Maraba
Hayatınızda görüp görebileceğiniz en toksik bölümü yazdım.
Deva'nın finali için daha sonrasında Instagram'da bir anket yapacağım onu oylamanızı istiyorum. Instagram; @khaleessiii_
***
Üzgün bir ruh hali depresyonu peşinde getirirdi, ortalama iki haftadır üzgündüm ve depresyonumu en pasif şekilde yaşıyordum. Yataktan iş için mecburen çıkıyor, ağlamak yerine sadece surat asıp doldukça erkekliğe bok sürmeden gizli gizli gözlerimden yaşların akmasına izin veriyordum.
Erkekliğe bok sürmeme olayını Ömer'den dolayı kendime zorunlu kılmıştım. Hayatım boyunca çıt kırıldım biri olmamıştım, Ömer'den önce bu kadar çocuksu tavırlarımın olduğunu bile bilmiyordum. Sanki beni manipüle ederek buna zorlamış gibiydi.
Lisede olsun, üniversitede olsun asla bir konu için tavır almaz ya kavga eder ya da ortamı terk ederdim. Şimdi ise Ömer'in etkisi altında köşeme geçmiş benimle konuşmasını bekliyordum. Sinirimi bozmaya başlamıştı bu durum.
Yatak odasından çıkıp elimdeki kirli kazağı sepete attım ve merdivenlere yöneldim. Aşağı inerken salonda oturan Ömer'i izledim, önünde iki tane silah vardı. Her zaman olduğu gibi silahlarını temizliyordu.
Parkede ayak sesim çıkarken göz ucuyla bana baktı ama yine de parçalara ayırdığı silahı ile uğraşmaktan vazgeçmedi. Mutfağa gidip ondan uzak durmak yerine dümdüz bir ifadeyle yanına gidip hemen çaprazındaki koltuğa oturdum.
Kenarda duran sigara paketinden bir dal alıp dudaklarımın arasına koydum, gözlerimi ondan ayırmadan sigarayı yakıp içime derin bir nefes çektim. Gri dumanı dudaklarımın arasından yavaşça çıkarırken o silahın parçalarını neredeyse tamamlamıştı.
"Ne zamana kadar böyle sürecek?" diye sordum sakin bir ses tonuyla.
"Noldu?" dedi yeşillerini üzerime dikip, yine anlamamazlıktan gelecek diye düşünürken devam etti konuşmaya. "Haftalardır zoruna gitmeyen şeyi ne oldu da şimdi takıyorsun?"
"Haftalardır bir açıklama getirmeni bekliyorum." dediğimde güldü.
"Hayır, haftalardır ayağına gelmemi bekliyorsun." laf sokar gibi konuştuğunda sakin ifadem anında değişti.
"Ne diyorsun oğlum sen? Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorsun, bir şey açıklamıyorsun gelip imalı laflar söyleyip köşene çekilip düşman gibi davranıyorsun." en sonunda patlamıştım ama bu Ömer'e etki etmedi, işine devam ederken bakmadı bile yüzüme.
"Her şeye kafan basıyor Erdal, kurup kurup hayatımızı berbat edecek kadar derin düşünüyorsun, imaları mı anlamıyorsun?"
"Anlamıyorum çünkü ortada olan bir durum yok," dediğimde, söylediğim komik bir şeymiş gibi güldü. Oturduğum yerde dikleşip ona yaklaştım. "Ne problem? Devran'a gözüm değdi diye seni mi aldattım lan ben?"
Onun adını duyduğu an çenesi kasıldı, adamla bir probleminin olmadığını biliyordum. Benim onun adını böyle anmam bile sinirlenmesine sebep oluyordu sanki. Silahı tamamen takıp kenara koydu sertçe, dirseklerini dizinin üzerine koyup bana yaklaştı.
Yeşil gözlerinde saf öfke, sinir vardı.
"Niye? Ben iki mesaj attım diye seni aldatmıştım ya?" dişlerini birbirine bastırdı, çenesi kasıldı sinirle.
"Bunun mu intikamını alıyorsun?" afallayarak sordum, sırf kısasa kısas olsun diye mi böyle davranıyordu yani?
"Ulan intikam alsam bu şekilde mi alırım ben?" diye sordu küfür eder gibi söylenirken. "Hiç kendini sorgulamıyorsun değil mi sen?"