Dışarıdan kalabalık sesi gelirken çayları tepsiye diziyordum, ne zaman eve misafir gelse kendimi mutfakta çay yaparken buluyordum zaten.
Eve geleli üç gün olmuştu, bu üç gün içinde tek yaptığım şey evi söverek temizlemek, Ömer'e yakalanıp öpülmek, yeniden bir köşeyi temizlemeye başlarken Ömer tarafından sıkıştırılıp yarım yamalak bırakmaktı.
Adam sevdiğini diliyle söylüyordu ama ses çıkmıyordu, dili vücudumun her köşesinde gezinirken zaten beni özlediğine çoktan ikna olmuştum. Boynum mosmor, kalçam sancılı, kolumda diş izleri... kavgadan çıkmış gibiydim dışarıdan belki de.
Neyse, o korkunç geceden kalan acı dolu morluktansa bu hiç olmazsa kalbimi hoş ediyordu.
"Pişt..." aniden ses geldiğinde düşünmeyi ve çaydanlığı kenara bırakıp geriye baktım. Akif.
"Ne var?" dedim söylenerek önüme dönerken. Akif elinde kuruyemişle beraber tezgahın önüne geldi, sırtını yasladı.
"Solcu senin bu arkadaşın bana yavşıyor." dedi şikayet eder gibi. Bakışlarımı ona çevirdim, gözlerime bakıyordu. Bakışları bir an boynuma kaydı ama hızla çevirdi gözlerini.
"Senin benim arkadaşlarıma fetişin mi var Akif?" dedim sıradan bir sesle. Ben de fark etmiştim Erzincanlının ona yavşadığını.
"Ulan ben ne yaptım? Valla bu sefer bir şey yapmadım, hatta istemiyorum bile onu." boş boş yüzüne bakıp sıkıntılı bir nefes aldım.
"Valla bu konu beni ilgilendirmiyor. Aranızda halledin ama Erzincanlı yapmaz." inanmasam bile savundum. Yapmaması gerekiyordu çünkü ne olursa olsun Sivaslının eskisiydi Akif.
Arkadaşına böyle ihanette bulunmaz diyemiyordum, Akif için karısına ihanet eden insanlar vardı. Bu yüzden her şeyi beklerdim, arkadaşlarımın da şerefsiz Akif fetişi vardı.
"Neyse sikerim belasını onun." dedi kendi kendine, aldırmadan tepsiyi elime alıp bahçeye çıktım.
Gökhan Komutan gelmişti bugün eve, başka şehirde yaşadığı için çok fazla gelemezdi, geldiğinde ise ya günübirlik giderdi ya da bir gün kalırdı. Daha fazla kalmasını tercih ederdim çünkü askeriyeden arkadaşı geldiği için Ömer çok mutlu oluyordu.
Akif ile beraber bahçeye çıktık, Ömer ve Gökhan Komutan bir şeyler konuşuyordu ve konuştukları konu ikisinin de ilgisini çekmişti sanırım. Erzincanlı ise iki komutanın yanında uslu uslu telefonuyla oynuyordu. İkisini bir arada gördüğünde askeriyede ki anılar aklına geliyor, şimdiki halimize şaşırıyordu.
Ben de onun heteroseksüel olup Akif'e yürümesine şaşırıyordum, olurdu böyle şeyler.
Çayları götürüp bahçenin küçük sehpasına koydum, Gökhan çayını kendisi alırken ben de gözünü ondan ayırmayan Ömer'e çayını uzattım. Bakışlarını hiç çekmeden çayı alıp, onu dinlerken dizinin üzerine koydu.
"Albay emir verdiğinde mecburen gittik bölgeye, orayı bilirsin mayınlar var..." Gökhan komutan askerde yaşanan bir anıyı anlatırken daha fazla dinlemeden koltuğun üzerinde duran paketten bir dal sigara alıp dudaklarımın arasına koydum.
"Erdal bir baksana şuna." dedi Erzincanlı telefondan bir şey gösterirken, cebimden çakmağı çıkarırken gözlerimi kısıp ekrana baktım. Laz'ın fotoğrafıydı.
"Arkadaş mısınız sosyal medyada?" dedim tek elimle sigaranın ucunu siper edip, çıkardığım çakmakla kağıdı tutuştururken. Derin bir nefes çektim içime.
"Evet, çocuğu olmuş lan. Hamsinin oğlu da hamsidir." Erzincanlı gülerek çocuğun fotoğraflarını gösterirken dumanı dudaklarımın arasından üfler gibi çıkarırken güldüm ve fotoğraflara bakmaya başladım.