496 67 16
                                    

Keyifli okumalar ♡

"Sürpriz!"
"Abla?" Gi-hun, şaşkınca bize baktığında gülümsemiştim. Üzerindeki şaşkınlığı atar atmaz içeri davet edip sıkıca bize sarışmıştı. "Ne güzel bir sürpriz bu. Nasıl özlemişim sizi!" Gi-hun, yanında oturan anneanneme sarılıp öptüğünde, anneannem karşlarını çatarak o'na baktı. "Ne sırnaşıyorsun, uzak dur. Ben evli ve güzel bir kadınım. Kocam bizi böyle görürse sorun çıkabilir." gülerek başımı iki yana salladım. Anneannem ile muhabbet ederken bütün sinir ve stresim kaybolup gidiyordu. Tabii aklıma Yoongi gelene kadar.

"Biz de kocana görünmeyiz, bebeğim." anneannem Gi-hun'un koluna vurarak kaşlarını çattı. "Yılışık, çekil şurdan." Gi-hun, gülerek başını salladı, anneannem ile daha fazla uğraşmayarak bana dönmüştü. "Sen nasılsın güzelim?" omuz silkerek bacak bacak üstüne attım. Bende bilmiyordum nasıl olduğumu. "Beni boşver, sen nasılsın?" gülümsedi. "Çok iyiyim." yavaşça başımı sallayarak gülümsedim. En azından birimizin iyi olması beni mutlu etmişti.

"Bu arada bavullarınız nerede?" annem yerinden kalkarak Gi-hun'un yanına giderken sorusunu cevaplamıştı. "Otelde minnoşum." Gi-hun, şaşkınca bana baktı. "Burada kalmayacak mısınız?" başımı olumsızca iki yana sallayarak ağrıyan boynumu ovaladım. Yol nedeniyle kendimi çok yorgun hissediyordum. "Seni ve ev arkadaşını rahatsız etmek istemedik. Zaten iki günlük kısa bir tatile geldik, Gi-hun."

"Rahatsız etmezsiniz, abla." sitem edercesine konuştuğunda haline güldüm. "Sanırım ben fazla duramayacağım, çok yorgunum." yerimden kalkarak babama baktım. "Ben otele gidiyorum." babam anlayışla başını sallayarak gülümsedi. Gi-hun, gitmemi istemese de kapıya kadar bana eşlik etmişti. "Bu ay ki harçlığın az gelebilir o yüzden kemeri biraz sıkman gerekiyor, Gi-hun." gülümseyerek başını bir kez salladı. Sıkkın olduğumu fark ettiğinde beni üstelememesini seviyordum. Her zaman böyle olgun ve anlayışlı biri olmuştu. "Önemli değil, hallederim. Sen canını sıkma." sıkıca kardeşime sarılarak gülümsedim.

"Yarın yanımıza gelirsin değil mi?" heyecanla başını salladı. "Gelirim tabii! Çok özledim sizi." yüzümü şirince buruşturarak gülümsedim. "Pekâlâ, yarın görüşürüz. Gidiyorum." elimle Gi-hun'a hayali öpücükler atarak yanından ayrılıp otele geçtim. Odama geçtiğimde yorgunca yatağa uzanıp sıkıca gözlerimi kapattım. Yoongi, meselesi artık tüm ailemi rahatsız etmeye başlamıştı. Benim sıkılmam pek önemli değildi ama ailemin bu işle meşgül olup canlarını sıkmalarını istemiyordum. Son bir aydır çok fazla darlamaya başladı. Neredeyse her gün ya kendi geliyordu ya da adamlarıyla beraber hazırladığı sözleşmeyi gönderiyordu.

3 saat sonra..

Ağrıyan başım ile bilincim yavaşça yerine gelmeye başlamıştı. Gözlerimi ovaldıktan sonra yavaşça açıp odaya giren ışığa alışmaya çalıştım. Yerimde doğrularak kenarda ki telefonu alıp saate baktım. Öğle vakti olmuştu. Yerimden kalkarak odamdan çıkmış ve otelin açık büfesine ilerlemiştim. Yolda çalan telefonumu açarak kulağıma götürdüm. "Efendim, Ra-hae?"

"Ne yapıyorsun, tatilin nasıl geçiyor?"
"Bir saniye, hayatım." açık büfeye geldiğimde kenarıdan bir tabak alarak yiyeceğim şeylerden koymaya başladım. "Tatil şimdilik iyi gibi, siz neler yapıyorsunuz?" Ra-hae'nin cevabı gecikmemişti. "Biz de Kang ile restoranla ilgileniyoruz. Çok eğlenceli!" neşeli hallerine karşın gülmeden edemedim. "Sevindim." derin bir nefes verip sözlerime devam ettim. "Teşekkür ederim, Ra-hae."

"Önemli değil bebeğim.. Arkadaşlar bu günler için!" kendime içecek bir şey aldıktan sonra tepsiyi elime alıp boş masalardan birine ilerledim. "Müşteri geldi, kapatıyorum hayatım. Size iyi eğlenceler!" görmesede başımı salladım. "Kendinizi fazla yormayın." tepsiyi masaya bırakıp sandalyeye yerleşirken kulağım ve omuzum arasındaki telefonu elime aldım.
"Peki!" karşı hattan öpücük sesleri gelmeye başladığında gülümseyerek telefonu kapattım.

合意 ° mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin