二十八

153 26 21
                                    

"Yoğurdun hepsini bitirdin, mükemmelsin anneanne." anneannemin ağzını sildikten sonra kaseyi alarak yataktan kalkmıştım. "Ben bunları mutfağa götürüp geleceğim." anneannem başını salladığında haline gülerek odasından çıkmıştım. Elimdekileri mutfağa bırakarak bulaşıkları hallettim. İşim biter bitmez anneannemin odasına çıkmıştım tekrar.

"Sana kitap okumamı ister misin?" anneannem başını sallayarak gülümsemişti. Kütüphaneden bir kitap alarak okumaya başladım. Kitabı yarılamadan anneannem uykuya dalmıştı. Üzerini güzelce örterek kitabı çekmecenin üzerine koymuş ve bir süre anneannemin yanında durmuştum. Odamdan gelen telefon zil sesini duyar duymaz yerimden kalkarak odama geçtim.

Aramayı cevaplayarak telefonu kulağıma yasladım. "Nasılsın bebeğim?" gülümseyerek yatağıma oturdum. "İyiyim. Anneannemi uyuttum, oturuyorum şimdi." telefonu hoparlöre alarak telefonu yatağa bırakmış ve yerimden kalkmıştım. "Yoongi, ben ve Soo-yun sisin restorandayız. Hadi sende gel." ellerimle saçlarımı karıştırarak volüm vermeye çalıştım.

"İyi olur. Evde oturmaktan sıkılmıştım bende." hafifçe gerileyerek üzerime bakındım. Üzerinde gri eşofman ve dar uzun kollu beyaz göbeği açık bir bluz vardı. Wolf kesim saçlarım salık ve volümlü duruyordu. Üzerimi değiştirmeye ve makyaj yapmaya gerek duymamıştım. Çantamı ve telefonumu alarak anneanneme bakındım. Muhtemelen biz gelene kadar anca uyanırdı.

Salona inerek evden çıktım, caddeye çıkar çıkmaz bir taksiye binerek restorana geçtim. "Yeo-jin." beni ilk fark eden Yoongi, olsa da ilk neşeyle karşılayan Soo-yun, olmuştu. Ra-hae ve Soo-yun'a sarıldıktan sonra oturacakken Yoongi, sıkıca bana sarılmıştı. "İyi dinleniyorsun değil mi?" geri çekilerek yüzümü elleri arasına aldığında başımı sallayarak bakışlarımı kaçırdım. Daha fazla oyalanmadan masaya yerleşerek çantamı oturduğum sandalyeye astım. Yoongi'nin telefonu çalmaya başladığında izin isteyerek lavaboların olduğu kısıma igeçmişti.

"Yemek yediniz mi?" Ra-hae, başını olumsuzca iki yana sallarken karşıma yerleşti. "Seni bekledik." başımı sallayarak yerimden kalktığım sırada restorandan içeri paldır küldür biri girmişti. Giren kişinin kim olduğunu gördüğümde kaşlarımı çattım. "Yeong-ji, ne işin var burada?" Yeong-ji, arka cebinden çıkarttığı çakıyı bana doğrultmuştu. "Bütün paraları ver. Hemen." bıçağı görür görmez iki adım gerileyerek ellerimi hafifçe havaya kaldırdım.

"Sakin ol, Yeong-ji. Oturup konuşalım." kısa bir an arkama-Ra-hae'ye-bakarak sessizce polisi aramasını söyledim. "Sakin falan olmayacağım. Eğer hemen paraları vermezsen," çakıyı bana doğru sallayarak sözlerine devam etti. "Elimden çıkacak kazaların suçlusu ben değilim." annemin olaya karışacağını anladığında başımı hızla iki yana salladım.

"Bıçağı bırakıp biraz sakin olursan daha detaylı ve anlaşılabilir konuşabiliriz. Lütfen beni dinle." Yeong-ji, sinirle üzerime doğru yürümeye başladığında yutkundum. Aklıma yapacak bir şey gelmiyordu. "Oyalıyorsun beni. Paraları verin dedim!" bağırarak çakıyı etrafa savurmuştu, ardından bana doğru dönerek bıçağı savurduğunda Yoongi, aniden önüme geçerek beni savundu. Hızla arkasını dönerek Yeong-ji'nin üzerine yürümeye başladığında Yeong-ji, çakıyı savurmaya devam etmişti. Yoongi, Yeong-ji'nin elindeki çakıyı kavrayarak sertçe elinden çekip kendilerinden uzak bir yere fırlattı.

Ardından yakalarından kavrayıp sertçe kafa atmıştı. Yeong-ji, aldığı darbe ile yeri boylamıştı. Çalışanlar hızla Yeong-ji'nin üzerine giderek etkisiz kalmasını sağladılar. Çok geçmeden polisler gelmiş ve Yeong-ji'yi almışlardı. Hızla Yoongi'nin yanına giderek kanayan koluna baktım. "Gel benimle." bileğinden tutarak mutfağa geçtim, en sakin yer burasıydı.

Koltuğa oturmasını sağlayarak üzerindeki ceketi çıkartmış ve ilk önce koluna ardından eline bakmaya başlamıştım. Yaraları derin gibi gözüküyor ve çok kanıyordu. "Neden öne atılıyorsun?" demiştim, kısa bir an Yoongi'ye bakarken. "Sana bir şey olacak diye korktum." sıkkınca nefes verirken gömleğin yırtık kısmını iyice yıttım. "Bana değil ama sana oldu?" yıttığım kumaşı kanayan yaralara sarıp sıkıca bağladım. "Sana olmasından iyidir."

Yoongi'ye bakarken sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldım. Yoongi, yakınşalaşarak duraklarıma kapanmıştı, bir süre sonra yerinden kalktığında doğrulmak zorunda kalmıştım. Üzerime yürümeye başladığında geri adımlamıştım. Kalçam tezgaha yaslanır yaşlanmaz bedenimi kucağına alarak tezgaha oturmamı sağladı. Öpüşü derinleşmeye başladığımda ellerimi omuzlarına koyarak geri çekildim. "Kan kaybediyorsun-" sözümü kesti. "Sikimde değil." demişti, yüzlerimizi yakınlaştırırken, tekrar dudaklarıma kapanarak alt dudağımı emmeye başladığında tekrar geri çekimiştim. Konuşmama izin vermeden kendisi konuştu.

"Hala benden nefret ediyorsun, değil mi?" hiç bir zaman nefret etmemiştim. Sadece sinirliydim, haklı olarak. "Kolunu pansuman etmemiz lazım, Yoongi." koluna ve eline baktığımda sardığım parçaların tamamen ıslandığını görmüştüm. "Yaralanmasaydım geri çekmeyecek miydin kendini?" sıkkınca nefes verirken dudaklarımı ıslattım. "Kolunun ne halde olduğunun farkında mısın? Sardığım kumaşlar tamamen kanla kaplı. Dikiş gerekiyor kesin. Hastaneye gidelim." tezgahtan inip yürümeye çalıştım ama Yoongi, kolundan tutarak bedenimi kendisine çekmişti.

"Bir soru sordum. Bu sefer kaçmana izin vermeyeceğim." derin bir nefes verip bir süre yüzüme baktığında gerçekten inat ettiğini anlamıştım. "Çekilmeyecektim. Cevabını aldıysan artık hastaneye gidelim." bileğinden tutarak yürümeye başladım. Annem ve çalışanlar polise ifade veriyorlardı. Yanımıza gelen polislere sonra ifade vereceğimizi söyleyerek restorandan çıktık. Yoongi, kendi arabasıyla gitmeyi ısrar etsede o'nu dinlememiş ve bir taksi çevirmiştim. Hastaneye geldiğimizde acil bölümüne geçerek doktorlardan yardım istedim. Hemen ilgilenmişlerdi. Doktor kısaca Yoongi'nin koluna ve eline baktıktan sonra bana bakarak konuşmuştu. "Dikiş atmamız gerekiyor." derin bir nefes alarak başımı salladım. Doktor, uyuturucu iğneyi hazırlarken Yoongi, elimden tutarak yanına oturmamı sağladı. Doktor 10 dakika sonra dikişe başlamıştı.

Dikişi izlerken kendimi kötü hissettiğin için bakışlarımı kolundan çekerek yüzüne odakladım. Bana bakıyordu. "Canın acıyor mu?" bu da soru mu, Yeo-jin? Yoongi, başını iki yana sallayarak gülümsedi. "Hayır, çok iyiyim." yutkunarak bakışlarımı kaçırdım.

Dikiş bittikten sonra pansuman yapmış ve sargı beziyle kolunu ve elini sarmıştı. "1-2 saat sonra uyuşukluk geçer. Kendinizi fazla zorlarsanız dikişleriniz patlar bu yüzden zorlamayın. Geçmiş olsun." gülümseyerek teşekkür etmiştim. Doktor baş selamı vererek yanımızdan ayrıldığında yerimden kalkarak Yoongi'ye baktım. "Bir an önce eve gidip dinlen. Bir daha beni korumak için sakın böyle bir şey yapma."

Yoongi, yerinden kalkarak sağlam olan eliyle elimi tutmuştu. "Sen de benimle gelir misin?" başımı olumsuzca iki yana salladım. "Bugün annemin yanında dursam iyi olur." acıyla yüzünü buruşturarak yaralı kolunu tuttuğunda başımı kısa bir an sola çevireren derin bir nefes aldım.

"Kolum acıyor.." muhtemelen o'nu geri çeviremeyecektim. "İlk önce eminiyete gidip ifade verelim." acı dolu ifadesi anında yok olmuş ve gülümseyerek başını sallamıştı. Hastaneden çıkarak bir taksiye binmiş ve emniyet'e geçmiştik. Polislere ifadelerimizi verdikten sonra eminiyetten çıkarak restorana geçtik. "İyisiniz değil mi?" içeri girerken söylendiğim şey karşısında masada oturan ailemin bakışları bizi bulmuştu.

"Biz iyiyiz, asıl siz nasılsınız? Yoongi, kolun yaralandı değil mi? İyi misin?" annem yerinden kalkarak telaşla yanımıza gelip Yoongi'nin kolunu inceledi nazikçe. "Gayet iyiyim Bayan Seok. Yeo-jin, yanımda kalırsa çok daha iyi olacağım." annem başını sallarken tebessüm ederek kısa bir an bana bakmıştı. "Kızımı koruduğun için teşekkür ederim." Yoongi, gülümseyerek başını olumsuzca iki yana salladı.

"Bunun için bana teşekkür etmenize gerek yok." bakışlarını bana odaklayarak konuşmaya devam etmişti. "Ömrümün sonuna kadar Yeo-jin'i seve seve koruyacağım." hayret eder ifademle Yoongi'ye bakarak gülümsemiştim. "Peki, o zaman siz gidin. Yoongi, mental ve fiziksel açıdan zarar gördü, o'nun yanında durup iyileştirmen gerekiyor. Bugünlük restoranı erken kapatıp eve gideceğiz, Ji-youn teyzenin yanında ben kalacağım. Aklın bizde kalmasın." bana hayali bir öpücük atarak gülümsemişti, Ra-hae.

"Anlayışınız için teşekkür ederim. Gidiyoruz." Yoongi, kısaca bizimkilerle vedalaştığında o'nu taklit ettim. Elimden tutup restorandan çıkmıştı. "Seni iyileştirmem gerekiyormuş. Bunun için ne yapmam gerekiyor." bakışlarını bana odaklayarak gülümsedi. "Gülümseyerek gözlerimin içine bakman yeterli olacaktır."

Öptüm seni şap şuppp 👩‍❤️‍💋‍👩😋😘💅💋👅🔥🌸🍷🌈💕💖💞💟

合意 ° mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin