7- TEHLİKELİ

28K 3.4K 1.1K
                                    

Siparişleri götürüp masaya bırakırken, sohbet eden kızlara kısaca baktım.

Sırtımda gezinen keskin yeşilleri hissediyordum ve bu durum oldukça geriyordu.

Ömer bu gece ısrarlara dayanamayıp mekana gelmişti ve her zaman oturduğu masaya geçip sessizce oturmayı tercih etmişti. Diğerleri eğlence mekanında gayet eğlenirken, o sadece dümdüz bir ifadeyle beni izliyordu.

Bir zamanlar beni aşkla izleyen yeşilleri şimdi nefretle harmanlanmış bir duyguyla, avını izleyen bir avcı gibi bakıyordu.

Ya da ben böyle hissediyordum.

Arkamı döndüğümde tehlikeli bakışlarının tahmin ettiğim gibi üzerimde olduğunu gördüm.

Gözlerini yüzümden ayırmadan sigarasını dudaklarına götürdü ve derin bir nefes çekti içine. Fazla göz teması kuramadan, bakışlarımı başka yöne çevirdim.

İnsan sevdiğinden korkar mıydı? Korkuyordum. Ve bu duygu saatlerce ağlamak için tetikliyordu beni.

Bana bir şey yapamayacağını biliyordum ve emindim ama asıl problem bu değildi, bunu düşünmekti beni yaralayan.

Diğer masadan boşları alıp mutfağa bıraktım, boğazımın kurulduğunu hissedip bir bardak su doldurdum kendime. Sırtımı tezgaha yaslayıp kafama diktim buz gibi suyu.

Bardağı elimde tutarken bir süre nefeslendim, kendime gelmeye çalıştım. Ardından bardağı tezgaha koyup yeniden mekanın içine girdim, etrafıma bakındığımda her masanın kendi alemde olduğunu görünce en arka köşede muhabbet dönen masaya ilerledim.

Yeşil gözler yine beni izliyordu, nefesim hızlanıyordu.

Seyfi abi, Akif ve Saffet hararetli bir sohbetin içindeyken, sessiz duran Ömer'in hemen yanına oturdum. Yine dümdüz önüne bakıyordu ama görüş alanından çıktığım için tehlikeli yeşilleri, ifadesiz duruyordu şimdi.

"Sıkıldın mı?" diye sordum biraz ona yaklaşıp, huzurlu kokusunu içime çektim.

Ömer'e sarılıp 'Nolur beni Ömer'den kurtar, bakmasın bana öyle' diye ağlayıp, yardım isteyesim geliyordu.

"Hayır." dedi yalnızca.

"İş bitimine bir saat var, belki erkenden çıkmama izin verir." dedim yan profilini izleyip. Sakalları yine oldukça uzamıştı, ikna edip uzunluğunu aldırmam gerekiyordu.

"Bir şey olmaz, beklerim."

Cevap vermeden yüzüne bakmaya devam ettim, uzaktan biri görse aşk ve korku dolu bakışlarımı görür, bu duyguları nasıl aynı anda hissettiğim konusunda dehşete düşerdi.

"Ömer," dedi Seyfi abi güleç bir şekilde. "Oğlum bak yarın da gel olur mu?"

Ömer'in yeşil gözleri ona döndü, aşırı normal bakıyordu. Ben hariç diğer herkese sıradan bakıyordu zaten.

"Bakalım." dedi sadece.

"Yarın belki şehri bir turlarız Seyfi abi." dedi Saffet, birkaç kere gördüğü adamla bir saat içinde aşırı samimi olmuşlardı.

"Erdal'ı da alın ne zaman gideceksiniz, izin vermiş olayım." dedi Seyfi abi, ona gülümsedim.

"Sağ ol abi."

Onlar sohbetlerine devam ederken Ömer bir bardak daha bira içti, sohbete biraz da olsa katılınca mutlu oldum.

Müşteriler yavaş yavaş gittiğinde bizimkilere toparlanmalarını söyledim, onlar beni mekanın çıkışında arabada beklerken son bulaşığı da hızlı bir şekilde halledip, hızla çıktım.

Mekanın karşısında duran arabaya ilerlerken adımlarımı hızlandırdım ve arka tarafta oturan Saffet'in yanına geçtim. Kapıyı kapatır kapatmaz Akif arabayı çalıştırdı, direksiyonu çevirdi.

"Eve gidince yemek sipariş edelim amına koyayım acıktım." dedi araba var mı diye etrafı göz ucuyla kontrol ederken.

"Evde yemek yok mu?" diye sordum, yapıp gitmiştim.

"Ömer acıktığı için kendine ısıtıp yedi." dedi Akif normal bir sesle.

"Ben de acıktım, çiğköfte falan söyleyelim."

Hangi yemeği sipariş edeceklerini tartışan çifte aldırmadan kafamı pencereye çevirdim ve dışarıdaki ışıltılı sokakları izledim.

O sırada dikiz aynasında bana bakan Ömer'in varlığını hissetmemle gözlerimi oraya çevirdim. Kolunu camın pervazına yaslamış, düz bir ifadeyle izliyordu beni.

İçimdeki garip duygunun zıttı bir şekilde gülümsedim, tepki vermedi. Bakışlarını çekti, gülümsemem soldu.

Parmaklarımla oynarken dakikalar içinde evin önüne gelmiştik bile, kapıyı açıp dışarı çıktım ve ardından bizim oturduğumuz yerin ayak kısmında duran değneği çıkarıp, arabadan inen Ömer'e uzattım.

Ömer koltuk değneğini alıp arka bahçeye ilerlerken bir adım gerisinde onu takip ettim, bahçeye girip ona yaptığımız kulübede uyuyan Holmes'a baktım. Bugün tatil günüydü.

"Siz yiyecek misiniz?" diye sordu Akif elinde telefon varken.

"Aç değilim." diye yanıtladım. Ömer cevap vermedi, demek ki aç değildi.

İçeri geçip ışığı açtık, Ömer anında ikili koltuğa oturdu ve koltuk değneğini kenara bıraktı. Yanına geçip oturdum.

"Kahve yapayım mı sana?" diye sordum elimi dizine koyup. Kumandayı alırken bakışlarını bana çevirdi.

"Yok."

Kafamı salladım, birkaç saniye daha baktı ve ardından elini ağır ağır kaldırıp yanağıma dokundu. Okşadı.

Gülümsedim, uzanıp dudağımdan öptü.

Kokumu içine çekti.

Benden ayrılıp geriye yaslandı, boşta kalan elini tuttum hemen. Parmaklarımızı birleştirdim, o da sıkı sıkı tuttu elimi. Bacağının üzerine koydu.

Kafamı omzuna yasladım, onunla beraber açtığı haber kanalını izlemeye daldım.

DEVA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin