二十六

141 26 22
                                    

"Bayan Seok, biri sizi görmek istiyor." kat danışmanındaki kızın sesini duyduğumda boynumdaki kamerayı çıkartarak masaya bıraktım. "Geliyorum." stüdyodan çıkarak koridorda danışmaya ilerledim. Danışmaya yaklaştığımda fark ettiğim beden ile sıkkınca nefes verme ihtiyacı duydum. "Sana söylediklerimi unuttun mu, Yeong-ji?" başını olumsuzca iki yana sallayarak ellerimi tutmuştu. "Sadece konuşmak istiyorum. Lütfen, Yeo-jin." ciddi ifademi bozmadan başımı salladım. "Peki. Bekle burada geliyorum." stüdyodan çantamı ve telefonumu alarak Yeong-ji'nin yanına döndüm.

"Gidelim." önden yürüyerek şirketten çıkmış ve caddeye çıkarak bir taksi çevirmiştim. Ön koltuğa yerleştikten sonra her zaman gittiğim kafenin adresini vererek arkamı yaslandım. Yolculuk uzun sürmemişti. Kafeye geldiğimizde önüme gelen bir masaya oturarak kollarımı masaya yasladım. "Bu seni son dinleyişim. Ne söyleyeceksen söyle." sağına soluna bakındıktan sonra masaya yaslanarak titreyen ellerini birleştirdi. "Bana borç verir misin?" kaşlarımı havalandırarak bir süre anlamazca Yeong-ji'ye baktım. "Borç mu? Neden istiyorsun?" çok tuhaf hareketleri vardı. Hapisten kaçan suçlular gibi sürekli etrafına bakınıyor ve elleri titriyordu. Yerinde duramıyor gibiydi.

"Anneme ilaç almam lazım, hiç param yok. Lütfen." başımı sallayarak çantamdan telefonumu çıkartıp saati kontrol ettim. "Peki. Gidip beraber alalım." yerimden kalkacağım sırada kolumdan tutarak kendisine çekmişti. "Olmaz. Yani ben alırım. Sen bana borç ver lütfen. Gidecek başka kimsem yok, Yeo-jin!" sesini yükselttiğinde kendi kendine kızarak dudaklarına vurmuştu. Gerçekten tuhaf davranıyordu. Kolumu kendime çekerek üzerimi düzenledim. "Sen Yeong-ji, olmalısın?" duyduğum ses ile bakışlarımı yanımda duran Yoongi'ye odakladım. "Yoongi?" istifini bozmadan Yeong-ji'ye bakmaya devam ediyordu.

"Evet, benim. Sen kimsin?" Yoongi, Yeong-ji'nin yakasından kavrayarak yerinden kalkmasını sağlamıştı. "Çok mu merak ediyorsun?" Yoongi'nin yanına geçerek elimi koluna yasladım. "Sakin olur musun, Yoongi." bakışları beni bulduğunda tekrar konuştum. "Lütfen." dudaklarını ıslatarak alt dudağını dişleri arasına alırken Yeong-ji'nin yakasını bırakmıştı. "Yanlış bir hareketini görürsem elimden bir kaza çıkabilir." derin bir nefes alarak bakışlarımı Yeong-ji'ye odakladım. "Neden istediğini söylemezsen para falan vermeyeceğim, Yeong-ji." Yeong-ji, bir süre endişeyle etrafa bakındıktan sonra koşarak yanımızdan ayrılmıştı. Daha doğrusu kaçmıştı. Yoongi, peşinden gideceği sırada kolundan tutarak durmasını sağladım.

"Bağımlı gibi davranıyor." sıkkınca nefes verip eski yerime oturdum. "Parayı da bunun için istiyor." demişti Yoongi, karşıma otururken. "Evet." ağrıyan başımı ovuşturdum. "Bu meseleyi kafana takmana gerek yok. Ben halledeceğim. İşten yeni çıktığına göre açsındır. Yemek yiyelim." başımı kaldırarak Yoongi'ye baktım. "Benim meselelerine karışma demekten dilimde tüy bitti, Yoongi. Lütfen, rica ediyorum karış-" Yoongi, kollarını masaya yaslayarak gözlerimin içine bakarken sözümü kesmişti. "Kendini yormasan iyi edersin. İstediğin kadar rica et, bu olaya karışacağım." sıkkınca nefes verip sinirle dilimi ısırdım. Yoongi, beni umursamadan elini kaldırarak garsona seslenmişti. Yanımıza gelen garsona siparişini verdikten sonra bakışlarını bana odakladı.

"Sen ne yersin?" bir şey istemediğimi söylediğimde Yoongi, gülmüştü. "Araba dersimiz var. Yemek yesen iyi edersin, enerji toplamış olursun." peşimi bırakmayacağını anladığımda garsona siparişimi vermiştim. Garson yanımızdan ayrıldığında Yoongi, konuşmaya başladı. "Lise-universite yıllarında da böyle miyidin?" kaşlarımı havalandırarak anlamazca Yoongi'ye baktım.

"Nasıl?" arkasına yaslanarak bacak bacak üstüne attı. "Her şeyi tek başına halletmeye çalışan, inatçı ve soğuk kanlı." başımı salladım. "Yorulmuyor musun?" omuz silkerek arkama yaslandım. "Herkes gibi yoruluyorum tabii ki. Hayatın kanunu bu. Hangi sınıftan olursan ol yorulursun. Ara sıra bundan şikatetçi olsam da, iyi ve ya kötü her yaşanmışlık insana olgunluk ve tecrübe kazandırdığını düşünüyorum." Yoongi, yavaşça başını sallarken gülümsemişti.

"Karşılaşmamız kaderin oyunu olabilir mi?" siparişlerimizi getiren garsona teşekkür ettikten sonra Yoongi'nin sorusunu cevapladım. "Bence, yaşadığımız her şey kaderin bize oynadığı bir oyun. Ancak değiştirmek bizim elimizde. Tabii maalesef bazı şeyleri değiştiremiyoruz. Mesela senin karşıma çıkmanı değiştirememem gibi." Yoongi, kısa bir an hareketlerini durdurarak ciddi ifadesiyle bana bakmıştı. "İleride bu söylediklerine pişman olacaksın." duyduğum şey komik geldiği için gülmeden edememiştim. Ağzımdaki lokmayı yutarken güldüğüm için kısa bir an boğulma tehlikesi geçirmiştim. Öksürdükten sonra suyumdan bir yudum alarak kendime gelmeye çalıştım.

"Nadiren böyle güldüğün için sana sinirlenemiyorum bile." Yoongi'nin mırıltısını duyunca gülüşüm yavaşça solmuştu. Sessizce yemeklerimizi yedikten sonra hesabı ödeyerek kafeden çıkmıştık. Arabaya ilerkerken Yoongi, konuşmaya başladı. "Pratik yapabilmen için boş bir araziye gideceğiz." ön koltuğa yerleşirken Yoongi'ye hitaben konuştum.

"Asıl amacın beni kaçırıp, öldürmek değil mi?" gülümseyerek konuştum. "Seni kaçırsaydım emin ol öldürmezdim." hayretle başımı sallayarak merakla Yoongi'ye baktım. "Ne yapardın peki?" kemerini taktıktan sonra bana bakmıştı. "Sence ne yapardım?" aklıma gelen şey ile önüme dönerek gergince dudak içimi ısırmaya başladım. Neden aklıma böyle bir şey gelmişti şimdi?

Yarım saat boyunca yolu izlemiş ve tek bir an bile Yoongi'ye bakmamıştım. Boş bir arsaya geldiğimizde Yoongi, arabadan inerek benim tarafıma geldi. Kapımı açarak kemerimi çözmüştü. "Sürücü koltuğuna geç." başımı sallayarak sürücü koltuğuna geçmiştim. Yoongi, yanıma oturarak kapısını kapattı. "Kemerini tak. " gülerek başını sallayıp dediğimi yapmıştı. "Gaz peddaları ön tarafta. Fren solda, gaz sağda. Frene basarken aynı anda kamtak anahtarını saat yönüne çevireceksin. Vites konumu P ve ya N kademeleri dışında olursa araba çalışmaz. Arabayı ilk çalıştırdığında vites P kademesinde olmalı." başımı bir kez sallayarak dediklerini yapmıştım.

"Şimdi arabayı hareket ettirmek için vitesi P'den D(sürüş)'ye alıp el frenini indireceksin. Direksiyonu yavaş yavaş hareket ettir şimdilik. Durmak istediğinde de ayağını gazdan çekip frene basacaksın." dediklerini yaptığımda araba hareket etmişti, heyecanlansamda kontrol altında tutmaya çalıştım.

Tümseğe çarpacağımı fark ettiğimde frene basarak durmuştum. "İlkine göre baya iyisin." bakışlarımı Yoongi'ye odaklayarak gülümsedim. "Bugünlük bu kadar yeter. Yorgunum." başını sallarken kemerini çözmüştü. Arabadan inerek eski yerime oturdum. Yoongi, arabayı çalıştırarak eve sürmeye başladı. "Bu arada Soo-yun, senin yanına gelecekti geldi mi?" başımı olumsuzca iki yana sallarken bakışlarımı Yoongi'ye çevirdim.

"Bir sorun mu var?" bakışlarını yoldan çekmeden başını olumsuzca iki yana salladı. "Bilmiyorum. Sadece senin yanına geleceğini söyledi." başımı salladım. "Eve gittiğimde ararım Soo-yun'u." daha fazla konuşmamıştık. Eve geldiğimizde arabadan inerek kapıya ilerledim. Kapının önünde duran siyah takım elbiseli adamları fark eder etmez kaşlarımı çattım. "Buyrun?" onlar yerine Yoongi, konuşmuştu. "Bundan sonra bu korumalar burada duracak. İşe giderken biri seninle birlikte gelecek. Bu durum muhtemelen Yeong-ji'yi bulana kadar sürer." itiraz etmek için konuşmaya başladığımda beni dinlemeden kapı ziline basmıştı.

"Kusura bakma bu konuda itiraz kabul etmeyeceğim. Kendini düşünmüyorsan aileni düşün. Eğer dediğin gibi-ki muhtemelen öyle-Yeong-ji, uyuştucu bağımlısı ise sana ve etrafındakilere zarar verebilir." başımı bir kez salladım. "Teşekkür ederim." Yoongi, konuşacağı sırada annem kapıyı açmıştı. "İyi ki geldiniz. Annem Yoongi'nin yanına gideceğim diye tutturdu. Anlamıyorum bu kadın hasta seni nasıl hatrında tutabiliyor?" annem şaşkınca konuşarak Yoongi'ye baktığında haline güldüm.

"Öyle unutulmaz biri ki, hayatına girdiği insan alzheimer hastası olsa bile hatırlıyor."

Öptüm seni şap şuppp 💋👩‍❤️‍💋‍👩💅😘😋👅🔥🍷🌈💖🌸💕💞💟

合意 ° mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin