"Gi-Hun?" şaşkınca kapıda duran bedene bakarken sevinçle gülüyordum. "Ablaların bitanesi!" hızla bana sarılarak döndürmeye başladığında sesli bir şekilde güldüm. "Belin ağırır indir beni!" Gi-hun, bedenimi yere indirdiğinde geri çekilerek yüzünü ellerim arasına aldım. "Özlemişim seni!" yanaklarını sıkmaya başladığımda yüzünü ekşiterek ellerimi nazikçe kendisinden uzaklaştırdı.
"Kocaman adam oldum hala yanaklarımı sıkıyorsun abla." omuz silkerken dudaklarımı hafifçe büzdüm. "Yanaklarını sıkmayı seviyorum." Gi-hun, gülerek başını salladı. "Sultanım nerede?" gülerek salonda oturan anneanneme baktım. "Belgesel izliyor." Gi-hun, sırtında ki çantayı çıkarttığında bavulunu ve çantasını alarak o'nun için hazırladığımız odaya çıkarttım.
Aşağı indiğimde Gi-hun'un anneannemle uğraştığını gördüm. "Neden yapıştın bana sülük gibi!" gülerek yanlarına ilerledim. "Ben işe gidiyorum, bebeğim. Akşam görüşürüz." Gi-hun ve anneanneme hayali öpücükler atarken kapıya ilerliyordum. "Gelince seninle görüşeceğiz, Gi-hun!" kısa bir an o'na baktığımda güldüğünü gördüm. "Seve seve!" evden çıkar çıkmaz Yoongi ile karşılaştım.
Bana sarıldığında gülerek sarılışına karşılık verdim. "Seni özledim." biraz geri çekilerek yüzüne baktım. "Daha dün birlikte yemek yedik." omuz silkti. "Ama gece yanımda değildin, sabahta değildin. Özledim. Sabaha seninle uyanmak isterdim.." son cümlesini tavırla söylediğinde gülmüştüm. "Bende isterdim." Yoongi, bakışlarını gözlerime odaklayarak dudak içini ısırdı. "Sana tavır yapmak çok zor." dediği şeye sesli bir şekilde güldüm.
"Neden?"
"Çok uysalsın, hemen yumuşatıyorsun beni." 'öyle mi' dercesine hayretle yüzüne baktım. "Geçen hafta hemen yumuşatamamıştım ama? O zaman uysal değil miydim?" Yoongi, alt dudak içini ısırırken kısa bir an bakışlarını dudaklarıma indirdi. "Uysaldın. Gerçi gecenin sonuna doğru uysaldan çok baştan çıkarıcı oldun ama önemli değil. Zevk duydum." gülümsedim. "Çok nazlandın ve bana başka çare bırakmadın."Yoongi, gülerken kısa bir an başını eğdi. "Bundan sonra hep böyle nazlanacağım o halde." mızmızca kaşlarımı çatarken istemsizce hafif bir şekilde dudaklarımı büzdüm. "Sevdiğim insanların bana kırgın davranması beni üzüyor. Elimden gelen bir şey istesen emin ol seve seve yapardım, Yoongi." başını onayla salladı. "Biliyorum. Konuyu uzatmamın bir diğer sebebi bana ne kadar dayanacağını denememdi, fakat sen bana değil sonunda ben sana dayanamadım."
Gülümsedim. "İstediğin kadar nazlan-tavır yap buna dayanırım, dayanamayacağım şey sadece seni-yani sevdiklerimi üzmek." Yoongi, onayla başını sallarken yakınlaşarak boynuma uzun bir öpücük kondurdu. "İşe geç kalacağım." Yoongi, geri çekilerek elimi tutup arabasına ilerledi. "Gi-hun, ne zaman geliyor?" aydınlanmışcasına gözlerimi belirterek Yoongi'ye baktım. "Az önce geldi." arabaya geldiğimizde durup elimi bıraktı.
"O halde evlenebiliriz." gülerken kısa bir an başımı eğdim. "Yoongi." uyarırcasına şakayla söylendiğimde omuz silkmişti. "Gi-hun, geldiğinde halledeceğini söylemiştin?" bir kez başımı salladım. "Halledeceğim zaten ama evleneceğiz diye bir şey söylemedim." Yoongi, dudak içini ısırarak bakışlarını arkamda bir yöne odakladığında gülerek çenesini kavrayıp bana bakmasını sağladım. "Tavır yapma bana." bir şey söylemeden yüzüme bakmaya devam ettiğinde gülüşüm genişledi.
"Bu işler biraz zaman ister, Yoongi. İlk önce birbirimizi iyice tanımamız ve ailelerimizin tanışması lazım. Bunlar ise zamanla olur. Ağırdan alsak herşey daha güzel olur." Yoongi, yutkunarak derin bir nefes verdi. "Tamam." kapımı açarak binmemi beklediğinde gülerek koltuğa yerleştim. Kendisinde sürücü koltuğuna yerleştiğinde arabayı çalıştırmıştı.
Yol boyunca bana cevap vermese de ben konuşmuştum. Şirkete geldiğimizde Yoongi'ye uzanarak yanağını öptüm. "Görüşürüz." arabadan inerek şirkete girip stüdyoya çıktım. Mankenler çoktan hazırdı. Eşyalarımı askılıya astıktan sonra yerime geçtim. "Bugün Yoongi hyung, yok mu?" her gün yanımda yukarı çıkıp biraz durduğu için Jungkook'un Yoongi'yi sormasına şaşırmamıştım. "Bana tavır yapıyor." Jungkook, gülmüştü.
"Yoongi hyung?" onayla başımı salladım. "Evet." bende o'nun böylesine nazlı olduğunu düşünmezdim ama öyleydi. Olsun, o'na yakışıyor ve tatlı duruyordu. İşim bitene kadar ekiple birlikte çalışmıştım. Akşam olduğunda arkadaşlarıma veda ederek şirketten çıktım. Ra-hae ile uzun zamandır görüşemiyorduk çünkü kendisi babasının yeni açtığı galeri için yurt dışına çıkmıştı. Neredeyse 2 haftadır benimle mesajlaşıyor ve sık sık arıyordu. Yoongi ile aramda olanları, sevişip sevişmediğimizi soruyordu.
O'na söylememiştim.
Bizzat söylemek ve yüzünün alacağı ifadeyi merak ettiğim için erteliyordum. Muhtemelen bugün-yarın dönerdi. Etrafa bakındığımda Yoongi'nin olmadığını gördüm. Genelde beni işten almaya gelir ve yemek yerdik. Kah dışarıda kah bizim evde. Caddeye çıkarak bir taksiye bindim. Telefonumu çıkartarak Yoongi'ye mesaj attım.
Yeo-jin:
Hala küs müyüz?Mesaj iletilmesine rağmen cevap gelmediğinde tekrar yazdım.
Yeo-jin:
Seni rahat bırakmayacağım
Benden kaçamazsın, biliyorsun.Yeo-jin:
Yoongi!Yeo-jin:
Seni seviyorum.
İstediğin kadar tavır yap, umrumda değil.Telefonun ekranını kapatarak gülümsedim. Yoongi ve Soo-yun'un evine geldiğimde taksiden inerek eve ilerledim. Kapıyı çaldığımda yardımcılardan birisi açmıştı. "Yeo-jin! Bende şimdi çıkıyordum." yanımdan geçen Soo-yun'un kolundan tutarak önüme doğru çektim. "Beni gördüğünde hemen kaçıyorsun?" omuz silkerek gülümsedi. "Abimle baş başa kalmamız için." gülerken başımı salladım. "Bu sırada seninle baş başa kalamıyoruz."
Son-yun, bakışlarını kaçırarak dudak içini ısırdığında gülüşüm genişledi. "Şimdi abinin gönlünü almam lazım. Sonra görüşürüz, eğer kaçmazsan." yanından ayrıldığımda arkamdan bağırdı. "Görüşürüz! Bu arada abim bahçede!" gülerek yönümü değiştirip bahçeye ilerledim. Bahçeye çıktığımda Yoongi'nin yardımcılardan biriyle konuştuğunu gördüm, daha doğrusu gülüşüyorlardı.
Yanlarına ilerlediğimde Yoongi, beni görmüş ve öksürerek önüne döndü. Karşısına geçerek kollarımı göğsümde birleştirdim. "Beni böyle mi karşılıyorsun?" Yoongi, başını kaldırıp bana bakmıştı. "Benimle evlenmek istemeyen birini nasıl karşılamam gerekiyordu?" başımı salladım. "Pekala, o halde gidiyorum." gayet iyi gözüktüğü için içim rahatlamıştı. Gi-hun, geldiği için burada fazla duramazdım zaten. "Hemen gidiyor musun?" yürümeye devam ederken başımı salladım.
"Evet!" evden çıkarak caddeye çıkıp bir taksiye binip eve geçtim. "Sonunda abla!" Gi-hun, yanıma gelerek elimden tutup bahçeye çıktı. "Senden akıl almam lazım. Ben sevgilimle kavga ettim ve gönlünü almam gerekiyor. Bana yardımcı ol lütfen!" ellerimi kollarına yaslayarak beni sarsmasına engel oldum. "Sakin ol, bebeğim. Üzerimi değiştireyim konuşuruz." Gi-hun, endişeyle alt dudağını ısırarak başını salladı.
Haline gülerek odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aşağı mutfağa inmiştim. Gi-hun'un gelmesiyle masamız daha fazla şenlenmişti. Bazı şeyleri abartarak anlatması neşemize neşe katıyordu. En sonunda işlerim bittiğinde Gi-hun, beni tekrar bahçeye çekiştirdi. "Biliyorum yorgunsun ama ne yapacağımı bilmiyorum abla. O'nu kaybetmek istemiyorum."
Bahçe koltuklarına oturarak karşıma oturmasını sağladım. "Baştan anlat bakalım?" olan biteni anlattığında gülmeden edemedim. Kıskançlık mevzusuydu. "Pişman olduğunu söyleyip içten bir özür dile. Bunu düzgün bir akşam yemeğinde yapsan mükemmel olur." Gi-hun, kaşlarını havalandırarak şaşkınca bana baktı. "Bu kadar mı?" gülerek başımı salladım.
"Sade ve içten bir özür şatafatlı yalanlardan daha iyidir, Gi-hun. O'nu kırdığının ve hatalı olduğunun farkındasın. Karşılığında yapacağın tek şey özür dilemek. Romantik bir şekilde." Gi-hun, gülümseyerek başını salladı. "Her zamanki gibi haklısın, abla. Teşekkür ederim!"
♡
Öptüm seni şap şup muahh 😋💋👩❤️💋👩💅😘🌈👅🍷💖💕🌸💞💟💥🔥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
合意 ° myg
Fiksi PenggemarYoongi'nin ilk projesini tamamlaması için alması gereken tek ev kalmıştır fakat evi alması o kadar kolay olmaz çünkü karşısında evini satmak istemeyen inatçı bir kız vardır.