Keyifli okumalar muah 💋
Yeo-jin anlatımından
"Kusura bakmayın ama sizi işe alamam." kaşlarımı hafifçe çatılmasına engel olamayarak karşımdaki adama baktım. "Neden? Eksik gördüğünüz bir şey mi var?" derin bir nefes alıp masaya yaslanarak sorumu cevapladı. "Bay Min, sizi işe almamamız için bizi tembihledi. Üzgünüm." bu lanet Bay Min'den kurtulamayacak mıyım ben? "O'nun direktifleri doğrultusunda mı hareket ediyorsunuz?" beni işten kovdurttuğu yetmiyor, beni işe almamaları için etrafa haber salıyordu.
"Üzgünüm." sakince yerimden kalkıp müdürün odasından ayrılarak şirketten çıktım. Otobüs durağına ilerleyeceğim sırada yanıma yanaşan siyah, tanıdık Lamborghini ile adımlarımı hızlandırdım. "Yeo-jin." yerimde durup başımı arkaya atarak derin bir nefes aldım. Gerçekten peşimden düşmeye niyeti yok gibiydi. Aylardır bunu anlayamadın mı, Yeo-jin? Yanımda duran araba ile duruşumu düzelterek yavaşça inen arka cama baktım.
"Nasıl geçti iş görüşmen?" imayla konuşmasına karşın samimiyetsizce gülümsedim. "Böyle yaparak beni pes ettireceğini mi sanıyorsun?" dudaklarını büzerek başını salladı. Çok keyifli gözüküyordu. "Bazı zamanlarda pes etmek, erdemliktir." elindeki kağırt parçasını yukarı kaldırarak görüş açıma soktuğunda göz devirdim. Yırttığım kağırtlar yarım ağaca bedeldi sanırım. "Henüz o kadar erdem biri değilim." cevabını beklemeden durağa ilerlemeye başladım.
"Şehirde ki-neredeyse-tüm şirketler ile tanışıyorum. Hiç biri sana iş vermeyecek, Yeo-jin. Bir an önce o erdeme ulaşsan iyi edersin." şu 'küçük dağları ben yarattım havası' yok mu, çıldırtıyordu beni. "Umrumda değil. Siktir git başımdan." beklediğim otobüs geldiğinde Yoongi'nin konuşmasını umursamadan otobüse bindim. Sürekli aynı şeyleri söyleyerek beni sıkıştırıyordu.
İneceğim durağa geldiğimde inerek küçük işletmemize ilerledim. Kısa yürüyüşün ardından küçük restoranımıza varmıştım. İçeri girip arkaya geçerek üzerimdeki fazlalıkları çıkartıp annemin yanına geçtim. "İş görüşmen pek iyi geçmemiş gibi, hayatım?" annem kaşlarını havalandırıp beni rahatlatmak için gülümseyerek konuştuğunda, derin bir nefes alarak gülümseye çalıştım. "Başka işlere bakacağız, bebeğim." başını sallayarak omuzumu sıvazladı.
"Böyle iyi oldu aslında. Çok çalışıyordun biraz dinlenmiş olursun?" ellerimi yıkayarak annemin yanına gidip yardım etmeye başladım. "Bu konuda anne ve babama çektim sanırım." lafı o'nlara çevirdiğimde hafifçe koluma vurup güldü. Bir anlığına gözüm içeride yemek yiyen insanlara değmişti. "Hiç değilse restoranın işleri iyi gidiyor." işime dönerken kendi kendime mırıldanmıştım.
Hamurları açıp manduları yaptıktan sonra gelen siparişleri hazırlamaya başlamıştım. Hazırladığım siparişleri Taehee'ye uzatarak gülümsedim. O sırada arka cebimde titreyen telefonumu alarak aramayı cevapladım. "Efendim Ra-hae?" tek elimi tezgaha yaslayarak derin bir nefes aldım. "Ne haber, güzelim?"
"İyi diyelim, senden ne haber?"
"Sesin pek iyi gelmiyor, sıkıntı beyaz yaratık mı?" ne zaman Yoongi'ye beyaz yaratık diye hitap etse kendimi tutamıyor, gülüyordum. Bence baya komik bir hitap şekliydi.
"Maalesef."
"Hadi çık gel kahve eşliğinde biraz sohbet edelim."
"Tamam. Bir kaç işim var halledip gelirim."
"Peki. Ben her zaman gittiğimiz kafeye geçiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
合意 ° myg
FanficYoongi'nin ilk projesini tamamlaması için alması gereken tek ev kalmıştır fakat evi alması o kadar kolay olmaz çünkü karşısında evini satmak istemeyen inatçı bir kız vardır.