"Kızlar abimi gördünüz mü?" yanımıza gelen Soo-yun'a bakarak başımı olumsuzca iki yana salladım. "Yarım saatir ortalıkta yok. Abimi aramamda bana yardımcı olur musunuz?" Ra-hae, cevaplamıştı Soo-yun'un sorusunu. "Tabii ki, seve seve." Soo-yun, gülümseyerek başını sallayarak bakışlarını bana odakladı.
"Sen yukarı kata bak, biz Ra-hae ile aşağıya bakalım." başımı sallayarak oyalanmadan yukarı kata çıktım. Karşıma ilk çıkar odanın kapısını açtığımda yatakta oturan Yoongi'yi görmüştüm. "Yoongi, iyi misin?" odaya girip yanına ilerledim. Yatağın yanındaki çekmecenin üstünde boş viski şişesini gördüğümde şaşkınca kaşlarımı havalandırdım.
"Bunun hepsini sen mi bitirdin?" sarsakça yerinden kalkarak bana bakmıştı. "Evet." kravatını çekiştirerek iyice bollaştırdı. "Fakat pek bir şeye yaramadı." viski şişesini eline alarak gülmüştü. "Sarhoşsun, bekle burada sana kahve getireceğim. Biraz olsun ayılırsın." odadan çıkacağım sırada Yoongi, elindeki şişeyi yere fırlatarak kırılmasını sağlamıştı. "Ayılsam ne fayda? Senin karşında hep sarhoşum ben. Güzelliğinle beni sarhoş ediyorsun, Yeo-jin." arkamı dönüp yutkunarak Yoongi'ye baktım.
"Sarhoşsun, Yoongi." yanına yaklaşıp kollarından tutarak yatağa oturtmak istedim fakat başarılı olamamıştım. Tek elini çenem ve yanağım arasındaki çizğiye, diğer elini ise belime sararak kendisine çekmiş ve dudaklarıma kapanmıştı. Şaşkınlıktan havada kalan ellerimi bir süre sonra kollarına yerleştirerek öpüşüne karşılık verdim.
Kendime geldiğimde geri çekilerek bir süre Yoongi'ye baktım. Ardından odadan çıkarak aşağı inmiştim. "Yeo-jin?" son anda Ra-hae'ye çarpmaktan kurtulmuştum. "Neden kızardın böyle?" başımı iki yana sallayarak gülümseyemeye çalıştım. "Sıcakladım sanırım." gergince elimi esneme atarak ovuşturdum.
"Yoongi, yukarıda-odası sanırım-odasında duruyor. Çok sarhoş, o'nun için bir kahve yapmalarını isteyeceğim." Ra-hae'nin konuşmasına izin vermeden yanından ayrılarak mutfağa ilerledim. Yardımcılardan bir kahve yapmalarını ve Yoongi'ye götürmelerini rica etmiştim. Mutfaktaki işim biter bitmez bahçeye çıkarak sakin bir köşeye geçtim. Ne düşüneceğimi bile bilmiyordum. Sanırım Ra-hae'nin dediği gibi gerçekten benden hoşlanıyordu. Başka bir olanak var mıydı? Bilmiyorum. Peki ya ben, ben o'ndan hoşlanıyor muyum? Neden öpüşüne karşılık verdim ki?
Derin bir nefes alarak elimle kendime hava yapmaya başladım. Sıcaklıyordum. "Ne yapıyorsun burada?" duyduğum ses ile irkilerek yanıma gelen Ra-hae'ye baktım. "Duruyorum. Evet, öylece duruyorum. Yoruldum eve dönelim mi?" Ra-hae, tek kaşını havalandırarak şüpheyle bana bakmıştı. "Tuhaf davranıyorsun." başımı olumsuzca iki yana salladım.
"Yorgunum bebeğim." yanından geçerek Soo-yun'un yanına ilerledim. "Yoongi'nin doğum gününü kutladın mı?" olduğum yerde durup Ra-hae'ye baktım. "Hayır. Bir türlü denk gelemedik." gülerek başını salladı. "Şimdi denk geleceksin." kaşıyla merdivenleri işaret ettiğinde bakışlarım refleks olarak o yöne kaymıştı. Yoongi, merdivenlerden inerek kardeşi ve arkadaşlarının yanına geçmişti. "Hadi bizde onların yanına gidelim. Bugün Namjoon ile yeterince vakit geçiremedim zaten. O yüzden hemen dönemeyiz~"
Koluma girerek yürümey başladığında mecburen peşinden gitmek zorunda kalmıştım. "Bende seni arıyordum, Ra-hae." Namjoon, yüzünden eksiltmediği gülümsemesi ile bana bakmıştı. "Merhaba, Yeo-jin. Nasılsın?" gülümseye çalışarak baş selamı verdim. "İyiyim teşekkür ederim, Namjoon. Sen nasılsın?" gülümseyerek iyi olduğunu ve şirketle uğraştığını söylemişti. Konuşmamız sonlandığında Ra-hae konuşmaya başladı.
"Doğum günün kutlu olsun, beyaz yaratık." şaşkınca Ra-hae'ye bakarak dilimi dişlerimde gezdirdim. "Teşekkür ederim hiç gerek yoktu, Ra-hae." Ra-hae'nin uzattığı kutuyu akarak açmıştı. Çok şık bir saat hediye etmişti Ra-hae, Yoongi'ye. Ra-hae, dirseğiyle belimi dürttüğünde çantamdan aldığım hediyeyi çıkartarak Yoongi'ye uzattım.
"Doğum günün kutlu olsun." Yoongi, uzattığım paketi alarak gülümsemişti. "Teşekkür ederim ama ben doğum günü hediyemi almıştım. Buna gerek yoktu." ima ettiği şeyi anlamamam mümkün değildi. Bakışlarımı o'ndan çekmeden dudak içimi ısırarak derin bir nefes aldım. "Çok güzel bir kalem. Tekrar teşekkür ederim." üzerinde ismi yazılı olan bir dolma kalem almıştım. Hediye alma işinde pek başarılı değildim sanırım."Daha slow bir şarkı açalım." Soo-yun, yanımızdan ayrılarak şarkıyı değiştirmişti. Yanımıza gelir gelmez neşeyle bize baktı. "Hadi herkes dansa!" sevgilisi Soo-yun'un elinden tutarak kendisine doğru çekmiş ve yavaş yavaş sallanmaya başlamışlardı.
Yanımızdaki herkes partneri ile birlikte dansa kalkmıştı. Yoongi ile başbaşa kaldığımızda gerilmeye başladım. "Benimle dans eder misin yoksa yine kaçmayı mı planlıyorsun?" bakışlarımı yanıbaşımda duran Yoongi'ye odaklanarak derin bir nefes verdim. "Öpüşmeye karşılık verdin fakat bir süre sonra geri çekilip-kaçtın. Merak ediyorum ne oldu da kaçma ihtiyacı duydun? Gae-hyun mu?"
Sanırım hala sarhoştu. Cevap vermeden yanından ayrılacakken bileğimden tutarak kendisine çekmişti. Göğüslerimiz bir birine çarptığında ağzımdan sert bir nefes kaçmıştı. Ellerini belimde birleştirerek yavaş yavaş üzerime gelmiş ve dans edenlerin arasına girmişti.
Dans pozisyonundan ziyade sarılır şekilde duruyorduk, daha doğrusu Yoongi bana sarılmış ve çenesini omuzuma yaslamıştı. Benimse ellerim kollarına yaslıydı. Yavaş yavaş sallanarak slow şarkıya ayak uydurmaya çalışıyordu. Konuşmak istemiyordum çünkü konuştuğumda sorularına nasıl cevap vereceğimi bilmiyordum. Evet, öpüşüne karşılık vermiştim. Kendimde bunu neden yaptığını bilmiyordum. Hiç bir halt bilmiyordum! Sıkkınca nefes verip hafifçe başımı eğdim. Çok gergin hissediyordum.
"Gae-hyun'dan hoşlanıyor musun?" olmayan birinden nasıl hoşlanabilirdim ki? Yoongi, başını hafifçe geri çekerek bana baktığında o'na bakmamış ve sorusuna cevap vermemiştim. Slow şarkı biter bitmez geri Yoongi'den ayrılarak Ra-hae'nin yanına geçmiştim.
"Ben gidiyorum, sen de keyfin istediği zaman dönersin." cevabını beklemeden yanından ayrılarak diğer çocuklara veda ettim. Evden çıktığım sırada Yoongi'nin sesini duymuştum. "Benimle vedalaşmayacak mısın?" arkamı dönerek kapıda duran Yoongi'ye baktım. Ağır adımlarla yanıma yaklaşmıştı.
"Yorgunum, gitmem gerekiyor. Görüşürüz Yoongi." Yoongi, ellerini ceplerine sokarak dudak içini ısırdı. "Benim yüzümde Gae-hyun ile buluşmana gidemedin." bir süre sessizce Yoongi'ye baktıktan sonra konuştum. "İyi geceler." cevap beklemeden yanından ayrılarak caddeye çıktığımda bir adam yanıma gelerek eve dönmem için Yoongi'nin kendisini gönderdiğini söylemişti.
Yorgun olduğum için geri çevirmemiştim. Adamın yönlendirmesi ile birlikte arabaya binerek eve geçtim. Şoföre teşekkür ederek arabadan inmiş ve eve girmiştim. "Bebeğim, çok güzel gözüküyorsun. Nereden dönüyorsun böyle?" salona geçerek annemin yanına oturdum. "Bir arkadaşımın doğum gününden geliyorum." annem elini bacağıma yaslayarak hafifçe patpatlamıştı.
"Peşine biri düşmedi değil mi?" anlamazca babama bakarak kaşlarımı havalandırdım. "Hayır?" babam rahatça bir nefes verirken bacak bacak üstüne attı. "Güzel kızının olması da başa bela. İnsan bunları düşünmeden edemiyor." gülerek babama öpücük attım. "Ben çok yorgunum, izninizle uyumaya gidiyorum." ikiside gülerek başını salladığında yerimden kalkarak merdivenlere ilerledim. "İyi geceler." yukarı kata çıktığımda anneannemin odasına girdim. Uyuyordu. Yanına giderek uzanmış ve arkadan beline sarılmıştım.
"Aklım allak bullak ne yapacağımı bilmiyorum ve bu canımı sıkıyor anneanne." derin bir nefes alarak saçlarına minik bir öpücük kondurdum. Ne hissettiğimi ne zaman kesinleştirebilecektim, bir fikrim yoktu. Eminim zamanla herşey yoluna girecekti. Asıl aklımda ki soru şu ki, o zamana kadar aklı selim kalabilecek miydim? Uykuya dalmaya başladığımda anneannemim ellerini ellerimin üzerine koyarak şevkatle sıktığını hissetmiştim.
♡
Öptüm seni şap şupp 😋😘💋👩❤️💋👩💅👅🌸🔥🍷🌈💖💕💞💟
ŞİMDİ OKUDUĞUN
合意 ° myg
FanfictionYoongi'nin ilk projesini tamamlaması için alması gereken tek ev kalmıştır fakat evi alması o kadar kolay olmaz çünkü karşısında evini satmak istemeyen inatçı bir kız vardır.