二十一

158 25 12
                                    

"Taehyung'un yanına gelmiştim senin yanında uğramak istedim. Umarım rahatsız etmiyorum seni, Yeo-jin?" Soo-yun, dudaklarını kemirirken merakla bana baktığında tebessüm ettim. "Çekim arasındayız, yani şuan boşum." gülümseyerek ellerimi tuttuğunda kaşlarım havalandı. "Aslında buraya gelmemin nedeni, abim. Yarın doğum günü fakat kutlamayı pek sevmiyor bu yüzden sürpriz bir doğum günü hazırlamak istiyorum. Lütfen sende gel." doğum gününü benimle geçirecekti demek ki. Sanırım buluşacağımızdan Soo-yun'un haberi yoktu. Bir süre ne söylemem gerektiğini düşünmüştüm.

"Bir işim çıkmazsa gelirim." doğum gününü ailesiyle ve yakın arkadaşlarıyla geçirmesi daha yerinde olurdu. "Seni bekliyor olacağım!" neşeyle konuşmasına karşın güldüm. Soo-yun, ara sıra tuhaf davransada içten ve tatlı bir kızdı.

"Şimdi gitmem gerekiyor, bir kaç şey almam lazım. Görüşürüz!" el sallayarak yanımdan ayrıldığında gülümseyerek hafifçe başımı eğip kaldırdım. "Çekime devam ediyoruz!" yönetmenin sesini duyar duymaz yerime geçtim. Gün boyunca farklı farklı çekimler yapmıştık. İşim bittiğinde giyinme odasına geçerek çantamı almış ve şirketten çıkmıştım. Yolda oyalanmadan eve geçtim, eve girdiğimde anneannemi salonda görememiştim.

Uyuduğunu düşünerek üzerini örtmek için odasına çıktım fakat odasında da yoktu. Banyoya baktığımda orada da görrmemiştim. Evin odalarını gezerken telaşım kat be kat artıyordu. Evin her köşesini aradım ama anneannem hiç bir yerden çıkmamıştı. Annemin ve ya babamın yanında olsaydı muhtemelen bana haber verirlerdi.

Anneannem genelde evden tek başına asla çıkmazdı. Hasta olsa bile tembihlememiz her daim bilinçaltında yatar ve bizi dinleyip evden dışarı çıkmazdı. Saçlarımı karıştırarak bir süre ne yapacağımı düşündüm. En iyisi etrafı gezerek aramaktı, aklıma başka bir şey gelmiyordu. Şimdilik annemleri aramayı düşünmüyordum, onları endişelendirmeye gerek yoktu. Evden çıkarak bahçe kapısına ilerlediğim sırada içeri Yoongi ve anneannem girmişti. Hızla yanlarına giderek anneanneme sarıldım.

"Neredesin sen anneanne? Aklımı kaçırıyordum!" geri çekilerek yüzünü ellerim arasına aldım. "Niye dışarı çıkıyorsun? Tek başına dışarı çıkmaman gerekiyor bilmiyor musun?" Yoongi, koluma dokunarak odağımı kendisine çekmişti. "Sakin ol anneannenin korkutuyorsun." derin bir nefes alarak anneannemin koluna girdim.

"İçeri geçelim." eve girip salona geçerek anneannemin oturmasına yardımcı olduktan sonra hemen yanına oturdum. "İyisin değil mi? Bir yerine bir şey oldu mu?" anneannem usulca başını sallamıştı. "Hemen geleceğim buradan ayrılma tamam mı?" anneannem başını salladığında kısa bir an Yoongi'ye baktım. "Benimle mutfağa gelir misin, Yoongi?" yerimden kalkarken konuşup mutfağa ilerledim. Mutfağa girer girmez bir tane bardak alarak tezgahtaki sürahiden su doldurdum. "Anneannemle nasıl karşılaştın?" arkamı dönerek Yoongi'ye baktım.

"Bayan Seok, kartvizitimi insanlara gösterip yardım isteyerek şirkete yanıma gelmiş. Ne zaman bilmiyorum ama sanırım kartvizitimi burada düşürmüşüm. Sana haber vermek istedim fakat telefonumu şirkette unutmuşum." başımı salladım sadece.

"Rengin atmış. İyi misin?" bir adım yaklaşarak gözümün önüme gelen saçlarımı nazikçe geriye ittirmişti. Kaşlarımı havalandırarak bir süre Yoongi'ye baktım. Ben o'ndan uzaklaşmaya çalıştıkça o bana yakınlaşıyordu sanki. "İyiyim." biraz aklım çıkmıştı ama şuan kendimi normal hissediyordum, sanırım.

Mutfaktan çıkarak anneannemin yanına gidip koltuğa otururken su bardağını o'na uzattım. "Bir daha asla tek başına çıkma tamam mı bebeğim? Çok korktum sana bir şey oldu diye." anneannem suyunu içerken suçlu bir ifadeyle kirpik altından bana bakmıştı. Sanırım o'nu gerçekten korkutmuştum. Gülümseyerek saçlarını okşarken yanağına minik bir öpücük kondurdum. "Senin iyliğin için diyorum bunu. Beni anlıyorsun değil mi?" anneannem elimi tutarak baş parmağıyla okşamıştı. "Sadece hava almak istedim." gülerken hayretle başımı salladım.

"Havayı Yoongi'nin yanında mı alacaktın?" bakışlarını kaçırdığında gülüşüm genişlemişti. "Yoruldum, biraz uyuyacağım." anneanneme yardımcı olarak odasına çıkartmış ve yatağına uzanmasını sağlamıştım. Üzerini güzelce örttükten sonra saçlarına öpücük kondurarak bir süre yanında durdum. Uykuya daldığında yanından ayrılıp salona indim.

"Kusura bakma seni de işinden alıkoyduk." Yoongi, gülümseyerek başını iki yana salladı. "Benim için bir zevkti. Bayan Seok ile yolculuk etmek sandığımdan daha eğlenceliydi." başımı sallarken koltuğa oturdum. "Bu arada yarın akşam önemli bir işim çıktı, sabahda çekimlerim var. Muhtemelen akşam yemeği planın suya düştü." Yoongi, dirseklerini dizlerine yaslayarak bir süre bana bakmıştı.

"Taehyung'dan yarın için izin alabilirim." başımı olumsuzca iki yana sallayarak bacak bacak üstüne attım. "İşimi aksatmak istemiyorum." Yoongi, yutkunarak kısa bir an başını eğmişti. Konuşacağı sırada kapı zili çaldı. Yerimden kalkarak kapıyı açtım. "Bebeğim! Nasıl özlemişim seni!" Ra-hae, aniden kucağıma atlayarak sıkıca bana sarıldığında haline güldüm. Sarılışına karşılık vererek sırtını sıvazladım.

"Sadece üç gündür görüşemiyoruz." Ra-hae, geri çekilerek kocaman güldü. "Üç gün bir asır gibi geldi! Neler oldu neler." kapıyı kapattır kapatmaz Ra-hae, bileğimden tutarak salona ilerlemişti. Bir an duraksadığında Yoongi'yi fark ettiğini anladım. "Beyaz yaratıkda mı burada?" Ra-hae, ağzına vurarak mahçupca bakışlarını kaçırdı. "Alışkanlık işte.." haline güldüm.

"Gel böyle." salona geçip eski yerime oturduğumda Ra-hae, koşarak yanıma gelip dibime oturmuştu. "Bir şeyi bölmedim değil mi? Eğer öyleyse ben gidebilirim." yerinden kalkmaya yeltendiğinde bileğinden tutarak yerine oturmasını sağladım. "Pazar günü boş musun?" başımı olumsuzca iki yana sallayarak derin bir nefes aldım. "Başka bir şirkete çekime gideceğim. Akşamda boşum ama muhtemelen yorgun olurum." Ra-hae, dirseğiyle gizlice beni dürttüğünde bozuntuya vermedim.

"Anladım. Ben artık kalkayım, size iyi günler." başımı sallayarak yerimden kalkmış ve kapıya kadar Yoongi'ye eşlik etmiştim. Yoongi, arkasını dönerek bana sarıldığında ellerim havada kalmıştı. Sarılmayı uzun tutmamış ve hemen geri çekilmişti. "Kendine dikkat et, sonra görüşürüz."

Başımı hafifçe eğip kaldırırken o çoktan yanımdan ayrılmıştı. Bir süre arkasından bakakaldım. "Bu beyaz yaratık kesin senden hoşlanıyor. Tanışma biçiminiz biraz tuhaf olsa da geçmiş geçmişte kaldı. Artık ileriye bakıp beyaz yaratığa bir şans versen nasıl olur? Adam çok yakışıklı ve fazlasıyla seksi. Çok yakışıyorsunuz." Ra-hae'yi umursamadan mutfağa geçerek kahve yapmaya başladım.

"İstediğin kadar beni duymamazlıktan gel. Sende o'nun iyi biri olduğunu biliyorsun ve inkar etsende ilgini çekiyor. İlgini çekmeseseydi konu açıldığında bu kadar gerilmez ve dalgaya alırdın. Uzun zamandır seni tanıyorum, Yeo-jin." arkamı dönerek kollarımı göğsümde birleştirmiş ve kalçamı tezgaha yaslamıştım. "Yarın doğum günüymüş." Ra-hae, başını salladı.

"Biliyorum. Soo-yun, beni arayıp davet etti. Yarın beraber beyaz yaratığın doğum gününe gidiyoruz." itiraz edeceğim sırada elini havaya kaldırarak tekrar konuştu. "İtiraz yok. Soo-yun'a gideceğini söylemişsin zaten. Bu arada senin için bir kıyafet aldım, görünce bayılacaksın!" sıkkınca nefes vererek bir süre sessizce Ra-hae'ye baktım.

"Ara sıra seni boğmak istiyorum." gülümseyerek dibime girmişti. "Sevginle mi?" haline gülerek başımı kısa bir an sağ tarafa çevirdim. Kahve makinasının sesini duyar duymaz arkamı dönerek kahveyi kupalara doldurdum. "Hadi içeri geçelim, neler anlatacağını merak ettim." kupaları alarak salona geçtim. Koltuğa oturur oturmaz tamamen bana dönerek ellerini kollarıma sabitlrdi.

"Dün Namjoon ile yemeğe çıktık!"

Öptüm seni şap şuppp muahh 😋👩‍❤️‍💋‍👩💅💋👅🍷🌸🔥💖💞💟

合意 ° mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin