Kylianne, uykusuzluktan ağrıyan gözlerini elleri ile ovuşturdu ve derin bir nefes aldıktan sonra Duncan'ın yatağının yanındaki sandalyeye oturdu. Duncan yaralandığından bu yana onun odasında yatıp kalkıyor, her sabah ateşini kontrol ettikten sonra yoğunlaşarak kehribar taşından eski dostuna tedavi büyüsü aktarıyordu. Bu sabahta aynı şeyleri tekrar etmişti ancak gün geçtikçe kendini daha fazla halsiz hissetmeye başlamıştı, gerçi Mannis yaptığı büyülerle Kylianne'i takviye ediyordu ama pek işe yaradığı söylenemezdi. Kylianne kendini bir billur vazo kadar kırılgan hissediyordu, "büyücülerin kendi büyülerinden faydalanamamaları ne anlamsız!" diye düşündü. Herkesi tedavi edebilirken, kendi halsizliğine çare olamıyordu, "terzi kendi söküğünü dikemezmiş..." diye mırıldandı. Önce yolculuk, sonra Malcolm şimdi de Duncan... Kendime fazla yüklenmiş olmalıyım, diye düşündü yine de yetmezdi. Dudaklarını ısırarak yatakta rengi tamamen solmuş adama baktı, belki bininci kez "benim yüzümden" diye düşündü "eğer ben Malcolm'ı ahmakça kışkırtmasaydım, eğer ben buraya hiç gelmeseydim..." Düşünceleri uzayıp giderken, gözlerinin dolmasına mani olamadı, Duncan hiçkimse onu yanında istemezken tek dostu olmuştu ve şu an tamamen Kylianne'in hatası yüzünden ölümle burun burunaydı!
Bir el omuzuna dokununca Kylianne başını kaldırdı, Breannen sandalyesinin arkasında dikilmiş olumsuz anlamda başını sallıyordu "bunu yapmayı bırakmalısın" dedi. Genç kadın anlamadığını belli eden bakışlarını ona yöneltince, savaşçı devam etti "Senin kabahatin değildi Kylianne..." Kız dolan gözlerini Breannen'dan kaçırdı ancak hemen yanında oturan Leydi Glenna'da onunla hemfikirdi "Breannen haklı Leydi Kylianne, sizin hatanız değildi." dedi. Derinden gelen ve insanı rahatlatan yumuşak bir sesi vardı. Genç büyücü şaşkınlıkla Leydi Glenna'ya baktı, onun doğrudan bakışı kızı utandırmış olacak ki, ellerini kucağında birleştirerek başını önüne eğdi "Sizi buraya ben sürükledim, tüm bu çılgınlığın bir sorumlusu varsa o da benim!" dedi, şimdi sesi titriyordu. Kylianne, kızı ilk defa görüyormuş gibi yüzüne baktı, beyaza yakın sarı lepiska saçları, insanın içine işleyen büyük hüzünlü kahverengi gözleri ve porselen gibi teniyle Leydi Glenna masallardan çıkmışçasına güzeldi. Duncan'ın yaralandığı gün, fenalaşan Glenna'yı da Kylianne iyileştirmiş ellerine masaj yapmış ve özel çayından pişirerek rahatlamasını sağlamıştı. O günden bu yana genç kız neredeyse Kylianne'i hiç yalnız bırakmamıştı, "ağabeyi için endişeleniyor onun için burada" diye düşündü Kylianne ancak itiraf etmek istemese de Glenna ile arkadaş olmayı istiyordu. Sonra bir anda ne düşündüğünün farkına varıp içindeki sesleri bastırdı, "hayır" dedi kendi kendine "ağabeyinin canını acıtmak için onu kullandın tabi ki seni sevmiyor! Sen bir büyücüsün..." sonra kaşlarını çatarak, genç kıza bakarak "yani bana hiç kızmadın mı?" dedi. Soru ağzından çıktığı anda pişman olmuştub ama geri alması imkânsızdı, o yüzden kendini hazırlayıp, kızın öfkesini kusmasını bekledi. Ancak Leydi Glenna şaşkınlıkla büyücüye bakarak "Sana neden kızayım ki, ablanın başına gelenlerden sonra ağabeyimi iyileştirmeyi kabul ettin ve her şeye rağmen buraya geldin. Sen olmasaydın Malcolm çoktan ölmüş olurdu ben sana bir hayat borçluyum!" Sonra duraksadı ve hüzün dolu gözleri Duncan'a kaydı, daha kısık bir sesle ekledi "Aslında bir değil, iki olacak..."
Kylianne, genç leydinin sözlerini şaşkınlıkla dinledi, az önce kendisine minnettar olduğunu mu söylemişti? Hayatında ilk defa birisi ona yardım ettiği için minnetini ifade ediyordu ve bunu yapan öldürmeyi planladığı kişinin kız kardeşiydi! İkilinin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın, başını ellerinin arasına alarak "Ey Tanrım" diye inledi Kylianne "Benimle oyun mu oynuyorsun?" Kirpiklerinin altından bir kez daha Glenna'ya baktı, Breannen'ın ona neden aşık olduğunu anlamak zor değildi, iki kadın geceye gündüz kadar farklıydılar Glenna kanatsız bir melekken, Kylianne cehennemin en dibinden gelen bir zebani gibiydi. Kısık bir sesle "Yani benden hiç korkmuyor musun?" diye fısıldadı büyücü. Glenna, Kylianne'in yaramaz bir çocuk gibi kıvranan bu haline gülümseyerek "Aslında biraz korkuyorum" dedi sonra aceleyle ekledi "Ama bence ağabeyimin yanında olmadığın zamanlarda oldukça tatlı birisin." Bir saniye boyunca sessizce birbirine bakan iki genç kadın bir dakika sonra kahkahadan kırılıyorlardı. Breannen kadın cinsini hiçbir zaman anlayamayacağını düşünerek, başını iki yana sallaya sallaya onlardan uzaklaştı. Fakat itiraf etmesi gerekirdi ki, uzun zamandan beri ilk defa Glenna'yı böyle neşeli görüyordu bunun için Kylianne'e borçlanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orman Büyücüsü
Fantasy3.YY Bilge Druidlerin zamanı, İskoçya... Kylianne'nin hayatı, sevdiği adamın ablasını öldürüşüne tanık olduğu gece tamamen değişti. Artık ne bir evi, ne bir ailesi ne de bir klanı vardı...Kendisine ait olan her şeyi arkasında bırakarak Uğursuz Orma...