Mairin, elbisenin kurdelesini beline bağlarken Kylianne bir kez daha aynada yansıyan görüntüsüne gülümsedi. Beyaz gerdanını açık bırakacak şekilde tasarlanan pembe elbisenin etekleri, tülden katlar halinde inerek yerleri süpürürken, genç kadının adeta pembe bir zambak gibi görünmesine neden oluyordu. Saçlarını Malcolm'ın sevdiği şekilde açık bırakan Kylianne'in başına, incilerle süslü zarif ve parlak bir taç yerleştirilmişti. Mairin'in işi bittikten sonra eteklerini tutarak hafifçe kendi etrafında dönen genç kadın, soru dolu gözlerini arkadaşına dikerek belki yüzüncü kez "Nasıl görünüyorum?" diye sordu. Onun bu alışılmadık derecedeki mutlu haline içten bir gülümseme ile karşılık veren genç hizmetkar " Bir gül bahçesi kadar güzel görünüyorsunuz hanımım, Lordumuz sizi görünce büyülenecek" diye yanıt verdi. Onun cevabına kıkırdamaktan kendisini alamayan Kylianne "Bugün çok güzel olmalıyım Mairin" dedi ve neşeyle ekledi "Bu sabah şenliklere gitmeden önce ailemize evlilik haberimizi vereceğiz."
Mairin, hanımı kaybolduğunda gerçekten aklını kaybedeceğini düşünmüştü, her taşın altına her kapalı kapının ardına bakılmasına rağmen genç kadından bir türlü haber alınamamıştı. Lord Malcolm, Leydinin bulunduğuna dair haber gönderene kadar da Komutan Alastair başta olmak üzere arama ekibindeki tüm askerlerin burnundan getirmiş, neden sonra haber ulaşınca Mairin Tanrıya bildiği tüm şükür dualarını okumuştu. Genç hizmetkar bütün olanlar için kendisini suçlamadan duramıyordu, biraz daha basiretli davranabilmiş olsaydı eğer bütün bunlar yaşanmayacaktı. Bu sebeple o günden bu yana Kylianne'i bir saniye bile olsa yalnız bırakmıyor, adeta bir anne şahin gibi gözünü üzerinden ayırmıyordu hatta bu konuda Breannen'ı ile çıldırtma noktasına getirmişti. Yine de Mairin'in içi huzursuzdu aslında bakılacak olursa her şey yoluna girmiş gibi gözüküyordu fakat genç kadının tanımlayamadığı karanlık bir duygu, demirden bir pençe gibi yüreğini sıkıyordu. Kendisine belkide tanıştıklarından bu yana en mutlu yüz ifadesiyle gülümseyen hanımına şöyle bir baktı ve aklındaki kötü düşünceleri kovarak "O halde bu mutlu haber için insanları daha fazla bekletmeyelim hanımım" dedi ve gülümseyerek yol gösterdi.
İki kadın kıkırdaşarak merdivenin başına doğru yürüdüler ve kendilerine eşlik etmek üzere koridorun başında bekleyen Breannen'ın yanındaki yerlerini aldılar. Mairin'e ters bir bakış atan İzsürücü ağzının kenarından "Bundan sonrası benim işim Mairin, sen çekilebilirsin" diye tısladı. En az onun ki kadar gudubet bir ifade takınan genç kadın "Hiç sanmıyorum Breannen" dedi ve aksi bir tavırla ekledi "Çünkü ne zaman onu sana emanet etsem yerinde bulamıyorum" Onun bu pervazsız konuşmasına dişlerini gıcırdatmakla yetinen İzsürücü, "sabır!" çekerek Kylianne'in arkasındaki yerini aldı, Mairin'de gecikmeden Breannen'ın sol yanına geçti. Mckenzie Gelini bu ikiliyle ne yapacağını bilemeyerek kararsızca ikisini süzdükten sonra en iyi davranışın onlara karışmamak olduğuna kanaat getirerek, yemek odasına açılan merdivenleri inmeye koyuldu.
Gün ışığının aydınlattığı ufak salonda, tatlı bahar havasının getirdiği çiçek kokularıyla Bree'nin yeni kızarttığı ekmeklerin kokusu birbirine karışıyordu. Derin bir nefes alan Malcolm, başını bahçeye bakan pencereden çevirerek neşeli konuşmalarıyla kahvaltı masasına yerleşen ailesine baktı. Bryce'ın eğlenceli sohbetini gülümseyerek dinleyen Glenna'yı, Alastair ile derin bir askeri stratejiyi tartışan Duncan'ı ve yüzünde ışıl ışıl bir gülümseme ile servis emrini bekleyen Bree'yi izledi bir süre. Bu tablonun tamamlanması için ne kadar çok emek harcaması, ne kadar çok şeyden vazgeçmesi gerekmişti! "Ama kesinlikle buna değdi" diye düşündü savaşçı "Kylianne'le birilikte olmak için harcanan her çabaya değdi." İzlendiğinden habersiz bir şekilde Silahlarıyla konuşan Duncan'a baktı bir süre, aslında içinde hala ona karşı temkinli yaklaşan bir taraf olmasına rağmen Malcolm, kardeşine çok şey borçlu olduğunu biliyordu. Aynı kadına aşık olmaları tümüyle bir talihsizlikti ancak Ordular Komutanı yaptığı hatayı telafi etmek için fazlasıyla çabalamıştı "Mutlu olmanı diliyorum" diye mırıldandı Kale Lordu "Tüm samimiyetimle gerçek aşkı bulmanı istiyorum." Bu sırada Bree, nişanlısının geldiğini haber veren bir işaret yapınca gülümsedi. Aslında masa servisi Mutfaklar Aşçısının görevleri arasında yer almıyordu ancak Malcolm, Bree'nin de bu güne şahit olmasını istemişti hatta masada ona da bir yer ayırmıştı ancak emektar aşçı'dan "kendi yerinin belli olduğunu ve kaidelere karşı gelinmemesi gerektiği" yanıtını almıştı. Onu ikna edemeyeceğini anlayan Kale Lordu ise bu şekilde bir çözüm üretmişti, Kylianne'in onu görmekten mutlu olacağını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orman Büyücüsü
Fantasía3.YY Bilge Druidlerin zamanı, İskoçya... Kylianne'nin hayatı, sevdiği adamın ablasını öldürüşüne tanık olduğu gece tamamen değişti. Artık ne bir evi, ne bir ailesi ne de bir klanı vardı...Kendisine ait olan her şeyi arkasında bırakarak Uğursuz Orma...