42- ESKİYE DÖNÜŞ

22.6K 2.6K 1.2K
                                    

Maraba

Hamile abla artık uyarı koymuyorum bence doğurdun

Bölüm şarkısı değil ama Erdal'a yazılmış bir şarkı buldum. Bana Neler Vadettin- Farah Zeynep Abdullah

***

Alışveriş merkezinin göz alıcı ışıkları altında yürürken önümde yürüyen iri bedeni izliyordum. Bir haftadır aramız öyle kötüydü ki yıllar önce askeriyede yaşadığım o kötü günleri yeniden yaşıyor gibiydim.

Tek fark o zaman Ömer yanımda değildi, ona ulaşamıyordum. Şimdi ise yanımdaydı.

Pahalı bir mağazaya girdiğinde sağa doğru dönerken bana baktı arkasından geliyor muyum diye. Aramız bozuk olmasına rağmen evli çiftler gibi birbirimizden ayrılmıyor ne olursa olsun beraber yapıyorduk. Kıyafet almak için bu tatil gününde çarşıya çıkıp, alışveriş merkezine gelmiştik.

Ömer'in peşinden ilerleyip gömleklerin olduğu kısma geldik, Ömer durup gözlerini siyah gömleklerde gezdirdi. Ardından elini cebine koyup bedenini bana doğru çevirdi.

"Kendine bir şeyler bak." yarım ağız konuşup gözlerini mağazanın içinde gezdirdi.

Hem tavır yapıyordu hem de hâlâ beni düşünüyordu.

"Gerek yok, almayacağım." askıların olduğu kısma yaslandım. Ben de kasadaki üç kişilik kuyruğu izlemeye başladım.

"Daha geçen gün hiçbir şeyim kalmamış, kilo almışım dedin." azarlar gibi konuştuğunda yeniden ona baktım.

"Kilo verdim sayende sağolasın, aynı kiloma geri düştüm."

"Bunun da suçlusu benim yani?" tek kaşını kaldırdı.

"Yok yok, benim Ömer. Aman Allah senin kanatlarına zeval vermesin." yaslandığım yerden ayrılıp önünde durduğumuz gömleklere baktım ve askıların arasından rastgele bir gömlek seçtim.

Aslında gömlekle ilgilenmiyordum, Ömer'in yüzüne bakasım yoktu.

"Kanatlar?" dedi anlamayarak.

"Cennetten düşmüş bir meleksin ya, sırtındaki ağrı sızı fıtıktan değildir. Kanatlarının acısıdır." çıkardığım gömleği incelerken alayla konuştum.

Ömer'den ses gelmediğinde dönüp baktım, kollarını birbirine bağlamış kafasını yana çevirmişti. Dudağını ısırıyordu, gülmemeye çalışıyordu sanki.

Bana döndüğünde yüzündeki gülümseme silindi ama izleri hâlâ duruyordu suratında. Kafasıyla elimdeki gömleği gösterdi.

"Hadi, hızlı ol acıktım yemek yiyelim." çatık kaşlarımla yüzüne bakarken yeniden gömleklere döndüm.

"Ben gömlek giymek istemiyorum ki niye buranın başına getirdin beni." dedim ama söylediğimin aksine gömleği incelemeye devam ettim.

"Ne istiyorsan onu al Erdal." kendisi de mavi bir gömleği alıp bedenine baktı ve incelemeden aldı.

Hiç başka kıyafete bakasım yoktu bu yüzden elimdeki gömleği almayı tercih ettim, Ömer kendisine üç gömlek, iki tane de kemer alıp kasaya ilerlediğinde peşinden gittim. Pahalı bir mağaza olduğu için çok fazla sıra olmuyordu, biz gömlek seçerken üç kişilik sıra bitmişti çoktan.

"Hoş geldiniz." dedi güler yüzlü, güzel bir kız.

"Hoş bulduk." dedi Ömer kafasını eğip cebinden cüzdanını çıkarırken.

"Ayrı ayrı mı olacak ödeme?" diye sordu bana bakıp.

"Evet." dediğimde Ömer kartını çıkarırken kafasını kaldırmadan yeşil gözlerini üzerime dikti, sinirle baktı ve ardından kadın onun aldıklarını geçirirken Ömer bana uzanıp gömleği aldı. Orada çocuk gibi çekiştirmek istemediğimden itiraz etmedim.

Kadın onları iki poşete koyarken, Ömer ödemeyi yaptı. Yan kasada boş duran kız ise Ömer'i izliyordu. Sinirle derin bir nefes verip görüş açısını kapatmak için önüne geçtim tam Ömer poşetleri almışken gözleri kendisini izleyen kıza takıldı.

Normalde olsa bir saniyede gözünü çekmesi gerekirken üç saniye kadar baktı. Parmak uçlarım uyuştu, sinir yavaş yavaş yayıldı.

"İyi günler." dedi o kız.

Ömer sadece gülümseyip kafasını başka yöne çevirdi ve dış kapıya ilerledi. Geçmeden önce kıza ters ters baktım, tabi o şok olmuştu. Kapıya varırken arkamdan 'kızım o adam niye bana öyle ters ters baktı?' diye arkadaşına telaşla sorduğunu duydum.

Umursamadan dışarı çıkıp merdivenlere yönelen Ömer'e yetiştim. Yürüyen merdivenlere geçerken ters bakışlarımın yeni hedefi Ömer'di.

"İyi baktın."

"Ha?" dedi anlamayarak bana dönerken, yüzüne bakmadan normal bir sohbetmiş gibi davrandım.

"Kızı iyi süzdün diyorum."

Ömer dişlerini göstererek güldü ve ardından önüne döndü. Bu hiç samimi bir gülüş değildi. Yemek katına vardığımızda yürümeye başladık.

"Komik bir şey mi dedim?"

"Erdal, şu sesini biraz kes ve yürü." sinirli görünüyordu, adımlarımı durdurdum.

"Bu nasıl tavır lan?" dedim sinirle, iki üç kişi bize dönüp baktı. Ömer adımlarını durdurdu, bana dönmeden kafasını sağa sola oynattı. Yumruklarını sıkıp açtı.

Bu hareketini görünce aniden içim titredi. Üniversite zamanlarında ne zaman kavga edecek olsak ve kendini tutmak zorunda olsa böyle yapardı.

Daha doğrusu bana vurmak istediğinde.

Hiçbir şey demeden yürümeye devam etti, arkasında afallamış bir ben bırakarak.

DEVA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin