YÜZLEŞME - 14/1

13.3K 1.2K 30
                                    

Kylianne, elinde dumanı tüten turta ile çocukluğundan bu yana ezbere bildiği koridorları hızlı adımlarla geçerken sakin olmaya çalışıyordu. Belki ellinci kez "Endişelenmen anlamsız" diye telkin etti "Elinde çok önemli bir koz var, yakalanmış olabilirsin ama bu bir son değil bir başlangıç!" Ancak her ne kadar itiraf etmek istemese de kalbinin delice devam eden ritminin, yakalanma korkusuyla ilgisi olmadığını biliyordu. Bugün tam on yıl sonra ilk defa Malcolm Mckenzie ile yüzleşecekti ya da ilk defa düzgün bir şekilde yüzünü görebilecekti...

Bir an Malcolm'ın yatağında nefesinin nefesine değdiği o dakikaya gitti, ruhunun derinliklerine kadar kendisini görüyormuş gibi bakan safir mavisi gözlere, gülümsediğinde ortaya çıkan gamzelere... "Tanrım neye yapıyorum ben" diye inledi "Ablamın katilinin kollarına atılacağım neredeyse..." bir an olduğu yerde durdu, onun bu ani duruşu onu mutfaklardan bu yana utançla takip eden askerin, neredeyse kendisine çarpmasına neden oluyordu. Kylianne, gözlerini yukarı dikerek kendi kendine mırıldandı "Beni affet Catriona, belki senin kadar güçlü bir kalbe sahip olmayabilirim ama intikamını mutlaka alacağım, bana güven."

Mutfaktan çıktıklarından bu yana kendisi ile tek kelime etmeyen büyücünün, olduğu yerde mırıldanması Gilbert'ı korkutmaya yetmişti, gerisin geri koşmamak için kendisi ile büyük bir mücadele içindeydi. Kadına alenen sefil cadı demişti, "tanrım Gilbert kafandan ne geçiyordu" diye düşündü. Muhtemelen şu an kadın o kadar öfkeliydi ki sonunda kendisini lanetlemeye karar vermişti. Endişe içerisinde seslendi "Le...Leydim, ben ben çok ö.. özür dilerim."

Kylianne, orada olduğunu bile unuttuğu askerin sesini duyunca büyük bir şaşkınlıkla ona döndü "Özür mü?" Gilbert sesli bir şekilde yutkunarak, "e..evet, lütfen beni affedin, lü..lütfen lanetlemeyin!Ne isterseniz yaparım!" Kylianne içindeki kahkaha atma dürtüsünü bastırmaya çalıştı, bu asker gerçekten kendisini lanetlediğini düşünüyordu. Kız, az önce mutfakta büyük bir kibirle kadınları ayak işlerine koşturan adamın tarifsiz bir korkuyla titreyen bacaklarına ve yalvaran gözlerine baktı bir süre. Gİlbert basit biriydi, onun gibi zavallı bir adam Kylianne'in kalemi olamazdı ama herifin arkadaşına yaptığı kötülüğü yanına bırakacak değildi, "Pekala Gilbert bunu düşüneceğim" derken adamın gözlerinde oluşan umut ışığına gülmemek için konuşmadan önce nefes alması gerekti, "Ama seni bir daha mutfakların orada görmeyeceğim, ayrıca bir daha Mairin'i üzecek bir şey yapmayacaksın." Asker bir an kaşlarını çatarak Mairin'in hangisi olduğunu hatırlamaya çalışması üzerine, Kylianne gözlerini devirerek konuştu "Ela gözlü olan!" Gilbert başını öyle bir hızla salladı ki Kylianne gülümsemeden edemedi, "tamam öyleyse hadi devam edelim" sonra tam yürüyecekken tekrar durdu ve "Ha unutmadan Gilbert benim çok iyi gören gözlerim vardır yani eğer sözünü tutmazsan bunu mutlaka..." Gilbert, anladığını belirtir bir biçimde sözlerini tamamladı "görürsünüz leydim." Kylianne, bunun üzerine gerçek bir gülümseme ile baktığı genç askere "evet, birbirimizi anladığımıza sevindim" dedi ve kütüphane kapısına çıkan son koridora dönerek yeniden yürümeye koyuldu.

Kütüphane kapısına yaklaştıklarında duydukları sesler Kylianne'in yeniden durmasına neden oldu, öfkeli tonlardaki bir erkek sesi koridoru inletirken, kısık olan diğer ses özür babında bir şeyler mırıldanıyordu. Onun sesleri tanımaya çalıştığını anlayan Gilbert, büyücüye yardım etme hevesiyle "Komutan Alastair Leydim" dedi "Muhtemelen sizi bulamadıkları için askerlerini azarlıyordur." Kylianne, bu durumdan zevk aldığı için her geçen dakika daha çok öfkelendiği askere cevap verme tenezzülünde bulunmaksızın, anladığını belirtir biçimde şekilde başını salladı.

Kütüphane kapısının önünde, sırtı ona dönük bir biçimde önündeki iki askeri fırçalayan Alastair öfkeden deliye dönmüştü "Bir kadına bile sahip çıkamıyorsanız, savaş meydanında size güvenen silah arkadaşınızı nasıl koruyacaksınız sizi ahmaklar?" Bunlar Kylianne'in kapısında nöbet tutan iki savaşçıydı, başlarını önlerine eğmiş utanç içerisinde komutanlarını dinliyorlardı. İçlerinden biri Kylianne görünce şaşkınlıkla tuttuğu nefesi bıraktı. Alastair tam askeri başını kaldırdığı için bir temiz benzetecekken, duyduğu sesin etkisiyle hızla arkasına döndüğünde onu gördü. Bir elinde turtası ve misafirliğe gelmişçesine rahat tavrıyla salon kapısı önünde dikilen kaçak büyücüyü kelimenin tam anlamıyla şok ediciydi.

"Bu kadar yeter Komutan Alastair, askerlerin suçu değildi." Dedi Kylianne, adam tam bir şeyler söylemek için ağzını açmıştı ki boşta kalan elini yukarı kaldırarak onu susturdu. "Dışarı çıkmak için kapıyı kullanmadım, beni görmeleri imkânsızdı. Ayrıca şu an burada olduğuma göre sorun kalmadığını düşünüyorum." Kendisini öldürmemek için çene kemiklerini sıkan bu devasa adamı göz ardı etmenin, çok tehlikeli bir iş olduğunun tabi ki farkındaydı Kylianne, ancak askerleri zor duruma soktuğu için üzülmüştü. Nitekim komutan dişlerinin arasından "Onlara verilen görevi başaramadılar, Mckenzie klanını utanca sürüklediler, gereken cezayı çekecekler!" diye tısladığında, Kylianne bu adamın gözünü bile kırpmadan kendisini öldürebileceğini düşündü, yine de pes edecek değildi. Umursamaz bir tavırla omuzlarını silkerek "O halde sanırım aynı cezayı Lord Malcolm, Lord Duncan ve tabi sizin içinde rica edeceğim." Dedi. Alastair kadının kafadan çatlak olduğunu düşünürken Kylianne, gözlerine yansıyan hınzırca gülümsemesi ile ekledi "Çünkü bu sabah, ahıra giden yoldaki kestane ağacının dibindeki çalılıkların kenarından, beni hiç fark etmeksizin geçip gittiniz. Bu sebeple adil bir komutan olduğunuzu varsayarak, askerlerinizin cezasını bu durumu göz önünde bulundurarak vermenizi talep etmek zorundayım."

Komutan tek kelime etmeksizin, ağzını açıp kapattı, daha sonra kaşlarını çatarak askerlere gitmelerini işaret etti ve "Leydi Kylianne, tanrı aşkına o odadan tek parça halinde çıkmayı nasıl başardınız?"dedi. Kız tam gülümseyerek bu kızıl saçlı deve cevap verecekti ki, kirişleri inleten bir ses duyuldu "Alastairrrr!"

***

Malcolm Mckenzie, tüm geceyi kötü rüyalar eşliğinde geçirdikten sonra sabaha karşı artık odasında duramamış ve kendini dışarı atmıştı. Mannis'le yaptığı konuşmadan sonra bir türlü kendine gelememişti, yıllar sonra tam sevdiği kadına kavuştuğunu düşünürken onun ölümün kıyısında olduğunu bilmek hatta buna bizzat sebep olduğunu düşünmek genç adamı kahrediyordu. Malcolm Mckenzie, tuttuğunu koparan, cesur ve kudret sahibi bir adamdı. Zaten onu iyi bir lider ve acımasız bir savaşçı yapanda bu özellikleriydi ancak onun hayattaki tek istisnası Kylianne'di. Tüm yaşamı boyunca, daima, bu kadını korumaya çalışmış ancak ona üzüntü ve yıkımdan başka bir şey verememişti. Şimdi kalede güvende olduğunu bilmek her ne kadar Malcolm'ı mutlu etse de, gelecek günlerin bugünlerden daha karanlık olduğunu düşünmek, tarifi mümkün olmayan bir acıydı.

"Seni bırakmayacağım Kylianne" diye yemin ederken, gözü kestane ağacının altındaki çalılıklara takıldı neden sonra sadık atına binerek, Glenn Surları'na doğru dörtnala ilerlemeye başladı. Yüzüne çarpan soğuk hava sanki genç lordun yanan düşüncelerine su serpiyordu. Surlara vardığında tam nöbetçileri kontrol etmek için atından iniyordu ki havada yankılanan Duncan'ın sesi ile kanının donduğunu hissetti:

"Malcolm, Kylianne ortada yok!"

Duncan ve Alastair, kızın ortadan kaybolduğu haberini alır almaz nöbetçileri sorgulama işini Bryce'a bırakıp derhal Malcolm'a ulaşmak için yola koyulmuşlardı. Lord'un Glenn Surları'nda yakalamak için orman yoluna sapmışlar ve nihayet ona ulaştıklarında Duncan sinirden kıpkırmızı olmuştu.

Malcolm haberi aldığında neredeyse ordunun tamamını büyücüyü aramakla görevlendirmiş, Mannis ile özel bir görüşme yapmış ve bunun dışında kimseye tek kelime etmemişti. Ancak havaya bakarak lordun ne kadar öfkeli ve endişeli olduğunu anlamak mümkündü, dışardaki tipi her geçen dakika daha beter bir hal alıyordu. Malcolm kendine engel olamıyordu, kaybolmuş ve hayvanlar tarafından saldırıya uğramış olabilirdi, kötü insanlar ona zarar vermiş olabilir ya da "en iyi ihtimalle soğuktan donmuştur" diye düşünürken, Malcolm Mckenzie çıldırmanın eşiğine gelmişti. İşte yine aynı şey oluyordu... Tam on yıl önce Kylianne yine ortadan kaybolduğunda hayatında yaşadığı hiçbir acının sevdiğini yitirmekle eş değer olmadığını öğrenmişti ve şimdi tam kavuşmuşken... Malcolm yumruklarını sıktı ve nihayet beklenen şekilde silahtarına bağırdı "Alastairrrr!"

***

Kylianne, Malcolm'ın ne kadar öfkeli olduğunu tahmin edebiliyordu yine de cesur davranmaya çalışarak "Bana eşlik ettiğin için teşekkür ederim Gilbert artık çekilebilirsin." Dedikten sonra Alastair'e hitaben "Sanırım buradan sonra sizinle devam edeceğim Komutan" deyip derin bir nefes aldı, sırtını dikleştirdi ve kapıda nöbet tutan askerlere başını çevirmeden "Kapıyı açabilirsiniz" dedi.

Orman BüyücüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin