Sabah kahvaltısından sonra hepimiz evin bir köşesine yayılmış, kendi başımıza oturuyorduk. İşten izin almıştım birkaç gün için, onlarla beraber takılayım diye.
Ömer sürekli yanımda olsa bile onu özlüyordum, öncesinde ruhsuz olsa da en azından sevgisini gösteriyordu ama şu sıralar, tedavisi başlamadan önce kendi içine kapanmış, sürekli agresif geziyordu.
Üç gündür tenlerimiz istisnalar hariç birbirine değmemişti bile. Sevdiğin yanındayken onu özlemek, uzakta olmasından daha kötüydü sanırım. Ya da şu an başımda böyle bir dert olduğu için bana öyle geliyordu.
"Akşama sahil kenarına gidelim." dedi Akif telefonuyla oynarken. Gözlerimi hemen Ömer'e diktim, haber izliyordu yine tepki vermedi.
"Ömer?" dedi Saffet sorgular gibi. Yeşilleri ruhsuzca ona döndü.
"Gideriz." dediğinde mutlu oldum.
"İçki falan da alırız." diye mırıldandı Akif. "Uzun süredir ağzıma sürmedim."
"Hem sahil kenarında cici kızlarda olur, yolumuzu buluruz dede." Saffet gülerek konuştu.
Üçümüzden de bunu onaylayan tarzda bir şey duymayınca kafasını telefondan kaldırıp baktı. Göz gezdirdi ve ardından sinirle Akif'e döndü.
"Amına koduğum hadi o oldu, sen niye oğlancı oluyorsun?" dedi öfkeyle, gülecek gibi oldum.
"Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum." dedi Akif anında.
"Yarrak."
Ömer onlara aldırmadan yanda duran koltuk değneğine elini atıp, ağır ağır destek alarak ayağa kalktı. Bakışlarımız ona döndü.
"Duş alacağım." dedi ve göz teması kurmadan merdivenlere ilerledi.
"Ben de alacaktım, geliyorum." dedim ayağa kalkıp. En azından banyoda biraz sarılıp etseydim tenine.
Ömer hiçbir şey söylemedi, Saffet gülerek ıslık çaldığında ona aldırmadan merdivenlerden yavaş yavaş çıkan adamın peşine takıldım. Normalde bizim saniyeler içinde çıktığımız basamakları biraz zorlanarak çıkıyordu.
Üst kata geldiğimizde odamıza gitti, odanın içindeki duşa girmek için ilerledi. Temiz bir havlu aldım, banyoya girdiğimde Ömer üzerindeki beyaz tişörtü çoktan çıkarmıştı.
Boynundaki künye sallanırken o bunu umursamadan tişörtü kirliye bıraktı. Elini pantolonun düğmesine atıp açtı baksırıyla beraber hafifçe sıyırdı, hasarlı bacağından kolayca sıyırdı ama sağlam bacağına sıra geldiğinde duvardan destek aldı. Ona yardım etmek istesem de kendisi yapmalıydı.
Yüzünü buruşturdu, pantolonu tamamen çıkardı ve onu da kirli sepetine attı. Bana bakmadan duşakabine ilerledi, yutkundum. Acaba beraber yıkanmak istemiyor muydu?
Gururu siktir edip ben de üzerimi çıkardım, o çoktan suyu açmıştı. Sırtı bana dönük, saçlarını ıslatıyordu. İçeri girdiğimi anlayıp bana yer açtı.
Birkaç saniye durdum, ardından sırtına narin bir şekilde dokundum. Vücudu kasıldı, ağır ağır bana döndü. Şimdi güzel yüzünü görebiliyordum.
Uzanıp göğsüne öpücük kondurdum, ardından şampuanı elime aldım. İlk onun saçına, sonra benimkine döktüm.
Yeşil gözleri yüzümü turlarken orada saf sevgiyi görüyordum, aynı zamanda garip bir nefreti.
Bastırdığı duygular yavaş yavaş kendini belli ediyordu ve bu haline şok oluyordum. Hem bu kadar sevip hem de o inanılmaz sevginin yanında nasıl nefret hissederdi.
Nefreti benimki gibi değildi, bana yaptıklarından sonra ona karşı hal ve tavrıma benzemiyordu. Belki de nefret bile değildi bu duygusu, ismini koyamıyordum.
Çok garipti.
Onda fark ettiğim yeni duygular tüylerimi ürpertirken, bakışlarını görmemek için gözlerimi kapatıp yıkanmaya başladım.
Aynı aşık olduğum bir katilin yanında duruyormuş hissi veriyordu, öldürecek kadar nefret dolu ama diğer yandan akla mantığa sığmayacak kadar aşık.
Duşta hiç sesimizi çıkarmadan, temas bile etmeden yıkandıktan sonra getirdiğim havlulara sarılıp çıktık. Ona ve kendime iç çamaşırı çıkardım, usulca kıyafetlerimizi hazırlamamı bekledi.
"Uyuyacağım, aşağıdakilere söyle gürültü yapmasınlar." dedi üzerini giyinirken.
"Saat daha erken ama..." dedim biraz daha uyanık durması için yalvarır gibi hissederken. Onu özlemekten hiçbir şeye odaklanamıyordum.
"Yorgunum." dedi yalnızca, üzerini giyinip yatağımıza geçti ve uzandı. Çarşafı üzerine çekti, sırtı bana dönüktü.
Gözlerini kapattı, uyumayacağını biliyordum.
Daha fazla onu zorlamak istemediğimden kapıyı kapatıp odadan çıktım ve aşağı indim. Diğerlerine aldırmadan bahçeye çıktım ve Ömer'in koltuğuna oturdum.
Siyah gökyüzüne bakıp derince nefes aldım.
İkimiz beraber tükeniyorduk.
***
Bence Ömer ve Erdal anlaşmalı boşanacaklar...