"Ormanın Büyücüsüne,
Ben, Kildraen Kalesi'nin ve Glenn surlarının sahibi Lord Malcolm Mckenzie'nin küçük kardeşi, Glenna Mckenzi olarak size yalvarıyorum, ağabeyimi kurtarın.
Ağabeyim Lord Malcolm bundan bir ay evvel amansız bir hastalığa yakalandı ve yatağa düştü, Kadim Büyücü Mannis üzerinde bir büyü olduğunu, çözümün ancak sizin elinizle gerçekleşebileceğini söylüyor. Diğer ağabeyim Duncan ve kardeşim Bryce geçmişteki yaşanan olaylar sebebi ile size haber vermek istemiyorlar ancak onların bu kibrinin Malcolm'ın hayatına mal olmasından endişeleniyorum.
Leydi Kylianne, geçmişte klanımızdan büyük bir acı ve üzüntü ile ayrıldığınızı biliyorum, yaşananları değiştirmem imkânsız ancak size bir Mckenzi Leydisi olarak yalvarıyorum lütfen yardım edin. Yardımlarınız karşılığında size sadakatimi sunmayı teklif ediyorum. Ablanız Leydi Catriona'ya karşılık Malcom Mckenzie'nin kız kardeşi...
Eğer teklifimi kabul ederseniz bu pusulayı alır almaz Kildraen Kalesi'ne doğru yola çıkın. Pusulayı beraberinde getiren asker güvenebileceğiniz birisidir, sizi buraya gelene kadar koruyacağına emin olabilirisiniz.
Ayrıca Kildraen Kalesi'ne girmenizi mümkün kılmak için pusulanın yanına kanımdan bir parça koydum, eğer kanı içerseniz Mannis'in güvenlik çeperi büyüsünü zarar görmeden atlatabilirsiniz aynı zamanda da bu bir kan sözleşmesi sayılacağından sadakatimi de size kanıtlamış olurum.
Lütfen en kısa zamanda cevap yazın.
Leydi Glenna Mckenzi"
Mektup bu şekilde sona eriyordu, Kylianne mektubu kenara bırakıp kan dolu şişeyi eline aldı. İçinde derin bir hesaplaşma başlamıştı, Catriona'nın katili, eski nişanlısı, ezeli düşmanı Malcolm Mckenzie ölümle yaşam arasında gidip geliyordu. 13 Klanın Kadim Büyücüsünün dediğine göre yaşaması için Kylianne ihtiyacı vardı ki; Mannis asla yanılmazdı.
Elindeki kan dolu şişeyi avucunda iyice sıktı. "neden umurumda olsun ki?" diye düşündü "Malcolm Mckenzie'nin canı cehenneme" sonuçta burada bir hayatı vardı Kylianne'nin, eğer isterse hayatı boyunca burada kalabilir ve kimse tarafından rahatsız edilmezdi. Sonuçta insanlar onu lanetli ormanın büyücüsü olarak biliyorlardı, sadece civardaki köylüler arada sırada iyileşme umudu kalmamış bazı hastalar için geliyor ve aynı gün geri dönüyorlardı. Burası onun insanlar tarafından rahatsız edilmediği güvenli yuvasıydı, yorgunlukla gözlerini yumdu, peki içindeki bu kırılmışlık hisside neyin nesiydi? O uğursuz gece geldi gözlerinin önüne, çayırlıkta görmüştü onları...
Ablası Catriona'nın cansız bedeni, Malcolm'ın kollarında yine ona ait bir hançerle, solgun bir çiçek gibi kıvrılmış yatıyordu... En çokta Catriona'nın kana bulanmış lüle lüle saçlarının, ölümünden habersiz, Malcolm'ın kollarında salınışını unutamıyordu. Ablası Catriona, güzellik kavramının üstünde bir güzeldi, güzelden daha güzel...
Gözlerini açıp Leydi Mckenzi'nin kanının bulunduğu şişeye baktı yeniden. Catriona, Mckenzie ailesinin hırslarına kurban gitmişti ve daha da önemlisi yaşadıklarının hiçbirini hak etmemişti, iyi bir insandı ablası, onun için hayatı pahasına mücadele etmişti. Ve şimdi Catriona'nın dua edebileceği bir mezarı bile yokken, Malcolm Mckenzi kalesindeki yatağında huzurla ölümün kollarına yürüyecekti öyle mi? Kanının alev aldığını hissetti Kylianne "Asla" diye düşündü, elindeki şişeyi hırsla sıkarken "İntikamımı almadan Mckenzi, huzuru umduğun tanrına asla kavuşamayacaksın, buna asla izin vermeyeceğim." Kararını vermişti, oturduğu yerden ayağa kalkarak Breannen'a gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orman Büyücüsü
Fantasy3.YY Bilge Druidlerin zamanı, İskoçya... Kylianne'nin hayatı, sevdiği adamın ablasını öldürüşüne tanık olduğu gece tamamen değişti. Artık ne bir evi, ne bir ailesi ne de bir klanı vardı...Kendisine ait olan her şeyi arkasında bırakarak Uğursuz Orma...