10- RUHUNU RUHSUZA SATAN SARI

27.8K 3.2K 1.2K
                                    

Bölüm şarkısı: I'm not afraid- Tommee Profitt

***

Uykumda beni titreten soğuk çıplak bedenime akın ettiğinde titredim. Gözlerimi zorlukla açıp, ilk başta dişlerimin titremesine sebep olan soğuğun kaynağını bulmaya çalıştım.

Refleksle bacaklarıma kadar inen yorganı üzerime çekmek isterken üzerindeki ağırlıktan dolayı biraz zorlandım, yanımdaki bedenin bacaklarının altında olan yorgan saniyeler sonra zorlukla da olsa üzerime çıktığında, Ömer rahatsızca kıpırdandı.

"Ömer, üşüyorum." diye mırıldandım uykulu sesimle, üzerime yorganı çekip yeniden sıcağa gömülünce kaynağı aramayı siktir edip elimdekiyle yetinmeye çalıştım.

Ömer'in arkası dönük olduğu için iki hareketle tamamen bana döndü, kısık gözleriyle ilk burnuma kadar yorganla kapattığım yüzüme baktı. Onun üstü açıkta kalmıştı, titrerken yorganı açıp onu da içeri soktum.

Ömer'in gözleri odanın içinde gezindi, saniyeler içinde durdu.

"Pencere açık." dedi boğuk sesiyle, havalar soğumaya yakın olduğu için normalde geceleri kapatıyorduk çünkü aşırı derecede soğuk vuruyordu geceleri ve sabaha karşı.

İkimiz de kalkıp kapatmak için bir hamlede bulunmadık, Ömer gözlerini kapatıp belimden kendine çekti, uykudan uyandığı için aldığı hırıltılı bir solukla kokumu içine çekti.

Sıkıca sarıldım vücuduna, kafamı göğsüne yasladım. Künyesini soğuk demiri alnıma değince irkildim ama umursamadım.

İkimiz de üşüyorduk ama kalkıp pencereyi kapatmıyorduk, tabi ondan çok ben üşüyordum. Vücudu bana göre soğuğa daha dayanıklıydı.

Soğuk giderken arttı, ona sığındım. Sorunu kökünden halletmek yerine onun sıcaklığıyla ısınmak istedim. Ömer yeniden uykuya dalmışken ben sadece ısınmak için çabalıyordum.

Bir saat kadar sonra kapıların açılıp kapanma sesi, kuşların cıvıltısı ve konuşma sesleriyle herkesin uyandığını anladım. Göz ucuyla komodinin üzerinde duran saate baktım, Ömer'in uyanmasına bir dakika vardı.

Nasıl yapıyordu bilmiyordum ama hep kışlaya gittiği saatte uyanıyordu, alışkanlık olmalıydı.

Otuz saniye kadar önce uyandı, kıpırdandı. Güneş gün yüzüne çıktığı için soğuk hava biraz dağılmıştı. Ömer kolunu belimden çekti, yeşil gözleri yavaş yavaş açıldı.

"Günaydın." dedim gülümseyerek.

"Günaydın." dedi yalnızca.

Derin bir nefes alıp vücudumu kaldırdım, oturur pozisyona gelip pencereden dışarı kısaca bakıp ardından çıplak ayaklarımı parkeyle buluşturup ayağa kalktım.

Ömer'de aynı benim gibi yavaşça kalktı, birkaç saniye sakalını karıştırıp ardından koltuk değneğine ulaştı. Tamamen ayağa kalktığında belinden düşecek gibi duran siyah eşofmanına ve beyaz tişörtüne kısaca bakıp yanına gittim.

Eşofmanı ve tişörtünü düzeltirken öylece durup ilgilenmemi bekledi. Yeşil gözleri rahatsız edici bir şekilde yüzümde dolanıyordu. Sadece bana rahatsız edici geliyor olabilirdi.

"Bugün dışarı çıkacak mısın?" diye sordum elim eşofmanının sallanan ipinde dururken.

"Bilmiyorum," dedi yalnızca düşünceli bir sesle. Kafamı salladım.

"Bugün işe gitmiyorum ben de sizinle olurum."

"Neden gitmiyorsun?" o bana inatla bakarken ben yüzüne bakmamayı tercih ediyordum.

DEVA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin