongi ile arkadaş olma ve sürekli görüşme fikri neden bilmiyorum ama tuhaf geliyordu. O'nunla arkadaş olabileceğimi sanmıyordum. "Artık kalksam iyi olacak." yerimden kalkarak kapıya kadar o'na eşlik etmiştim. "Kendi yolumuza devam ederken arkadaş kalabileceğimize inanıyorum. Hafta sonu görüşürüz." cevabımı beklemeden saygıyla hafifçe eğilerek yanımdan ayrılmıştı.
Arkadaş olmak için neden bu kadar ısrar ediyordu ki?
Derin bir nefes verirken kapıyı kapatmış ve annemlerin yanına geçmiştim. "Neden hala peşimizde bu adam?" anneme bakarak gülümsedim. "Merak etmeyin ters bir durum yok." annem başını sallayarak elini elimin üzerine koydu. "Ters bir durum olsa bile her şeyi kendin halletmeye çalışıyorsun. Nasıl inanacağım ben sana?" duyduğum şey karşısında gülmeden edemedim.
"Halledebiliyorsam ters bir durum yoktur zaten. Öyle değil mi?" son cümlemi babama bakarken söylemiştim. Babam gülümseyerek yavaşça başını salladı. "Öyle tabii fakat biliyorsun ki annenin demeye çalıştığı şey farklı. Biz bir aileyiz, zorlukların üzerinden hep beraber geleceğiz. Her şeyi bizim için halletmeye çalışırsan biz ne yapacağız? Böylesine güçlü bir kızım olduğu için mutluyum fakat kendine bu kadar yüklenmen hoşuma gitmiyor."
Yavaşça başımı sallayarak anne ve babama baktım. Kısa bir an anneanneme baktığımda tırnaklarıyla uğraştığını görüp gülmüştüm. "Bir gün yorgun düştüğümde bana destek olacaksınız ve hesaplaşmış olacağız."
İyi bayramlar bayram şekeriiii! Öptüm seni şap şupp muahhh 💖✨💕🥂🎊💐💗🐈👑🫶🏻😍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
合意 ° myg
FanfictionYoongi'nin ilk projesini tamamlaması için alması gereken tek ev kalmıştır fakat evi alması o kadar kolay olmaz çünkü karşısında evini satmak istemeyen inatçı bir kız vardır.