40- TAVIR

26.5K 2.9K 1.2K
                                    

İşten erken dönüp geldiğim gibi koltuğa kurulmuş uzanıyordum, Ömer'in sabahki tavrından dolayı tüm gün bok gibi geçmiş, üstüne üstlük işlerin yoğunluğu yüzünden tüm enerjim çekilmişti.

Yeniden komutan olduğunda her şeyin eskiye döneceğini düşünmüş kendimi buna adapte etmiştim ama sadece bu konu için değil, hiçbir zaman en eskiye dönmek mümkün olmuyordu. Bir yenisi geliyor, her şey eskiyordu.

Ömer'in evde olduğu dönemden daha iyi olduğunu biliyordum, en azından sosyal açıdan ama bana iyi miydi artık bundan emin değildim. Eski Ömer'i özlemiştim ve ne olursa olsun geri gelmeyeceğini biliyordum. Tonlarca olay yaşamıştık, eskiye dönmek mümkün değildi.

Sıkıntılı bir nefes alıp uzandığım koltukta el yordamıyla telefonumu buldum, elimde çevirip ekranı açtım. Birkaç gündür aklımı kurcalayan, rüyama kadar giren olayı ufaktanda olsa araştırmak için sosyal medya hesaplarımdan birini açıp Devran komutanın adını yazdım ama o sırada soyadını bilmediğim aklıma geldi.

"Neydi ulan bunun soy ismi." diye mırıldandım.

Düşünmeye dalmışken kapı açıldığında yazıyı hızla silip ekranı kapattım, iki saattir uyuyan Holmes onun geldiğini anlayınca yumuşak yastığından kafasını kaldırıp baktı ve içeri giren üniformalı Ömer ile bir kere havladı.

Ömer elinde iki poşetle içeri girip anahtarı kapıdan çıkarırken kendisine havlayan Holmes'a kısaca bakıp gülümsedi. Bana gözleri değdiği an ise yüzündeki samimiyet azaldı, Holmes kadar değerim yoktu sanırım gözünde.

Hoş geldin demek için dudaklarımı araladım ama hiç içimden gelmediği için geri sustum, sabah kendisi atar yaparak çıkmıştı şimdi de yanıma gelmesi gereken oydu.

Mutfağa geçip poşetleri bıraktı, yemek yapmamı beklemediğini biliyordum çünkü ikimizde çalışıyorduk ve onun eli zaten daha lezzetli olduğu için çoğunlukla yemekleri o yapıyordu. Birkaç dakika mutfakta oylandı, ardından üniformasının kemerini çıkarırken içeri geldi.

"Dışarıdan yemek söylesene, çok açım bugün dışarıdan yiyelim." sesi ne mesafeli ne de samimiydi. Yani bok gibiydi.

"Tamam." benim sesim onun aksine mesafeli ve tavırlıydı. Bunu da saniyesinde fark etmişti zaten, yüzüme baktı ama bir şey demeden yatak odasına ilerledi.

Ona küfürler edip telefonu açtım ve her zaman yemek söylediğimiz yeri arayıp klasik şeylerden söyledim. Kendime söylemeyip onu cezalandırmak istiyordum ama sabaha kadar aç karnına dayanamazdım, gece de mutfakta ekmek arası yaparken yakalanmak istemiyordum.

Siparişi verdikten sonra ayağa kalkıp ilk başta içeride çok sigara içtiğim için balkonu açıp içeriyi havalandırdım. Daha sonra pantolonumu çıkarmak için bende yatak odasına girdim. Ömer üzerini değişmiş üniformasını asıyordu, ona aldırmadan yanına gidip ikimizin ortak kullandığı giysi dolabından eşofman çıkardım. Geri çekilirken çarpışacak gibi olduk, bir adım geriye çekilip geçmem için yol verdi. Küs olduğumuz buradan belli oluyordu.

Pantolonun kemerini açarken gözlerimi ondan ayırmadım, çatık kaşlarımla ona bakarak kemeri çıkarırken bana baktı ama bakışlarını çevirdi. Aptal.

Eşofmanı giyinirken o dışarı çıktı, arkasından parfüm kokusunu alıyordum. Kendisine yeniden bakmaya başlamıştı, normalinde bu hali hoşuma giderdi ama şimdi sinir bozucu geliyordu.

Kirlileri öfkeyle kirli sepetine koyarken zilin çaldığını duydum, siparişler gelmiş olmalıydı. Dakikalar sonra mutfağa girdiğimde Ömer gelen yemekleri masanın üzerine koymuştu, ben gelmeden yemeğe başladığı için daha da sinirim bozulsa da aldırmadan ben de oturdum.

Sessizce yemeğimizi yemeye başladık, sessizliği ilk bozan o oldu.

"Fatuları otomatik ödemeye aldım, direkt benim hesabımdan çekecek." dedi kafasını yemekten kaldırmadan.

"Tamam." dedim, aramızda paranın lafı olmuyordu sadece bilgilendirmek istemiş olmalıydı. Çalışmadığı sürece çoğunluk ben, arada sırada gazi maaşıyla o ödüyordu. Şimdi yine tüm yükü üzerine almak istemişti sanırım.

"Eğer bu tavrın sürecekse gece yatağa gelme." dedi ardından beklemediğim bir şekilde. Kaşlarım çatıldı, lokmamı yutarken ters ters bakındım suratına.

"Ben değil sen tavır yapıyorsun." dediğimde güldü.

"Sarı, yoruyorsun."

"Yoruyor muyum?"

"Evet, tüketiyorsun insanı."

"Öyle mi?"

Kafasını salladı, yemeğini bitirdiği için aniden ayağa kalktı ve tabağını alıp tezgaha götürmeden önce yüzüme baktı.

"Bencil herifin tekisin." dedi sadece, dediğini onaylarmış gibi kafasını salladı.

"Ne bencilliği amına koyayım?" kaşığı bırakıp öfkeyle yükseldim.

"Sana yapılmasını istemediğin şeyleri başkalarına, hadi başkalarını siktir et, bana yapıyorsun ve üstüne sen tavır alıyorsun."

"Ömer bir bok yapmadım ben." ne için böyle davrandığını bile bilmiyordum.

Sıkıntılı bir nefes aldı, bir şey diyecek gibi oldu ama tamam anlamında kafasını sallayıp içeri geçti. Arkasından gidip derdinin ne olduğunu sormamak için kendimi sıktım.

İştahım kalmazken masayı toplamadan ayağa kalktım ve salona geçtim. Ömer bir haber kanalını açmış, pür dikkat ekrana bakıyordu. Diğer yandan sigarasını içiyordu.

"Bundan sonra ne derdin varsa gelip direkt söyle, alttan alta laf sokma ülkücü." diğer koltuğa geçerken söyledim.

"Söylüyorum."

"Aynen, söylüyorsun."

Güldü yine bir şey demeden sigarasını içti ve dakiklar sonra televizyonu kapatıp yatak odasına ilerledi. Uyuyacağı belliydi, gitmedim arkasından. Tekli koltukta duran pikeyi üzerime aldım ve koltuğa uzandım. Madem beni yanında istemiyordu, burada yatmak daha mantıklıydı.

Ben sinirden uyuyamazken onun rahat bir uykuya daldığını tahmin ediyordum.

Hem de çok rahat bir uyku.

DEVA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin