Üniversite zamanlarında bazı geceler ülkücüleri sahil kenarında görürdüm, kavga ve dövüş anındaki o agresif kişilikleri yok oluyor, ülkü ocaklarında büründükleri ciddi kişilikleri kaybolup yerine eğlenceli kişilikleri geliyordu.
Onların grubunun aksine daha az kişi olduğumuz için bazı zamanlar geldiğimizi bile fark etmezlerdi sohbetlerine odaklanıp eğlendikleri için. İşte o zamanlarda onlara karşı öfkem yok oluyor, sanki 'aaa onlar da normal bir genç' gibi düşünüyordum.
Ciddi duran Ömer'in bile o ortamda birkaç kere güldüğünü görmüştüm, bazen gözleri herhangi kız grubunda, en güzel olanına değiyordu. Çapkın sayılmazdı ama boşta durmuyordu. İnsanları etkileyip, kendisine çekiyordu.
Tabi şimdi o kızlarla bakışmalarını hatırlayınca sinir krizi geçiriyordum ama o dönem gereksiz bir şekilde mutlu oluyordum. Ömer'in kalpsiz ve tamamen kötü biri olduğunu düşündüğüm için yavaş yavaş insan olduğunu fark ediyordum.
Şimdi ise sahilde, solcularla değil üç tane ülkücüyle oturuyordum.
Akif ve Saffet hiç değişmemiş, yine gülüp eğleniyorlardı ama Ömer hemen yanımda kumlara oturmuş, ifadesiz gözlerle gecenin karanlığında simsiyah görünen denizi izliyordu.
"Deniz suyu mu seni yukarı çekiyordu havuz suyu mu lan?" diye sordu Akif muhabbetin ortasında. Aniden aklına saçma sapan sorular geliyordu.
Akif ve Saffet bu konu hakkında tartışırken sevgilime döndüm.
İkisinden bir yudum aldı, gözlerini bile kırpmadan denizi izlemeye devam etti. Tamamen soyutlanmıştı her şeyden.
"Ne düşünüyorsun?" dedim elimi birbirine vurup kumları temizlerken. Duymadığını düşünüp tekrarlayacaktım ki dudakları aralandı.
"Seni." dedi yalnızca, kaşlarım çatıldı.
"Yanındayım zaten, neyimi düşünüyorsun ki?"
Cevap vermedi.
"Sarılayım mı biraz?" diye sordum aniden, ona çok ihtiyacım vardı.
Bakışlarını bana çevirdi, yeşilleri uzun uzun gezindi yüzümde. İzin vermeyeceğini düşünürken kolunu açtı çok hafif, heyecanla gülümseyip yaklaştım ve yumuşatıcı kokan üstüne sıkıca sarıldım.
Bir kolum karnını, diğeri belini sararken kafamı omzuna yasladım, gözlerim istemsizce kapandı. Belimde hissettiğim baskıyla onun da bana sarıldığını anladım.
"Biri falan görür," dedi Saffet biraz gergin bir sesle, bize dediğini bakmadan anlamıştım.
"En köşede duruyoruz, kimse yok." diye mırıldandım endişelenmesin diye.
Sesini çıkarmadı, ben de sevgilime sarılmanın tadına vardım.
Uzunca bir süre öylece durduk, daha sonra elini tutup parmaklarımızı birleştirdim. O yine denize uzun uzun bakarken, tuttuğum eline küçük öpücükler kondurup yanağıma bastırdım.
Sahilden kalkıp gidene kadar el ele kaldık, hatta eve dönerken bile ellerimizi ayırmadım o da zaten ayırmak için bir atakta bulunmadı.
Eve girdiğimizde Ömer yanında ben olduğum için koltuk değneğini kenara bıraktı, ağırlığını biraz bana vererek yürüyordu. Canı yanıyordu her adım attığında, biliyordum bunu.
Salona geçip oturduk, anında boşta kalan elini kumandaya uzatıp televizyonu açtı. Geç saat olmasına rağmen bir haber kanalı buldu, askeri haber yapıyordu. Kirpikleri kırpışırken dikkatle izlemeye başladı.
"Film falan açalım mı?" diye sordu Akif sigara yakıp tekli koltuğa geçerken.
"Olur." dedim ama hemen ardından onun sesini duydum.
"Hayır."
Sesi o kadar netti ki, ikimiz itiraz etmedik.
"Ne arıyorsun bu haberlerde Ömer?" dedi Akif sırıtarak. "Kaybolan hayallerini mi?"
Bunu espri olsun diye söylemişti, sonradan ne dediğinin farkına vardı. Çenem kasıldı sinirle, Akif gözlerini pot kırmış gibi irice açtı.
Ömer bir şey demedi ama aldığı nefes bile kırgınlığını gösteriyordu.
"Geri zekalı." diye mırıldandı Saffet.
Ömer elimi sıkı sıkı tuttu, canımı acıtacak kadar sıkıyordu.
"Ulan şaka yapıyorum." dedi Akif yerinden kalkıp, normalde uğraşmayı severdi ama bu şekilde değil. Amacı üzmek değil, sinirlendirmek oluyordu çoğu zaman.
Hemen Ömer'in yanına oturdu ve ardından sıkı sıkı sarıldı, kafasını göğsüne gömdü. Sanki böyle yapınca az önce söylediği ağır lafı unutturacaktı.
"Canımın içi." dedi Akif sıkı sıkı sarılırken, Ömer tepki vermedi yine.
Akif bir süre öyle kaldı, sarılması uzarken elimi tutuşu da hafifledi. Kendini kendine, dışa vurmadan halletmişti meselesini.
O sırada gözlerini çevirdi, ilk defa ben seslenmeden baktı gözlerime.
Yeşil gözleri, ifadesizce baktı suratıma.
Ömer artık bana çok garip duyguları çağrıştırıyordu.
Bir gram sevgisine her zamankinden daha muhtaç gibi hissediyordum.
O ise hem seviyor hem de nefret ediyordu.